Ana Sayfa | |||
İnternette Orhan Kemal |
|||
|
|||
Cumhuriyet (26 Kasım 2000) |
|||
|
|||
Orhan Kemal unutuldu mu? Bir ilk yaz akşamıdır. Fatih parkına bakan içkili lokantaların ikinci katında iki yazar... Gezinen çiftleri, park kanepelerinde yalnızlık açılarından kaçanları seyretmekteler... Birer duble rakı, marul, çiroz, hıyar, domates, beyaz peynir... Orhan Kemal ile Muzaffer Buyrukçu... 1970 yılının bir gün sonu işte!... Suskunluk anları vardır. Kişinin kendi içine indirdiği anlar. Buyrukçu ayrılmaz dostu Orhan Kemal’le bakarken, aklından geçenler, götürür onu bir başka dünyaya... “Orhan Kemal çeşitli psikolojik itmeler, bedensel devinimler nedeniyle farkına varmadan sergilediği pozlarını, heykellere, tablolara, pullara, altın, bakır, tunç kabartmalara yakıştırıyordum. İlerde bu yakıştırmalar gerçekleşebilirdi, ölümsüzlüğün mutlu şerbetinden yudumlayabilirdi. Yalnız o ölümsüzlük başlangıcının bu gece olduğunu benden başka kimse bilmeyecekti.” Sevgili Buyrukçu birer tarih yaprağı olan günlüklerinde Orhan Kemal bütün canlılığı ile yaşıyor... Konuşmaları, sevgileri, sevinçleri ile... Uzun yıllar süren dostluğun en kalıcı belgeleri!... Orhan Kemal’ i bütün özellikleriyle yaşatmış, geleceğe bırakmaıyı başarmış... Yalnız onu mu? Kendi kuşağının, bir önceki kuşağın nice ünlüleri de bu günlüklerin yaprakların da var yaşamda olmasalar da... Geçen akşam Orhan Kemal’in romanları, öyküleri TRT2' de bir toplantıda görüşülürken bütün bunları düşündüm, açtım Buyrukçu’ nun 1960’tan 1970’e kadarki daha da çok Orhan Kemal’e dolu, günü gününe tuttuğu notlarını, bir öykü gibi okudum. ”Yaşadığımız ve Yaşananlar” (Kültür Bakanlığı Yayınları) Ele aldıkları konu Orhan Kemal' di. Otuz yıl önce yitirdiğimiz büyük yazarımızın yakın arkadaşlarından şair Nurer Uğurlu’ da ilginç anıları anlattı. Örneğin “Murteza” adlı ünlü roman kahramanın Adana’ da Akbank’ ta kapıcılık yapan Boşnak Murteza olduğunu da bu arada öğrendik! Talat Halman, Mustafa Şerif Onaranve Erendiz Atasü çeşitli yönleriyle Orhan Kemal’i andılar, övdüler, eleştirdiler, yorumladılar. Üstünde en çok durdukları, Orhan Kemal’in günümüz kuşaklarınca gereği gibi tanınmayışı, kitaplarının ilgi görmeyişi oldu. Bir de yaşam güçlükleri yüzünden çok daha önemli yapıtlar yazamayışı... Ben bu kanıda değilim. Elbette yaşasa yeni romanlar, öyküler yazacaktı. 57 yaşında ölmesi bu olanağı vermedi. Ama Orhan Kemal’in bıraktığı yapıtlar bence yeteri kadar önemlidir. Gelip geçici modalar, moda haline getirilen yazarlar var. Her zaman böyledir böyle olacaktır. Ama gerçek değerler bir süre gölgede bırakılsalar da zamanı geldiğinde ön yerlere çıkarlar. Örnek, ilk yayımladığında önem verilmeyen Tanpınar’ ın romanları bugün hem yaygın bir okur buluyor, hemde yazın dünyamızın en kalıcı yapıtları sayılıyor. Nahit Sırrı Örik’in romanları da öyle... Orhan Kemal’i, kişiliği, yapıtlarıyla yakından tanımak isteyenler Fikret Otyam’ ın ve Nurer Uğurlu’ nun bu konudaki kitaplarını okumalıdırlar. Muzaffer Buyrukçu’nun günlüklerini de en başta... Gelip geçici modalar, şişirilmiş bir takım yazarlar vardır. Gelip geçicidir onlar. Buyrukçu’ nun bir İstanbul akşamında daldığı hayal, Orhan Kemal’ in günü geldiğinde “Heykelere, tablolara kağıt ve madeni paralara, pullara, bakır ve tunç kabartmalara” işlenecek adı ve kişiliği, er geç değerlendirilecektir. Gelecek kuşaklar, bu büyük yazarın önemini bizlerden çok daha iyi bileceklerdir... |
|||
|
|||