Ana Sayfa

İnternette Orhan Kemal


Ataköy Aktüel - Haziran 2003

Nalan Karsan

 

Bu Müzede Ölümsüzlüğün Sırrını Bulacaksınız...

Başarıdan anladığınız çok para kazanmaksa, mutluluktan anladığınız zevk-ü sefa sürmek, yan gelip yatmaksa, ölümsüzlükten anladığınız çoluk çocuğunuza adınızı taşıyan hanlar hamamlar bırakmaksa bu yazı size göre değil.. Boşuna gözünüzü yormayın...

Hele müze gezmek denince pabuç kadar zümrütler yakutlara bakıp iç geçirmek, yüksek tavanlı salonlar, muazzam kapılar, görkemli sütunlar, uçsuz bucaksız bahçeler, devasa mobilyalar arasında kaybolmak hatta içinizden hesap yapıp "Şunun binde biri bizde olsa hayatımız kurtulurdu" diyip hayıflanmak aklınıza geliyorsa yazının bundan sonrası size saçma sapan, tuhaf hatta komik bile gelebilir.. Benden uyarması...

Ama deha katında bir yetenek ve tertemiz alınteriyle oluşan bir yaşam öyküsünden kalan izleri sürüp gerçek ölümsüzlüğün sırrına ulaşmak peşinde olanlardansanız, buyurun birlikte gidelim Orhan Kemal Müzesi'ne..
İstanbul'un Cihangir semtinde sizleri bekliyor..

En küçük oğlu Işık Öğütçü, babasının yatağından, daktilosuna, el yazısıyla tuttuğu notlardan, mektuplarına, kitaplarından fotoğraflarına ondan kalan ne varsa herşeyi toplamış ve 3 yıl önce bu müzeyi kurmuş.. Amacı, hayatını halkının mutluluğu için yazmaya adayan bu büyük ustayı halkına daha yakından tanıtmak, gençlerle buluşturmak, unutturmamak.. "Geç, güç, lâkin akıllarını yavaş yavaş da olsa başlarına toplıyacaklar ve bizzat kendilerinden başka onlara yâr olanın bulunamayacağını anlayacaklar bir gün. Ben buna inanıyorum...." diye söz ettiği halkına.. Hem de en az 33 yıl önce..

Onu 33 yıl önce 2 Haziran 1970'te kaybettik.. Ne yazık ki bu sözü ama ne mutlu ki eserleri tazeliklerini hiç kaybetmedi..

* * *

BORÇLUYUM.. BORÇLUSUNUZ.. BORÇLUYUZ..

El Kızı'nı okuduğumda sanıyorum 13 yaşındaydım.. Acıklı hikayelerden kendimi bildim bileli hoşlanmadığım halde bu kitapta beni çeken o yaşlarda adını koyamadığım birşeyler vardı.. Hemen arkasından Hanımın Çiftliği'ni elime aldım.. Bir gecede o da bitti.. Sonra Eskici Dükkanı.. Devlet Kuşu.. Okulda ödev olsun diye okuduğumuz romanlardan öyle farklıydılar ki.. Onlardan kurtulup soluk almak için sarıldığım Tom Miks ve Red Kid yerine artık Orhan Kemal beni teneffüse çıkarıyordu.. Ve aslında genç bir okuyucuyu avarelikten usulca çekip edebiyat dünyasının derin sularına taşıyordu.. O sulara ona tutunup açılmasam öteki Kemaller'le ve öteki Orhanlar'la belki de hiç tanışamayacaktım.. Kimbilir belki de bu yüzden en çok o Orhan'ı ve o Kemal'i en çok sevdim..

Ama asıl tanışmamız Fikret Otyam'ın mektuplar kitabı sayesindedir.. O yaz yediğim en şiddetli vurgundu, mektuplar.. Bir anlamda hayatla tanışma.. O'nun deyişiyle hayatla toslaşma.. Yoksulluk nedir? Aşk nasıl şeydir? Evlat sevgisinden öte sevda var mıdır? Alınteri neden en değerlidir? Eyvallahsız yaşamanın bedeli neyle ödenir? 
Yıllar geçerken karşıma çıkan yol ayrımlarında bu soruların o kitaptaki cevapları bana sayısız defalar kılavuzluk yaptı.. Ama Fikret Otyam'a teşekkür borcumu ancak 30 yıl sonra Orhan Kemal Müzesi'nde karşılaştığımızda ödeyebildim.. Ya Orhan Kemal'e?

Orhan Kemal'e borçluyum.. Orhan Kemal'e borçlusunuz.. Okusanız da okumasanız da edebiyat tarihimize kazandırdığı eserleri için.. Alsanız da almasanız da başı dik yaşamanın derslerini yaşayarak verdiği için.. 
Kaleminin onurunu en sevdiklerinin menfaatlerinin bile üstünde tutan her yazara olduğu gibi..

Burada sözü hiç tanışmadığım ama çok şey öğrendiğim bir başka yazara, Engin Ardıç'a bırakıyorum.. Dile getirmeyi beceremediklerimi o daima yüreğimi ferahlatan üslubuyla bir yazısında bakın nasıl anlatıyor:

"Geçen gün adını andım, oğlu Işık Öğütçü mektup yazmış "babamı hatırladığınız için teşekkür ederim" demiş. Kötü oldum, içim acıdı.

Cihangir'de müze açmış babasının adına ,rahmetlinin daktilosu , kitapları, masası, kalemleri, not defteri, kül tablası... duvarda resimleri... Ağzında cigarası, o yaşlı bitirim gülümsemesi dudaklarında ...

Çok özledik Orhan Baba'yı, çoook ...

Tüüü, yazıklar olsun, bu halemi gelecekti ulan bu Türkiye? Orhan Kemal'i hatırlayana bile teşekkür mü edilecekti, bırak okumasını...

Bilmeyenin, duymamış olanın allah cezasını versin emi? Okumayanın, merak etmiyenin.......

Okuyun bu adamları. Adamsanız, okuyun.

Yazacak başka konu bulamadın mı hergele? Bak birinci sayfada ne haberler var, neler olup bitiyor memlekette, sen tutmuş damın üzerine saksağan kondurup beline kazma vuruyorsun...

Haa, işte, Orhan Kemal'i okumanın bütün o olup bitenlerden niçin daha önemli olduğunu anladığınız gün ,Avrupa Birliği'ne de gerçekten aday olabilirsiniz!"


[email protected]