Ana Sayfa

Ivme - Temel Demirer - 7 Eylül 2010


Tarihe "İnsani Boyut" Katan Yazar: Orhan Kemal

 

"Tarihe insanî boyut kazandırıyorum,
çünkü tarihi mitoslar yapmaz,
insanlar yapar.”[2]

O; tarihe “insanî boyut” katan bir yazardı…
Biz(ler)e, sadece anımsamanın değil; bilmenin de önemini anlatırdı; “Anımsamak başka, bilmek başkadır. Anımsamak yalnız belleğe saklanması için verilmiş bir şeyin korunmasıdır. Bilmek ise her şeyi kendinizin bir parçası yapmak demektir,” diyen Seneca’nın uyarısındaki üzere…
O; Orhan Kemal’di… Hani babasının siyasi nedenlerle memleketi terk etmesi gerektiğinden 17 yaşında Beyrut’la; orada babasının açtığı lokantada garsonluk yaparken de ilk olarak işçilerle tanışan ve sonra bir basımevine işçi olarak giren…
Adana’ya döndüğünde de çırçır fabrikalarında işçilik, dokumacılık, katiplik, ambar memurluğu.
“Yabancı rejimler lehine propaganda ve isyana muharrik” suçundan yargılanarak, 27 Ocak 1939’da beş yıla hüküm giydi. Kayseri, Adana ve Bursa cezaevlerini onurlandırdı. En önemlisi 1940 yılı kışında Bursa Cezaevi’nde Nâzım Hikmet’le tanıştı. Düzyazı yolunu bulması onun rehberliğinde gerçekleşti. Hapis sonrası ‘muvakkat hamal’lıktan nakliyeciliğe kadar çeşitli işlerde çalıştı. 1950 yılında ailecek İstanbul’a göçtükten sonra ailesinin geçimini de hep kalemiyle kazanacaktı.
Bu arada dört çocuğu olmuştu.
İşte geceleri o mutfakta oturup romanlarını gazetelere tefrika hâlinde yetiştiriyordu. Bu arada 66 yılında “komünistlikten” bir kez daha tutuklanacaktı. Unutulmaz oyunlar, romanlar, hikâyeler yazdı. Türk sinemasının da en parlak siyah-beyazına nice senaryo yetiştirmişliği vardır.
Hasılı Nâzım’ın yoldaşıydı; TKP’liydi…

* * * * *

Orhan Kemal, (Raşit Öğütçü), tarıma dayalı sanayileşmenin kentlere göçü hızlandırdığı sancılı bir dönüşüm sürecinde yaşadı ve yazdı. Altyapısı henüz oluşmamış bir üretim ortamının acımasız koşullarına boyun eğenleri, aralarında yaşadığı sıradan insanların dünyasını anlattı.
Toplumcu gerçekçi edebiyat anlayışının önem kazandığı, komünizmin öcü say6ıldığı dönemdi. Birçok yazar gibi yargılandı, cezalandırıldı. Kendisini çok etkileyen Nâzım Hikmet hapishane arkadaşıydı, ona şiir değil öykü yazmasını öğütlemişti. Öyle yaptı. Dişe diş ekmek kavgası veren işçileri, günde on sekiz saat çalıştırılan çocukları, arkadaşlarını satan işçi başlarını, yoksulluk ya da tutku yüzünden kötü yola düşen kadınları, toplumsal çelişkilerin acıklı-gülünç yanlarını sabrı, merhameti, kötülüğü abartmadan, en önemlisi yaşama sevincini karartmadan dile getirdi.
Ölçülü bir yazma yöntemi vardır. Kişiler, duygusal ve toplumsal durumlarını konuşarak ortaya koyarlar. Diyaloglardaki doğallık ve gerçeğe uygunluk anlatıma canlılık, sürükleyicilik kazandırır. Alt sınıfın, sokağın dilini ve duygusunu yansıtmada öylesine içten ve içeriden biriydi ki, hem okuruna kendini çok sevdirdi hem de ardından gelen yazar kuşağına öncü oldu.
H. Hüseyin Yalvaç’ın deyişiyle, “Toplumcu gerçekçi edebiyatımızın önemli adlarından olan Orhan Kemal, yaşamın içinde ki insanı, yanı başında gözlemleyerek siyasal bakış açısıyla öykü ve romanlarına aktarmıştır.”
Orhan Kemal, hayatın zenginliğini ve insanî deneyimlerin çeşitliliğini görüp tanımış ve yazının politik olduğunu savunmuştur. Geçim sıkıntıları ve baskılar içinde iki yüzden fazla öykü, otuza yakın roman ve unutulmaz oyunlarıyla halkının sesi, ruhu olmayı böyle başardı. “Gurbet Kuşları”, “Murtaza”, “72. Koğuş”, gibi birçok eseri defalarca sinemaya, tiyatroya, televizyona uyarlandı ve hiç eskimedi. (“Hanımın Çiftliği” sezon başından bu yana, oturmamış karakterlerle uzayıp giden bir TV dizisi olarak gösterimde ama içeriği boşaltılmış olsa da izleyici topluyor.)

