Ana Sayfa

Cumhuriyet Kitap - Nihat Taydaş - 3 Haziran 2010

 

Emeğin öykücüsü ve romancısı:

Orhan Kemal
 



Orhan Kemal, - asıl adı Mehmet Raşit Öğütçü - 2 Haziran 1970'de öldü. Onun dünyadan ayrılışının üzerinden 40 yıl geçti. Ailesindeki ismiyle Raşit Kemalî, yazınımızdaki adıyla Orhan Kemal, yapıtlarıyla yine aramızda.


Nihat TAYDAŞ


Orhan Kemal, yazma alıştırmalarına oyun denemeleriyle başlar. Yazarın 1964'te Samsun'da basılan haftalık gazete Çaltı'da, Mahmut Kadiroğlu'nun ilk sorusuna verdiği yanıt şöyledir:

- 'Ne romancı, ne de şair olmak elimizdedir. İnsan ya romancı doğmuştur ya da doğmamıştır. Şair için de öbür sanatçılar için de bu böyle' diyor Suut Kemal Yetkin. Siz ne dersiniz?

- Kesin konuşmalardan çokluk kaçınırım. Bence deneyler önemlidir. Başka bir deyimle bu iş bende nasıl olmuştur? Önceleri tiyatro yazmak, daha doğrusu denemekle işe başladım. Sonra şiirler yazdım. Daha sonra hikâye, ardından roman, şimdi gene tiyatro oyunları. Galiba önce 'sanatçı' doğuluyor, sanatın türleri sonra.' (Orhan Kemal Anlatıyor, Mahmut Kadiroğlu)


TİYATRODAN ŞİİRE,ŞİİRDEN ÖYKÜYE


Yazar, tiyatronun ilk göz ağrısı olduğunu, bir kez daha açıklar. Orhan Kemal, 1964 yılının sonlarında, Fahir Onger'e gönderdiği mektupta şunları yazar: '(...) İlk heyecan, ilk yaratma çabası bende piyesle başlar... Şiirden çok önce... O sıralar ortaokul birinci sınıfta öğrenciydim. Adana'da Asri sinemada Raşit Rıza grubunun oynadığı Othello'yu, sinema teşrifatçısı bir arkadaşın beni biletsiz içeri sokmasıyla kulis arkasından seyrettim. Bana etki etti. Şehir tiyatrosunu, Halkevi oyunlarını, daha başka tiyatroları izlemeğe başladım. Hatta o yıllardan sonra tam dokuz oyun yazdım. Onların ne olduğunu şimdi hatırlamam.' ('Orhan Kemal'in Edebiyata Girişi Üzerine Notlar', Fahir Onger, Cumhuriyet Sanat, Temmuz 1970)

Orhan Kemal, delikanlılığa adım atışının ilk yıllarında dokuz oyun yazdığını açıklamış mektubunda. Yazarın yazdığı ve yaşama gözlerini yumduktan sonra, yapıtlarından oluşturulan oyunların toplamı ondur! (Son olarak, 2007'nin Kasımı'nda Orhan Kemal'in Tersine Dünya adlı romanını, Mustafa Gültekin tiyatroya uyarladı. Tersine Dünya, İstanbul-Bakırköy Belediye Tiyatroları'nda Turgay Kantürk'ün yönetiminde sahnelendi.)

Orhan Kemal'in şiirleri, 1939 yılında dergilerde yayımlanır. 1940'da Bursa Cezaevi'nde Nâzım Hikmet'le tanıştıktan sonra durum değişecek ve Orhan Kemal öyküye yönelecektir.

Orhan Kemal ile Nâzım Hikmet'in buluşması şöyle: 'Mehmet Raşit Öğütçü (Orhan Kemal), 1938 yılında 'komünizm propagandası suçu' ile beş yıl ağır hapse mahkûm edilir ve 1939'da Bursa Cezaevi'ne konur. 1940 yılının Aralık ayı başlarında Nâzım Hikmet, yatmakta olduğu Çankırı Cezaevi'nden Bursa'ya gönderilir. Nâzım Hikmet'in isteği ve hapishane idaresinin izni ile ikisi aynı odada (ya da koğuşta) kalmaya başlarlar. Bu beraberlik Orhan Kemal'in tahliye olacağı 1943 Eylül'üne dek sürer.' (Orhan Kemal'in gün ışığına çıkmayan günlüklerini ve şiirlerini, Tekin Yayınevi, Yazmak Doludizgin adıyla 20002'de okurlara sundu.)

