"Eşe dosta selam, inandığım doğruların adamı oldum, böyle
yaşadım, karınca kararınca bu doğruların savaşını daha çok sanatımda
yapmaya çalıştım, kursağıma hakkım olmayan bir tek kuruş dahi
girmemiştir. "*
Orhan
Kemal'in başyapıtlarından 72.Koğuş, insan onurunun düşebileceği en
dipsiz kuyunun hikâyesidir. Tüm yapıtlarında her şeye rağmen insana
olan inancını ve sevgisini korumuş olan Orhan Kemal; okurlarına, bu
derin çukura yuvarlanmış olan insanların, en yakınını bile üç kuruşa
vurabilecek kadar alçalmış olanların dünyasını bir koğuşun
karanlığında bile direnişin sesini duyuruyor. Alçalışın bile yok
edemeyeceği insanlık onurunu dile getiriyor.
1938'de Niğde'de askerliğini yaparken "Maksim Gorki
ve Nazım Hikmet kitapları okumak", "yabancı rejimler lehinde
propaganda ve isyana muharrik* suçundan 5 yıl hapis cezasına mahkum
edilen Orhan Kemal,1940'da, Bursa Cezaevi'nde tanıştığı Nazım
Hikmet'in görüşlerinden etkilendi; kendisinden Fransızca, felsefe,
siyaset dersleri aldı. Orhan Kemal'i şiir yerine roman ve öykü
yazmaya teşvik eden de Nazım Hikmet oldu. Özgürlüğüne kavuşmasından
sonra 1954 yılında Orhan Kemal adıyla 72. Koğuş hikâyesinin yazarı
olur.
Oyun Olarak "72,Koğuş"
72.Koğuş, Orhan Kemal'in sahneye çıkan ikinci yapıtıdır. 72. Koğuş,
26 Ocak 1967 Perşembe gecesinden başlayarak Ankara Sanat
Tiyatrosu'nda (AST'da) sunulmaya başlanır. Asaf Çiğiltepe'nin
sahneye koyduğu oyunun dekor ve giysilerini Osman Şengezer tasarlar.
Aşık Mahzuni ise özgün müziğiyle sazıyla sesiyle eşlik eder. Oyunun
seyirciden gördüğü ilgi, yapılan değerlendirmeleri geçer. Üç
mevsimde oyunu, 140 bin kişinin izlediği görülür ki AST için- o
yıllarda Devlet Tiyatrosu'nda bile 100 bin satışa pek az rastlandığı
düşünülürse- izleyici sayısında doruğa erişildiği açıktır. Ne yazık
ki AST'nin kurucusu-oyunun yönetmeni Asaf Çiğiltepe, birkaç ay sonra
trafik kazasında,(7 Haziran 1967'de) yaşamını yitirince; ulaşılan
sonucu göremeyecektir. 72.Koğuş, 1967'den başlayarak üç yıl AST'da
oynar. Orhan Kemal, 72.Koğuş ile 1967'de Ankara Sanatseverler
Derneği'nce yılın en iyi oyun yazarı seçilmiştir.
O güne dek kıyısından köşesinden anlatılan hapishane, ilk kez Orhan
Kemal'in kaleminden sahneye 72. Koğuş'la gelir.
72.Koğuş romanı adembabaların geçici varlık döneminden sonra, eski
yoksulluklarına dönmeleri ve koğuştakilerin baştan beri görülen
bilinçsizliklerini sürdürmeleri ile son bulur. Oyunda ise Kaptan'ın
ölümü, adembabaların bilinçlenmelerini ve kendilerini sömürenlere
karşı çıkmalarını sağlar. Karşı çıkış, insancıl özün-insan onurunun,
canlı olarak korunmasıdır. En onulmaz acılar yaşayan, ezilen,
küçümsenen, aç-açık kalan kişiler; sıra insanlık onurlarına gelince
arslan kesilirler. Bu durum, Orhan Kemal gerçekçiliğinin ipuçlarını
verir bize; koşullar ne olursa olsun, onurun Korunması, aşağılanmaya
karşı direngenlik ve onurun ezilmesi durumunda asla ödün vermemek.
Rizeli Kaptan'ın gelen parasını arkadaşlarına dağıtması,
koğuştakilerin hepsini kurtarmak için giriştiği işler, onurun
yüceltilmesi çabalarının belgeleridir.
Yazarın arkadaşı Samim Kocagöz (1916-1993), 72.Koğuş'u şöyle
değerlendirir: "(...) Orhan Kemal, 72.Koğuş'u önce büyük öykü olarak
yazdı, sonra bir de oyun olarak ortaya koydu. Benim öteden beri bir
inancım vardır. Öyküden büyütüp roman olmaz. Romandan özetleyip öykü
de yapamazsınız.
Olmaya ki yazar öykü olan bir konuyu yeniden roman olarak
tasarlasın. Yazar da 72.Koğuş oyununun önsözünde, '(...) Demek
oluyor ki herhangi bir konu, sanatçı açısından sanatçının o andaki
düşünü açısından çeşitli biçimlerde meydana getirilebilir.'
(72.Koğuş, oyun, s.5, 1967)
Orhan haklı, romanlardan senaryo yapanlar bile Konuyu yeniden
tasarlıyor. En iyisi yazarın kendi konusunu
kendisinin-istiyorsa-başka bir biçimde tasarlaması dır.
Kendisinin de yazdığı, söylediği gibi 72.Koğuş oyunu, öyküsünden
daha çarpıcı, çaresizlerin direnişi olmuştur." (Çaresizlerin Şairi
Orhan Kemal, Samim Kocagöz, Cumhuriyet Kitap eki, sayı:17.)
72.Koğuş'u, Devrimci Ankara Sanat Tiyatrosu (DAST) da 1976 yılında
oynamıştır. Oyun, ErKan Yücel'in (1945-1985) yönetiminde
sahnelenmiştir.
"72. Koğuş" Hikâyesinin Özeti
Ahmet Kaptan adında bir mahkuma köyden annesi tarafından 150 lira
para gönderilir. Ahmet buna çok sevinir. Çünkü o zamanlar bu para
hapiste çok büyük bir miktar olarak görülmekteydi. Bir anda Ahmet
Kaptan koğuşta çok değer görmeye başlar, sevilir ve sayılır.
Koğuştakilerin çoğu bu parayı değerlendirmenin en iyi ve en güzel
yolunun kumar olduğunu söylerler. Ahmet Kaptan koğuşta en geçerli
söze sahip olan Berbat Sölezli Ağa'nın koğuşuna kumar oynamaya
gider. Kısa zamanda ikisi de çok para kazanırlar. Berbat koğuşu
değiştirir. Hilmi Ağa'nın koğuşuna geçer. Fakat Ahmet Kaptan kısa
zamanda hapishanenin en kötü koğuşu diye bilinen koğuşu düzeltir. En
güzel koğuşlardan biri haline getirir. Herkesin üstünde yattığı
kireç torbalarını kaldırıp yerine pamuk yataklar aldırtır. Fakat bir
gardiyanın oyununa gelerek herşeyini yitirir. Kısa zamanda koğuş
eski halini alır. Kaptan oyuna geldiği için bunalım geçirir.
Haksızlığa' uğramıştır. Kışın soğuk bastırınca koğuş çok soğuk olur.
Birçok mahkum ölür. Ertesi kış da Ahmet Kaptan soğuktan donarak
ölür.
* Orhan Kemal'in ölümünden üç ay önce yazdığı bir söz
|