Her romancı, eserini tek bir cümleyi haykırmak için yazar aslında.
Orhan kemal, tek bir romanını değil, tüm eserlerini tek bir cümle
sarf etmek için yazmıştır adeta... Tek bir cümlesi vardır, Orhan
kemalin..."Yok
olasın
yoksulluk; kör olasın cahillik..." Kendisi de
yoksulluğu, yoksunluğu dibine kadar yaşamış biri olarak üstelik...
"1953 kışı... Vakit gece... Sulu sepken kar...
Nuriye'yle çocuklar, evde ne varsa üzerlerine örtüp birbirlerine
sokularak uyumuşlar... Aylık kira otuz mu kırk mı ne... Bu parayı
bile aybaşı gelince ev sahibine veremiyorum... Çocukların
ayakkabıları, ceketleri yok. Palto filan benim için lüks... Soba;
odun, kömür hak getire... Ne halt edeceğim? Çoluğu çocuğu bu kış
dondurmadan bahara, yaza çıkarabilirsem iyi...
Ta onun zamanından beri, bu toplumun en
amansız düşmanı, en yaman kaderidir yoksulluk ve onun getirdiği
cahillik... Ve çaresizlik de uçurtmanın kuyruğu gibidir
arkalarında...
Zaman Orhan Kemal okumak zamanıdır bu
yüzden...
Zaman Orhan Kemal okumak zamanıdır... Hep aynı
nakaratı tekrar eder; köşedeki bakkal, yandaki tamirci; pamuk
işçisi, kapı önündeki dedikoducu kadın, çipil gözlü çocuk, hep aynı
nakaratı tekrar eder... " Yok olasın yoksulluk; kör olasın
cahillik..." Mahallenin en ücra köşesinde cılız soba dumanı, hep
aynı nakaratı tekrar eder...
Zaman Orhan Kemal okumak zamanıdır bu
yüzden...
Zaman Orhan Kemal okumak zamanıdır... Tahtadan
el arabasıyla naylon toplayan şu adam, çöp kutusundan işe yarar bir
şeyler ayıklayan şu delikanlı, pantolonu çorapsız ayaklarından bir
karış yukarıda bitmiş şu okullu çocuk, onun romanlarından mı
fırlayıp gelmişler dünyamıza yoksa?... Ya en büyük hayalinin her gün
sıcak bir poğaça yemek olduğunu haykıran; açlığın ne demek olduğunu
suratımıza suratımıza, bir şamar gibi çarpan şu kız çocuğu... Onun
romanlarından mı fırlayıp gelmiş dünyamıza?...
Zaman Orhan Kemal okumak zamanıdır o zaman..
Zaman Orhan Kemal okumak zamanıdır... Bu
toplumda yaşayıp da kaderin haddesinden geçmemiş insan var mıdır ki
Orhan Kemal'in cümlelerine katık edilmemiş bir insanlık dramı, bir
can yarası kalsın, kıyıda kenarda...
Orhan Kemal okumanın tam zamanıdır aslında.
Zaman Orhan Kemal okumak zamanıdır, aslında...
"Hayatta pek çok haksızlıklar var, yazarın görevi bunlarla
savaşmaktır." Der. Hayatta hala pek çok haksızlıklar var ve insan
olmak, bunlarla savaşmaktır aslında...
Zaman Orhan Kemal okumak zamanıdır aslında.
Zaman Orhan Kemal okumak zamanıdır... Halkını;
halkının diliyle, mantığıyla, kurgusuyla, halkına anlatmayı
yeğlemiştir, Orhan Kemal... Kahramanlarını uzun uzadıya tasvir etmek
gereği duymaz bu yüzden, mahalle aralarını da... Tek ve kısa bir
cümleyle bütün bir panoramayı gözünüzde canlandırıveren, kıvrak bir
zekâsı vardır; bir karikatür ustası gibi yazar romanlarını... Kısa
ve öz, tek bir cümle; en çarpıcısından...
Zaman çarpıcı cümleler zamanı; Orhan Kemal
zamanıdır zaman...
Zaman, Orhan Kemal'i okumak zamanıdır... Hızla
değişir; olay, zaman, mekân... Bir oradan, bir buradan...