Orhan Kemal'in öykülerini tek tümcede anlatmam istense, şu sözleri söylerim: 'Orhan Kemal'in öyküleri, emekten yana olan öykülerdir.' Öykü, rahatsızlıktan doğar. Yaşamı değiştirmeyi amaçlamayan öykü yoktur. Öykü, gerek insanın içinde, gerek dışında yaşanan çatışmayı ortaya koyar, çelişkiyi gösterir. Öykünün yazanı, anlatıcısı, anlatılanı, anlattığı insandır.

1940'lı yılların ortalarından başlayarak 1950'li, 1960'lı yıllarda ürün veren Orhan Kemal, halkın arasından çıkan biri olarak kapitalizmin ilkelliği karşısında onurunu koruma ve tutunma savaşımı veren 'küçük insanın' öykülerini yazar.

Başlangıçta kendi yaşam deneyimlerinden, yakın çevresinden kesitler sunan Orhan Kemal, sonra olaylara ve topluma, bilimsel dünya görüşünün odağından bakarak önemli bir açılım getirir sanatına. Kenar mahalle insanları, özellikle İstanbul'un 'lümpen' diye sıfatlandırmaya kalkıştığımız kişileri, fabrika işçileri, Anadolu'dan tarlasından kopup büyük kente gelmiş 'Gurbet Kuşları', gecekondu insanları; yazarın kişilerini oluşturur. Orhan Kemal, deneyimlerinin de etkisiyle onları içten yansıtır. Sevgiyle yaklaşır onlara. Sevgiyle yaratır. Bu nokta, sanatıyla kişiliğinin, kahramanlarıyla kendi yazgısını birleştiren Orhan Kemal'in yazma eylemindeki gelişim doğrultusunu da belirler. Bu onun için kişisel bir seçmeden çok, sanatsal ve estetik tavır alıştır. Öykülerinde olsun, romanlarında ve oyunlarında olsun, öne çıkan tavır, gerçekliğin bütün boyutlarıyla kavranıp yansıtılması, olaylara bilimsel açıdan yaklaşılmasıdır.

Orhan Kemal'in kalemiyle yaşamını kazanma serüveni içinde oyun yazarlığı, öykücülükten ve romancılıktan sonra gelir.

Yazar, İstanbul'a (Asım Bezirci'ye göre yazar, 17 Nisan 1950'de eşi ve çocuklarıyla Adana'dan İstanbul'a göç eder.) yerleştiği 1950'den sonra, geçim kaygısı ile romanların yanı sıra senaryolar yazmış, senaryo yazma üzerine kitap da yayımlamıştır. Orhan Kemal'in Senaryo Tekniği ve Senaryoculuğumuzla İlgili Notlar (Elif Yayınları, 1963) adlı yapıtı, kuru bir teknik kitap olmayıp konusunu bütün yönlerden ele alan bir incelemedir. (Bu inceleme, yazarın Murtaza ve Yörük Efe adlı senaryoları eklenerek yeniden basıldı: Senaryo Tekniği ve Senaryolar, Orhan Kemal, hazırlayan: Işık Öğütçü, Tekin Yayınevi.)

Işık Öğütçü, babasının Murtaza adlı romanının süreği olarak tasarlayıp bitiremediği Murtaza 2'yi, Orhan Kemal'in tamamlayamadığı, 93 Harbi romanı ve çeşitli tarihlerde çeşitli konular hakkında yazdığı düzyazılarını da Önemli Not! Tamamlanmamış Yapıtlar ve Seçilmiş Düzyazılar adıyla yayımladı.


TOPLUMSAL VE TARİHSEL BİR YAZIN SÜRECİ


'Genel bakış' açısından incelediğimizde, Orhan Kemal'in öykücülüğünü romancılığından, romancılığını oyun ve senaryo yazarlığından ayırmak olanaksız. Çünkü romanlarında ya da öykülerinde olsun, karşımızda hep bir geçiş sürecinin toplumunu buluruz. Öykü ve romanlarının merkezi, geçiş sürecinin çalkantılarını, acılarını, alt üst oluşlarını yaşayan Türkiyeli insanların serüveni oluşturur. Türkiye'de kapitalizmin gelişmesi, tarımda kapitalist ilişkilerin ilerlemesi, makineleşme, makineleşmenin doğurduğu sorunlar, bunların halkın bilincinde bıraktığı etki, köyden kente göç. Halk yardakçılığına düşmeden, yalın ve içten söyleyişle evrensel boyutları içinde verilir Orhan Kemal'in ürünlerinde. Orhan Kemal'e bu olanakları, gerçekliğin 'bilimsel dünya görüşünün kılavuzluğunda kavranarak yansıtılması' sağlar.

