Ana Sayfa | |||
İnternette Orhan Kemal |
|||
|
|||
Mavi Çizgi Dergisi (1991) |
|||
|
|||
Çukurovalı Kemaller “Yıl 1928, Adana’ da bir ortaokul vardı, bir lise. Lise Erkek Lisesi, Ortaokul İstiklal Ortaokulu. (Hala yerindedir. Eski istasyon karşısında) Raşit’ le orada tanıştık. Her zaman karşılaşırdık. Gözümüzü açtık birbirimizi gördük. Buğday tenli ince yapılı bir çocuktu. Keskin bir zekası vardı. Çevikti, ataktı zekası gibi. Süratli koşardı, iyi top oynardı. Kırlangıç gibi kayar, atmaca gibi yumulurdu. Raşit’ le arkadaşlığımız bir yıl sürdü. Ha, espiriliydi. Bir şey olsa espirisi hazırdı. Bilindiği gibi babası politikacıydı, politikası da muhalifti. Yurt dışına kaçmak zorunda kaldı. O zaman Raşit’ te okuldan ayrılıp çalışmaya başladı. Çocuktu daha. Geçim derdine düştü. Milli Mensucat Fabrikası’ nda, Verem Savaş Dispanseri’ nde çalıştı ”diyor, Turgut Akhun. Orhan Kemal’ in sınıf arkadaşı Turgut Akhun, Adana Erkek Lisesi’ni bitirdikten sonra Hukuk Fakültesinde iki yıl okumuş. Babasının ölümünden sonra döndüğü Adana’da ticaret yapmış. 2. Dünya Savaşı sırasında 5 yıl subaylık yaparak dönmüş Adana’ ya. Uzun yıllar politika çevresinde bulunmuş. Gençliğinde başladığı şiiri hala sürdürdüğünü söylüyor. “Orhan Kemal’ e görüşlerimiz ayrıydı ama severdik birbirimizi. İstanbul’ a gitmeden önce aydın bir eczacı olan Nejat Rona’ ın eczanesinde buluşur konuşurduk. Rona iktidardan yanaydı, ancak anlayışlı hoşgörülü bir insandı. Orhan Kemal kararlı davasını benimsemiş bir aydındı. Çok ciddi konularda bile gülümsemesini bilirdi. O toplantılara zaman zaman Abidin Dino, Arif Dino, Ahmet Dino’ da gelirdi; Sohbet koyulaşırdı. Orhan Kemal’ e en son İstanbul’ da Tokatlıyan’ da karşılaştık. Yıl, ya 1950 yada 1954, saatlerce konuştuk. Sonra o konuşmayı bir gazetede yazdığını duydum, kendi düşünceleriyle harman ederek tabii. Adana’ ya döndüğümde arkadaşlar, o yazıda anlatılan tipin bana benzediğini söylediler. Ben o yazıyı okumadım.Orhan Kemal’e son karşılaşmamızda o oldu.” 1914’ te Ceyhan’ da doğan Orhan Kemal, yaşasa 77 yaşında olurdu. Aziz Nesin, Melih Cevdet Anday, Fazıl Hüsnü Dağlarca... gibi yaşamının, sanatının doruklarına olgunluklar katardı. 1970’ de öldüğü zaman arkasında onurlu bir yaşam, kişilikli yapıtlar bırakmıştı. O da kendince erdemlerine bağlı, ilkelerine saygın bir aydın olarak düşlerini, gerçeklerini yaşamış ve yazmıştı. Yaşamı da yapıtları da aydınlığın olgunluğun kendisi olmadı mı? Yaşamıyor mu Orhan Kemal? İşte yaşamın süzgecinden geçirilmiş ürünleri, insanı, yüreği - beyni ile kucaklamış yapıtlar. Kaç öykü, kaç roman, kaç şiir, kaç anı? Basılıyor kitapları ard arda; daha iyi, daha güzel basılıyor, satılıyor. Sağlığında kendisine pek para getirmeyen kitaplar, şimdi bir yazarı geçindirebilecek gelir sağlıyor. Romanları filme alınıyor, oyunları yeniden sahneleniyor, anıları sürekli tazeleniyor. Ya öyküleri? Onlar birer yaşam cevheri; Yaşadığını bunca duyarlı, özlü kaç yazar verebilmiş? Kişiler umudu, umutsuzluğu, sevgisi, sevgisizliği, özlemi, düşü... ile yüreğimize işler, insanlığımızı duyurur yeniden, Yazdığı kişilerin dostu, insanlığın dostu olduğunu duyumsatır içten içe, inceden inceye, ünlü çizer, Matris, gibi ince, yalın, çizgilerle kişiler, kişilikler çizer, o ince yalın çizgiler, kişilerin en belirgin özellikleri olur; ötesini okur doldurur, yapıtla bütünleştirir. Orhan Kemal bir konuşturma ustasıdır. Konuşturduğu kişiler geçmişlerini, geleceklerini; iç - dış dünyalarını sıcak bir sesle verirler bize, hem de açık bir gönül ve el ile. Anılarında, senaryolarında, şiirlerinde de aynı sıcak sesi, insancıl tavrı sürdüren Orhan Kemal özellikle öyküleriyle bir dünya yazarıdır. Derinliği yalınlıkta bulmuştur, vermiştir. Bir umut, bir sevgi, bir yudum su, bir parça gibi içimize işleyen öyküleri Anton Çehov’ un evrenselliğiyle eşdeğerdir. Palto, çikulata, sigara... adlı öykülerini anımsayalım. Bizde yazabiliriz dedirten öykülerdir. Yakınlığı yaşamımızı paylaşmasından gelir, yazması öyle kolay mıdır? Yaşamın sıcaklığını yazının inceliği ile birleştiren Orhan Kemal, özgün yapıtlarının odağını teknik, toplumsal şiirsel açılarda birleştirip sunmuştur bize ve dünyaya... |
|||
|
|||