Ana Sayfa

Düş Odası - Tuğba Çelik Özer - 2 Temmuz 2010

 


ORHAN KEMAL MÜZESİ

 

Bir öğle sonrası Cihangir’e yolunuz düşer de Orhan Kemal Müzesi’ne uğrarsanız sizi dostça bir karşılama bekliyor. Orhan Kemal’in oğlu Işık Öğütçü, bin bir emekle var ettiği Orhan Kemal Müzesi’ni ve müzenin var olma sebebi olan babasının yaşamını özenle, içtenlikle size anlatıyor.

Bambaşka bir amaçla Cihangir’e gitmiştik üç kişi. Akarsu Caddesi üzerinde “Orhan Kemal Müzesi” tabelasını görünce gelme amacımızı çoktan unutmuş olarak hızla değiştirdik adımlarımızın yönünü. Kapı kapalıydı. Ben demir kapıyı zorlayıp durdum. Ne şaşkın görünüyordum kim bilir bunu yaparken? Fakat kim nereden bilsin öykü yazmaya heves etmemin üç nedeninden birine yakın olma telaşına düştüğümü? Orhan Kemal, Sabahattin Ali ve Sait Faik Abasıyanık… Bu kutsal üçlünün en kısa cümle kuranına ve en “çocuk” olanına ulaşmıştım. Uyku’nun, Çikolata’nın, İncir Çekirdeği’nin yazarını; Murtaza’nın, El Kızı’nın, Ekmek Kavgası’nın, Bereketli Topraklar Üzerine’nin, İspinozlar’ın ve daha nice eşsiz yapıtın yazarını bulmuştum. Hemen yan tarafta bir kahve vardı (Sonradan bu küçük kahvenin şu meşhur “İkbal Kahvesi” olduğunu öğrendim. ) ve uzun boylu orta yaşlı, zarif bir beyefendi kapıyı bize açabileceğini söyledi. İçeri girdiğimize sevinmenin yanı sıra bendeki heyecan tarifsiz iken aynı beyefendi “Burada dilediğiniz gibi gezebilirsiniz. Hatta sizin fotoğrafınızı da çekerim,” diyerek bizi hoşça buyur etti bu sıcacık mekana… Orhan Kemal’in oğlu olduğunu söylediğinde çok şaşırmıştık; çünkü oldukça genç kalmış Işık Öğütçü.

Son zamanlarda seçkin Türk edebiyatı yapıtlarının dizi filmlerine dönüştürülmeleri süreçlerinde yazarların varislerinin tutumları tartışılıyor. Olumlu veya olumsuz yönde yapılan bu eleştirilerin, yazarların aileleri tarafından nasıl karşılandığına dair ise pek bir şey öğrenemiyoruz. Olumsuz eleştiriler bir yana dursun hem Türk edebiyatı hem de dünya edebiyatı için oldukça önemli olan bir yazarın ailesinin, yazarı yaşatmak için neler yapabileceğine ilişkin önemli ipuçları veriyor Işık Öğütçü. Bu ipuçlarından en önemlileri, yazara ait tüm eşyayı türlü zorluklarla başa çıkarak bir araya getirebilmek, uzun araştırmalara girişip yazara ait tüm yapıtların aslına sadık kalarak yayımlanmasını sürdürmek, yazarla ilgili mektupları, fotoğrafları toplamak…. Işık Öğütçü topladığı her eşyaya, mektuba, fotoğrafa kendi anlattıklarını da katarak onları daha da anlamlı hale getiriyor. Örneğin siz Nazım Hikmet’in Orhan Kemal’e yazdığı mektuba şaşkınlıkla bakarken size Nazım Hikmet’le Orhan Kemal’in arkadaşlıklarını anlatıyor. Nazım Hikmet’in Orhan Kemal’i hapishanede nasıl keşfettiğini, öykü ve roman yazma yeteneğini üretime dökmesi için onu nasıl yüreklendirdiğini anlatıyor. Veya Orhan Kemal’in babası Abdülkadir Kemali Bey'in İstiklal madalyasının önündeyken siz, Abdülkadir Kemali Bey'’le Atatürk’ün madalyalarının aynı renklerde olduğunu(kırmızı yeşil) öğreniyorsunuz. Çünkü ikisi de “hem cephede hem cephe gerisinde çalışma” üzerine kazanmışlar İstiklal madalyalarını… Orhan Kemal’in neredeyse hiç eşyası olmadığını ailece çok mütevazı koşullarda yaşadıklarını söylüyor Işık Bey. Sonra Orhan Kemal’in üzerinde düşündüğü, yazdığı bir minderi işaret edip “Buyurun oturun. Belki Orhan Kemal’den size, yazmaya dair bir şeyler geçer,”diyor. Bu mütevazı iki kırmızı minderden birinin üzerinde oturup kalıyorum bir süre. Gözlerim doluyor, aman kimse görmesin! Toparlanıyorum ağır aksak… Söz arasına Orhan Kemal’in parayla hiçbir zaman işi olmadığı giriyor, sonra sıkıntılar, üzüntüler ama hep ümitle yaşamak çareleri. Yüreklice, inançla ve dolu dolu yaşamanın reçeteleri… Yazmanın bir sanat olmakla birlikte bir kavga olduğuna bir kez daha uyanıyorum.

Baş tacı öykü yazarımız Orhan Kemal birdenbire yakından tanıdığım, içini okuduğum büyük bir adama dönüşüyor.

Orhan Kemal’le tanışma deneyiminden sonra İkbal Kahvesi’ne uğruyoruz. Burada Orhan Kemal’in tüm kitaplarını bulabilirsiniz. Ben kendime çocuklar için çıkarılmış, ana kahramanlarının çocuklar olduğu Orhan Kemal öykülerinden bazılarının toplandığı “Uyku” yu alıyorum, bir de henüz tarihin arka odalarında kalmış Orhan Kemal’in babası “Abdülkadir Kemali Bey’in Anıları”nı. Yaşadığı dönemin bilge, cesur ve güçlü bir yüzü Abdülkadir Kemali Bey…

Babasının hatırasını içtenlikle yaşatan, Orhan Kemal’in yapıtlarının titizlikle yayımlanmasına ömrünü veren araştırmacı- yazar Işık Öğütçü’ye ülke insanları olarak gönül borcumuz büyüktür. Tüm Orhan Kemal okurları adına Orhan Kemal’e bu kadar yakından bakabilmemizi sağladığı için Işık Öğütçü’ye teşekkürler ediyorum.

Tüm Orhan Kemal okurları! Işık Öğütçü’den babasını dinlemek isterseniz ve İkbal Kahvesi’nde taze, güzel bir çay içmek isterseniz diye adresi aşağıya yazıyorum:

Akarsu Caddesi No:30 Cihangir 34433 İstanbul

Not: Orhan Kemal Müzesi Pazar günleri hariç 10.00-19.00 saatleri arasında herkese açıktır.

Daha fazla bilgi için:
http://www.orhankemal.org/
 

 


[email protected]