Öykülerinde ve romanlarında Anadolu insanının yaşamından kesitler yansıtmayı önceleyen Orhan Kemal'in yazınsal birikimi, Çukurova (Adana) gerçeğinden büyük kent (İstanbul) gerçeğine uzanan, tarihsel-toplumsal bir süreci, yani toplumumuzun yaklaşık 70 yıllık dönemini kapsar.

Onun bize sunduğu, birikim, iki evrede değerlendirilebilir: İlk dönem ürünlerinde, çocukluk ve ilk gençlik yıllarını konu edinir. Yaşadığı ortam, coğrafya, tanıklıkları, imlediğim ürünlerine ağar. Bunlarda özyaşamsal öğeler ağır basmış da olsa, özellikle Adana-Çukurova gerçekliğindeki 'küçük insan'ın serüvenine tanık oluyoruz. Cemile romanı, onun sonraki romanlarının ilk örneğidir neredeyse. Hem izlekler, hem de bakış açısının sağlamlığı açısından.

İkinci dönem, Orhan Kemal romancılığının nirengi noktasıdır. Adana'daki toprak ve fabrika işçilerinin, Çukurova insanının gerçeklerini dile getirdiği Murtaza (1950), Bereketli Topraklar Üzerinde (1954), Eskici ve Oğulları (1962) ile Vukuat Var (1958), Hanımın Çiftliği (1961), Kanlı Topraklar (1963) üçlüsünde Çukurova'nın ekonomik-toplumsal gerçeklerinden hareketle yansıttı. Romancılığının omurgasını oluşturan bu romanları, bir anlamda, Türkiye'nin toplumsal değişim dönemine tanıklığı getirir. Orhan Kemal'in yansıttığı süreç, Türkiye'de kapitalizmin filizlendiği dönemdir. Bir yanıyla tarımda makineleşme, öte yanıyla da köyden kente göç olgusunun başladığı dönemdir.

Yazarın yazınsal kimliği, ikinci dönemin bu dönemecinde var olur. O, köyden, kırsal kesimden gelen bir yazar değildir elbette. Tarım ve sanayi kentinden büyük kente göçen biridir. Tıpkı serüvenlerini anlattığı insanlar gibidir, o da İstanbul'a gelip Eyüp'e yerleşir. 'Varoş' denilen kenar mahallede yaşayan insanların yakınındadır. Büyük kentte tutunmaya çalışan 'küçük insan'ların büyük dünyasını da şu ürünleriyle sergiler: Suçlu (1957), Devlet Kuşu (1958), Gâvurun Kızı (1959), Küçücük (1960), Gurbet Kuşları (1962), Sokakların Çocuğu, Mahalle Kavgası (1963), Bir Filiz Vardı (1965), Müfettişler Müfettişi, Yalancı Dünya, Evlerden Biri (1966), Arkadaş Islıkları, Sokaklardan Bir Kız (1968), Kötü Yol (1969).

Orhan Kemal'in toplumsal değişim süreçlerine tanıklığı ve katılımını, üç temel nokta üzerinde değerlendirebiliriz. Bunun birincisi tarihselliktir. Bu, sınıf bilincini de içerir. Yazın dünyasına baktığımızda, Orhan Kemal'in sınıf bilincinden hareket eden bir yazar olduğunu görüyoruz. İkinci temel nokta ya da boyut ise toplumsallıktır. Bu da tanıklık ve katılım sürecini içeriyor. Yazarın sözlerini anımsayalım: '(...) Tanık olmak namusluluktur, hakim sınıfla birlik olmamaktır. Karşı devrimci olmamaktır. Ama yeter şart değildir. Tanıklığı aşabilmek ise teorik hazırlanmada kalmayıp hayatı insanlarla birlikte yaşamakla mümkündür.' Son boyut ise bireyselliktir. Yansıtılanlarda insan gerçekliğinin bütün boyutlarını görüyoruz. Yazar, insanı dışsal gerçekliğiyle değil, bütün gerçekliğiyle yansıtmayı amaçlar.