Mutsuzluk, umutsuzluk; değişmeyen,
kaçınılmayan... Hayaller, kuru hayaller; gerçekleşmeyeceği baştan
belli olan...
Ve birden değişir her şey, kötüye giderken her
şey... Bulutların arasından sızan ışık huzmesi, uzaktan göz kırpan
yıldız kümesi misali; bir Ünal, bir Zeynep, bir Kaptan çıkar
aradan... Can gelir romana... Değişir onca insanın yazgısı... Der ki
yazar:
" 'Yok olasın yoksulluk; kör olasın cahillik'
dedikse ölmedik a!... Vardır hayatın bir de iyi yüzü, her yokuşun
bir de düzü..."
Zaman can bulma zamanı; Orhan Kemal zamanıdır
zaman...
Zaman Orhan Kemal okumak zamanıdır... Yıllar
yılı, yazıyla, yazı adamıyla barışmayı becerememiş; "Sen sağcısın,
sen solcu; sen şucusun, sen bucu" diye diye, kitaptan, okumaktan
uzak durmuş insanımın Bu yüzden önemli değerlerini heder etmiş
insanımın yazıyla, yazı adamıyla; Kemal Orhan'la barışma zamanıdır,
zaman...
... Geçtim iç odaya... İç oda büsbütün soğuk,
buzdolabı sanki... Avuçlarımı hohlayarak başlıyorum işe... Neye?
Günlerdir kafamda dolaşan 72.Koğuş Hikâyesine... Bir de kendime
geliyorum ki, ohoo sabah olmuş... Ama hikâye de bitmiş... Attığım
taş, istediğim kuşu vurmuş... Kara, fırtınaya, soğuğa karşı ayaklı
bir türkü; bir aşk türküsü gibi, pırıl pırıldım... Keyiften dört
köşe... İçim içime sığmıyor... Hikâyemi hemen kapacaklar... Hiç
olmazsa küçük bir avansla eve döneceğim... Et, ekmek...
"Eserinizi bir okuyalım... Mümkünse bize yarın
bir uğrayın."
Ertesi gün, su bardağımda bilediğim paslı
jiletle kıyak bir tıraş oluyorum... Ve koşuyorum... Derginin sahibi
yerine, odacısı çıkıyor karşıma ve bana:
'Eserinizi biraz müstehcen bulmuşlar...
Müsveddelerinizi buyurun...' diyor...
Buyurduk bakalım... Elimde müsveddem, dolaşan
ayaklarımla çıkıyorum dışarı... Kar dinmiş, güneş soğuğu kırmış...
Dünya pırıl pırıl... Bana ne... Bu pırıl pırıl, bu şıkır şıkır
dünyadan o kadar uzağım ki, alamadığım avanstan çok, yaptığım işin
anlaşılmaması koymuştu bana...(Falih Rıfkı Atay'ın, Türk Edebiyatı
bu hikâyeyle her zaman övünecektir dediği 72. Koğuş, sonradan Ankara
Sanat Tiyatrosu'nda yıllarca ara verilmeden sahnelenecektir ve bu
günlerde 19. baskısı satılmaktadır, kitapçılarda)
Zaman iyi işlerin anlaşılma zamanı; zaman 72.
Koğuş okuma zamanıdır bu yüzden.
Zaman Orhan Kemal okumak zamanıdır... Yıllar
yılı topluma Orhan Kemal'in baktığı çerçeveden bakamamış
siyasilerin, hatta siyaseti; yoksulluk ve cahilliği, çaresizliği
kullanma marifeti sayan cingözlerin, Orhan Kemal'i okumaları
zamanıdır zaman...
Zaman Orhan Kemal okumak zamanıdır... der ki
ölmeden önce:
" Eşe dosta selam... İnandığım doğruların
adamı oldum, böyle yaşadım. Karınca kararınca bu doğruların savaşını
daha çok sanatımla yapmaya çalıştım... Kursağıma hakkım olmayan tek
kuruş girmemiştir..."
İnandığı doğruların adamı olanlar, karınca
kararınca savaşını verenler ve kursağına hakkı olmayan tek kuruş
girmemiş olanlar... Zaman Orhan Kemal okumak zamanıdır...
Zaman Orhan Kemal'i
anlamak zamanıdır hatta...
|