Ana Sayfa

Cumhuriyet - Inci Aral - 25 Mayıs 2010

 

CUMHURİYET'İN YAZAR ATAĞI DEVAM EDİYOR!
ÜNLÜ BİR İSİM DAHA CUMHURİYET'TE YAZMAYA BAŞLADI

 

 
Geçtiğimiz ay sürpriz bir kararla ikisi edebiyat dünyasında üç ismi yazar kadrosuna katan Cumhuriyet gazetesi, yine edebiyat dünyasından ünlü bir isme köşe açtı. İşte o isim ve bugünkü yazısı...

Ünlü yazar ve PEN Türkiye Başkanı İnci Aral Cumhuriyet gazetesinde yazmaya başladı. Aral'ın, Karşılaşmalar adını veridiği köşesinde salı günleri olmak üzere haftada bir yazacak. Geçtiğimiz salı günü ilk yazısı çıkan Aral'ın bugünkü yazısı Orhan Kemal üzerine:

İnci Aral/CUMHURİYET


Orhan Kemal

Jüri üyesi olduğum Orhan Kemal Roman Armağanı, bu yıl Hidayet Karakuş'un "Şeytan Minareleri" adlı romanına verildi. 1993 Sivas Kıyımı'nın yansımalarını konu alan ve Türk anlatı geleneğini günümüze taşıyan bu roman, Orhan Kemal'in dünya görüşüne, yazarlık çizgisine yakışan bir çalışma.
Orhan Kemal, (Raşit Öğütçü), tarıma dayalı sanayileşmenin kentlere göçü hızlandırdığı sancılı bir dönüşüm sürecinde yaşadı ve yazdı. Altyapısı henüz oluşmamış bir üretim ortamının acımasız koşullarına boyun eğenleri, aralarında yaşadığı sıradan insanların dünyasını anlattı.
Toplumcu gerçekçi edebiyat anlayışının önem kazandığı, komünizmin öcü olduğu dönemdi. Birçok yazar gibi yargılandı, cezalandırıldı. Kendisini çok etkileyen Nâzım Hikmet hapishane arkadaşıydı, ona şiir değil öykü yazmasını öğütlemişti. Öyle yaptı. Dişe diş ekmek kavgası veren işçileri, günde on sekiz saat çalıştırılan çocukları, arkadaşlarını satan işçi başlarını, yoksulluk ya da tutku yüzünden kötü yola düşen kadınları, toplumsal çelişkilerin acıklıgülünç yanlarını sabrı, merhameti, kötülüğü abartmadan, en önemlisi yaşama sevincini karartmadan dile getirdi.
Ölçülü bir yazma yöntemi vardır. Kişiler, duygusal ve toplumsal durumlarını konuşarak ortaya koyarlar. Diyaloglardaki doğallık ve gerçeğe uygunluk anlatıma canlılık, sürükleyicilik kazandırır. Alt sınıfın, sokağın dilini ve duygusunu yansıtmada öylesine içten ve içerden biriydi ki hem okuruna kendini çok sevdirdi hem de ardından gelen yazar kuşağına öncü oldu.

***

Onu kaybettiğimiz 1970 yılından bu yana dünyada, ülkemizde kavrayışlar, yaşama biçimleri değişti ama birçok şey de hiç değişmedi. "Bereketli Topraklar Üzerinde"ki ekmek kavgası bitmedi, ama ülke tarımı neredeyse bitirildi. Çoğunluğu hâlâ örgütsüz işçiler kapatılan fabrika kapılarında direniyor. Büyümeden yaşlanmış çocuklar çeteler tarafından daha sistemli biçimde suça itiliyor. Yoksulluk yüzünden namusunu satmak zorunda kalan kadınların, vitrinlerin büyüsüne kapılıp yoldan çıkan genç kızların sayısı çığ gibi büyüyor. Görülmemiş savrulmalar, kayıplar yaşıyoruz. Topluca kirlendik, değerlerimizin en sağlam sanılanları bile çürümekte.
Bugün, insanımızın bu yeni hallerini yeni bir dil ve kavrayışla edebiyatın belleğine kaydetmek için eskisinden daha çok olanağa sahibiz. Ancak onlar artık yazdıklarımıza konu olmuyor ya da güçlü bir biçimde yansımıyor. Çünkü küresel kültür piyasasının öngördüğü anlayış ve insan imgesine uymuyorlar.

***

Orhan Kemal, hayatın zenginliğini ve insani deneyimlerin çeşitliliğini görüp tanımış ve yazının politik olduğunu savunmuştur. Geçim sıkıntıları ve baskılar içinde iki yüzden fazla öykü, otuza yakın roman ve unutulmaz oyunlarıyla halkının sesi, ruhu olmayı böyle başardı. "Gurbet Kuşları", "Murtaza", "72. Koğuş", gibi birçok eseri defalarca sinemaya, tiyatroya, televizyona uyarlandı ve hiç eskimedi. "Hanımın Çiftliği" sezon başından bu yana, oturmamış karakterlerle uzayıp giden bir TV dizisi olarak gösterimde ama içeriği boşaltılmış olsa da izleyici topluyor.
Orhan Kemal'in yazdıklarıyla bugün de yaşıyor olması büyük bir kazanç. Ömrünü, kalemini karanlıkta kalmışlara, unutulmuşlara, yaşadığı bilinmeyenlere adamış bu soylu yazarı sevgiyle, saygıyla anıyorum.

 


[email protected]