Orhan Kemal, öykülerinde ve romanlarında yalın bir anlatımı, karşılıklı konuşmalara dayanan bir biçimi yakalamıştır. Bu yolla uzun uzun ruh çözümlemeleri yapmak yerine, karşılıklı konuşturarak kahramanlarının ruhsal durumlarını ortaya koyduğu gibi, karakter yapılarını da belirtir. Öykülerini kurgularken karşılıklı konuşma biçimini benimseyen Orhan Kemal'in bu tutkusu, onun tiyatro tutkusu ile özdeştir.

Öykü kitaplarının iki katından fazla roman yazmış olmasına karşın, yazarın sanatına damgasını vuran öykücülüğüdür. Bununla Orhan Kemal'in romancılığının göz ardı edildiği sonucuna varılmamalı. Unutulmamalı ki gerçekçi edebiyatın köşe taşları olan romanların çoğu yine Orhan Kemal'in kaleminden çıkmıştır. Bir Bereketli Topraklar Üzerinde romanı, edebiyatımızın yüz akıdır.


KAYNAKLAR


Orhan Kemal, Yayıma Hazırlayan: Asım Bezirci, Tekin Yayınevi, genişletilmiş 2. Basım: Temmuz 1984, İstanbul, s.13, 18, 25, 27.

Orhan Kemal'in Gerçek Yaşamı, Kemal Sülker, Varlık, sayı: 909, Haziran 1983, s. 10.

Orhan Kemâl Anlatıyor, Mahmut Kadiroğlu, Çaltı (Haftalık Siyasi Toplum Gazetesi), sayı: 83, 16 Kasım 1964, s.2.

Hikâye Yazarı Orhan Kemal, Hikmet Altınkaynak, Yazko Yayınları, 1983, İstanbul, s.14, 15.

Ölümünün 12. Yılında Tiyatro Yazarı Olarak Orhan Kemal ve İlk Dönem Oyunları, Tahir Özçelik, Sanat Edebiyat '81 (Aylık Siyasi Dergi), sayı: 15, 1 Ağustos 1982, ss. 38-42.

Orhan Kemal'in Oyunları, Nihat Taydaş, Cumhuriyet Kitap, sayı: 817, 13 Ekim 2005, ss.10-13.

Bir Roman Yazmak, Selim İleri, Cumhuriyet, 8 Şubat 2000, s.6.

Orhan Kemal'in Hikâyeciliği, Fahrettin Demir, Aydan Aya, De Yayınevi, sayı: genel dizi 22, Haziran 1984, s. 58,59.

Son Bir Yanıt, Akdeniz (Yazın Seçkisi), sayı: 5, Şubat 1984, s. 32.

Orhan Kemal'i Anımsarken, Feridun Andaç, Cumhuriyet, 24 Mayıs 2001, s. 15.

Yeniden Keşfin Heyecanı, M. Sadık Aslankara, Cumhuriyet, 15 Eylül 2004, s.14.

Vazife Sırasında Orhan Kemal, Özdemir İnce, Radikal Kitap, sayı: 56, 12 Nisan 2002, s.6.

Orhan Kemal Yeni Hikâyecilere Cevap Veriyor, Osman S. Arolat, Ant, sayı: 147, 21 Ekim 1969, s. 15.

Halka Sırtını Dönmeyen Öyküler, Zafer Doruk, İmgelem, sayı: 15, Şubat-Mart 2006, s. 32.

Ölümünün 50. Yılında Belgelerle Reşat Nuri Güntekin, M. Fatih Kanter, İnkılâp Kitabevi, İstanbul 2006, s. 31.

Orhan Kemal'in 'Ekmek Kavgası', Adnan Özyalçıner, Evrensel, 5 Haziran 2000, s.8.

Dünya Tersine Dönse Ne Olur?, İbrahim Yakut, Radikal Genç, sayı: 40, 13 Kasım 2007, s.19.

Şiirde Gösterge İzcileri, Mahmut Temizyürek, Radikal Kitap, sayı: 342, 5 Ekim 2007, s.13.

 


[email protected]