Ana Sayfa

Evrensel - Metin Boran - 8 Aralık 2009

 

 Orhan Kemal’de Mapushane

 


Sadri Alışık Tiyatrosu yerli oyunlar zincirinin son halkasına bu sezon sergiledikleri Orhan Kemal’inda sıradan insanların mapus damındaki dramının anlatıldığı “72. Koğuş” adlı oyununu ekledi. Usta yazar Orhan Kemal’in önce uzun hikaye olarak düşündüğü ve daha sonra sahne metni olarak kurguladığı 72. Koğuş’da toplumsal düzenin eşitsiz işleyinden mağdur olmuş insanların mapus damında kendilerine reva görülen koşullara karşı verdikleri onur mücadelesi anlatılır. Bu mücadele kimi zaman onların var olma savaşımı biçiminde kimi zamanda arkadaşları ile birlikte idareye karşı verilen bir kavga biçiminde ya da koğuş içinde kendilerine baskı kuran ve yıldırmaya çalışan koğuş ağalarına karşı tezahür eder.
Devlet Tiyatrosu yönetmenlerinden Kemal Başar’ın sahne yorumu ile izleyici karşısına çıkarılan 72. Koğuş’ta müzikleri aynı zamanda ilk sahne deneyimini yaşayan halk müziği sanatçısı Yavuz Bingöl’e ait. Dekor- kostüm tasarımını Malike Başkan’ın gerçekleştirdiği oyunun koreografisi ise Kerem Kuraner imzasını taşıyor. 72. Koğuş’ta oyuncu olarak Dünya güzellik yarışmasında birinci olan Azra Akın’da görev alarak ilk sahne deneyimini yaşıyor.

Dönem 2.Dünya Savaşı’nın tüm acımasızlığı ile devam ettiği ve toplumun büyük çoğunluğunun yoksulluk ve açlıkla mücadele ettiği yıllardır.Savaş koşullarında hukukun askıya alındığı, insan hakları ve özgürlüklerin hiçe sayıldığı bir dönemdir. Bu koşullarda sadece ‘içerdekiler’in değil sokakta, işyerinde ve evde de ilkel bir toplumsal düzenin hüküm sürdüğü bir zaman diliminde ‘içerdeki ‘ mahkumların dramı büyük yazar Orhan Kemal’in usta ve yetenekli kalemine konu olmuştur.Farklı sosyal statüde insanların, işsizler, lümpenler ve köylülerin iç içe bir dama tıkılması ve onların yaşamsal ihtiyaçları, sağlık sorunları ve yaşam güvenceleri rüşvetçi mapushane yöneticileri ve koğuş ağalarının vicdanlarına terk edilmişlerdir. Bu kimsesiz insanlar ve sistemin çarpıklığından trajik bir hayatın girdabında kendilerine bir yaşama alanı bulmak için kimi yerde güçlüye yardakçılık, kimi yerde kendi aralarında itişme ve kavgalarla toplumsal bir dramın kurbanı olurlar.
Yönetmen Kemal Başar sahne yorumunda bütün mahkumları, bir akıl hastanesi olarak düzenlenmiş mapus damında ilkel koşulllarda ve insani ilişkilerden uzakta, hukuk kurallarının oluşmadığı, güçlü olanın güçsüze baskı ve tahakküm uyguladığı bir ortamda, hayatta kalmak için karşılaştıkları her türden baskı ve zulme amenna diyen lümpenler topluluğu olarak gösteriyor.Başar’ın bu yorumu gerçekçi bir yaklaşım içerse de son kertede mahkümlara böyle bir uygulamayı reva görmesi aslında dozajı iyi ayarlanmamış bir haksızlığı da içeriyor.Toplumsal bağlamda sistemi oluşturan bütün kurumları ve yöneticileri de ‘deliler’ sisteminin bir uygulayıcısı ve yeniden yaratıcısı olarak imliyor.Bu anlamda sorun tam olarak anlatılıp anlamlandırlamıyor.Yani suçlu ‘o dama’ düşen mi,yoksa onlara bu uygulamayı reva gören sistem mi ya da yöneticiler mi doğrusu pek anlaşılamıyor.Oysa Orhan Kemal’de bu sorunsal net ve berrak bir biçimde ortaya konuluyor.

Başar’ın yorumunda bir gerçeği vurgulamakta yarar var; oyuncular bu yorumun anlatımcısı olarak üzerlerine düşen görevi başarı ile yerine getiriyorlar.Her bir oyuncu yansıladığı ya da yorumladığı rolü, yaşayan birer varlık olarak inandırcı bir biçimde sahneye getiriyorlar.Hem kadınlar koğuşun bulunan oyuncular hem de erkekler koğuşunun mahkumları içinde bulundukları ortamı ve kendilerine reva görülen uygulamaları başarılı ve inandırıcı bir ruh hali ve tavırla seyici karşısına çıkarıyorlar.Oyuncular bu samimi ve içten , sahici oyunculuk örneği ile hem anlatımın önemli bir unsuru olduklarını gösteriyor hem de rejinin konseptine özel bir katkı sunuyorlar.Sinema ve dizlerdeki oyunculuğu ile sanat çevrelerinde kendinden söz ettirmeyi başaran halk müziği sanatçısı, yorumcu Yavuz Bingöl ilk sahne deneyimini yaşadığı 72.Koğuş’ta önemli bir ağırlık oluşturuyor.Üzerinde ilk sahneye çıkmanın verdiği belirgin bir heyacanla ‘ Kaptan’ rolünü yorumlayan Bingöl sesiyle sorun yaşıyor ama duygu yoğunluğu olarak iyi bir oyuncu olabilceğinin işaretini de veriyor. Bingöl gibi yine ilk sahne hayatına atılan ve oyunculuğu bir meslek olarak yapma gayretinde olan dünya güzeli Azra Akın’da heyacanla birlikte sahneyi doldurması ve sempatisi ile göz dolduruyor.Ama her ikisinin de sıkı bir partik yapma gibi bir zorunluklları olduğu da farklı bir gerçeklik.Umarım ikisi de sahnede kalmak için çaba sarfederler.Oyunda ‘Berbat’ rolü ile karşımıza çıkan Kerem Alışık her zamanki sahne sempatisini koruyor ama aynı zamanda oyunculuğuna dönük belli bir değişim ve gelişimi de yaşıyor.Ama Kerem Alışık’ı daha çok sanat ve tiyatro aşkındaki tutumu ve bu aşkı her yıl daha yoğun yaşaması ile konuşmak gerekiyor.
Sonuç olarak Orhan Kemal’in 72. Koğuş oyunu ilk yazıldığından bugüne kendi kıymetini koruyabilmiş ve bu güncel metin Sadri Alışık Tiyatrosu’nda yeniden ve bugün bağlamında hala kanayan bir yara olan cezaevi gerçeğini yeniden düşünmemize aracılık etmiştir.

 


[email protected]