Ana Sayfa

İnternette Orhan Kemal


Emek (28 Mayıs 1997)

Işıl Işık

 

Ölümünün 27. Yılında ORHAN KEMAL

Orhan Kemal, Sebahattin Ali’yle birlikte başlayan toplumcu - gerçekçi yazının en önemli temel taşlarından biridir. Toplumcu - gerçekçi yazarlar anılırken pek nadir anılmasına ve daha çok Avare Yıllar, Baba Evi gibi otobiyografik romanlarıyla tanınmasına karşılık Orhan Kemal, yapıtlarında cezaevlerinde, fabrikalarda, Çukurova’ da kenar mahallelerde yaşamak zorunda kalan emekçilerin sancılı yaşamlarına tanıklık eder.

Orhan Kemal 1914 yılında Adana’ da doğar. Asıl adı Mehmet Raşit Öğütçü’dür. Babası Abdülkadir Kemali, liberal bir programa sahip olan Ahali Cumhuriyet Fırkası’ nın kurucusudur.

Ancak parti kapatıldıktan sonra çalışmalarını Suriye’ ye geçerek sürdürür ve ailesini de yanında götürür. Orhan Kemal dilini bilmediği bir ülkede arkadaşsız, sürgün gibi yaşamaktan sıkılıp tek başına Adana’ya döner. Memleketine döndükten sonra fabrika işçiliği, garsonluk gibi ağır işlerde çalışmış, alınteri ile geçinen emekçi insanların yaşamlarını yakından görme fırsatı bulmuştur.

Daha sonra, Orhan Kemal, ”Ben çok iyi bildiğimi yazmak isterim... Yazmak için görmeliyim, yaşamalıyım. Ben tanıdığım insanları yazdım” diyecektir. Bu dönemde Adana’da geçen yaşamını otobiyografik romanı Avare Yıllar’ da anlatır. Baba Evi romanı da bu dönemden izler taşır. Ancak, Baba Evi’ nde anlatılan bireysel olayların ardından o dönemde Türkiye’nin geçirdiği sosyal ve ekonomik evrimler yer alır. Orhan Kemal askerliği sırasında, teskeresine kırk gün kala “Nazım Hikmet’in kitaplarını okuyor” ihbarı üzerine yargılanır ve beş yıl hapse mahkum olur. Bursa Cezaevi’ne yollanır. Bursa Cezaevi’nde tüm yaşamını etkileyecek olan Nazım Hikmet’le tanışır. ”Balık” adlı öyküsü bu sırada Yeni Edebiyat Dergisi’nde yayınlanır.

Tahliye olunca da Adana’ ya yerleşir. Verimli yazın yaşamı 2 Haziran 1970’ te Bulgaristan’ a yaptığı bir gezi sırasında son bulur.

1950’ den sonra köy edebiyatı Türk yazınında güçlü bir akım haline gelmişti. Sabahattin Ali sistemli ve yöntemli olarak köye ve köylüye yönelmiş yapıtlar kaleme alıyordu. Sait Faik ise, insancıl bakışı halka ilgisi, içten anlatımıyla farklı bir öykü çizgisi geliştirmeye başlamıştı.

Öyküdeki bu iki farklı yaklaşım karşısında Orhan Kemal, Sabahattin Ali’nin yanında yer aldı.

Orhan Kemal, Türk yazınına Çukurova’yı ve işçiyi soktu. Çukurova’dan işçi, ırgat ve ağayı, İstanbul’a göç eden ve gecekondular da yaşama tutunmaya çalışan yoksul insanları, dar gelirli memurları cezaevindekileri, çocukları halka inmeyen aydınları, emekçiyi sömüren fabrikatörleri anlattı. Çalışan kesimlerin sorunlarını toplumcu anlayışla ele aldı ve gerçekçi bir anlatımla yansıttı. Yalnız Orhan Kemal’in gerçekçilik anlayışında yalnızca yansıtma değil, aynı zamanda sorunlarla boğuşan insanlara yol gösterme de vardı. Bu yüzden yapıtlarında olumlu tipler yarattı, bu tipler aracılığıyla topluma yol göstermeye çalıştı. ”72.Koğuş” romanında 72nci koğuşun kaptanı bu olumlu tiplerden biridir. Cezaevinin en yoksul, yoksul olduğu için en pis koğuşu olan 72nci koğuş, mahkumlarından biri olan “Kaptan” sayesinde tokluğa kavuşur. Toklukla birlikte 72nci koğuşa edep, haya, ar ve namus da girer.

BEREKETLİ TOPRAKLAR ÜZERİNDE

Orhan Kemal’in romanları, öykülerinin daha geniş ve kapsamlı biçimi olarak düşünülebilir. Romanları biyografik nitelikler taşıyan romanlar (Avare Yıllar, Baba Evi), Adana’da toprak ve fabrika işçilerinin zorlu yaşamlarını anlatan romanlar (Eskici ve Oğulları, Bereketli Topraklar Üzerinde) İstanbul’da küçük insanların yaşamlarını yansıtan romanları (Murtaza, Suçlu, Devlet Kuşu) olarak sınıflandırılabilir.

Bereketli Topraklar Üzerinde, eleştirmenler tarafından yazarın en başarılı romanı olarak nitelendirilir. Bu roman Fethi Naci tarafından da en iyi on Türk romanı arasında sayılmıştır.

Bu roman Türkiye’nin 1946-50 arasındaki zaman dilimini tarihsel ve sosyal açıdan ortaya koyar ve bu açıdan bir belgesel niteliği taşır. Roman da ezen - ezilen çatışması köylü – şehirli karşıtlığı biçiminde işlenir. Çukurova’daki sömürü düzeni, tarımda kapitalizme geçiş, kapalı köy ekonomisinin yetersizleşmesi nedeniyle köyden kente göç ve gurbetçilerin kentteki kötü yaşam koşulları romanda üzerinde durulan önemli noktalardır.

Orhan Kemal, nasıl roman yazdığını açıklarken, ilk önce konu üzerinde düşündüğünü daha sonra da “nasıl söyleyeyim” sorusuna yanıt aradığını söyler. Ohan Kemal yaşamı boyunca kalemini, emekçi halkın çıkarları doğrultusunda kulanmış ve kendisinden sonra bu çizgide yürüyecek ardıllarına güçlü bir anlatım ve söylem tekniği bırakmıştır.


[email protected]