* * * * *

Gerçekten de “Onu okumak ‘hayat’ı okumaktır,” vurgusuyla Yusuf Çopur’un işaret ettiği üzere: “Sanatçı, en kısa tanımla, toplumu içinde yaşayan ve yaşatan insandır. İlhamını hayattan alan sanatçının en temel malzemesi ‘insan’dır. Onun kaleminde kimi zaman insanın acısı, kimi zaman sevinci bazen hayali bazen hüznü, iyisi, kötüsü, ayrılığı, sevdası vardır. ‘İnsan’dır sanatçının mürekkebi. Orhan Kemal, bu ‘insan’ın ‘vicdanı’ olmuş bir yazar olarak geçmişten günümüze, günümüzden de geleceğe uzanan bir ‘toplumsal gerçeklik’tir.
Orhan Kemal, zamana yenilmeyen eserleriyle günümüz okurlarının ilgiyle takip ettiği, içinde yaşattığı (yıllardır içinde yaşadığı ve vicdanı olduğu toplumun bir vefasıdır belki de) bir yazar. O, hayatın çilesiyle küçük yaşta karşılaşmış ve çocuk olamadan büyük adam olmuş bir sanatçıdır. Hayatını anlatmaya ne yerimiz ne de zamanımız yeter. Onun hayatı için en kısa tanım, ‘mücadele’dir desek yanlış olmaz. Özellikle öykülerinde bu mücadelenin, geçim derdinin, çilenin izdüşümlerini görmek mümkün.
Tahir Alangu’ya göre Orhan Kemal, yaşadığı hayatın karşısına çıkardığı fırsatlarla, toplumun en alt tabakalarına yönelmiştir. Gerçekten o, her yönüyle- özellikle acı ve çile- insanı anlatabilmek için toplumun ‘acı yuvaları’na yönelmiştir. Fethi Naci’nin, “Türk romanında bir Orhan Kemal bakışı vardır” demesi de bundandır. O, her insanda -her şeye rağmen- aydınlık bir yüz, temiz, insanî bir yan bulunabileceğine inanmıştır. Edebiyatımızın belki de en ‘dert’li yazarı Orhan Kemal’dir. Aç kalan, geçim derdi için olmaz şeylere katlanan, ekmek için ölümüne çalışan, ‘insan’ gibi yaşama çabası güden herkes onun ‘derdi’ olmuştur.
Orhan Kemal, -Halide Edip’in deyişiyle- “fikir namusu” ve “fikir cesareti” olan bir yazardır. Ona göre, sanatçı her şeyden önce bir ‘fikir insanı’dır. O, bozuk düzene karşı her zaman dik durmuştur. Bu dik duruş bazen onu ‘dört duvar’ arasına sıkıştırsa da, her an özgür kalabilmeyi başarabilmiş. Sorulduğunda, yazma amacını, insanlara mutluluk, onur, insanlık vermeyen düzenin yanlışlarını göstermek, onları uyarmak ve bu düzene karşı birlik olmaya çağırmak olarak ifade etmiştir.”

* * * * *

Selim İleri’nin, “Yaşadığı günlerden yaşadığımız günleri en çok görebilmiş ve dile getirmiş yazarımızdır”; Ataol Behramoğlu, “Toplumcu, gerçekçi ve insancıldır”; Mustafa Aslan, “Halkını iyi anlayan ve anlatan bir yazar olma özelliğine sahiptir”; Yıldırım Türker’in, “Mükemmel bir XIX. yüzyıl romanı kahramanıydı… Mükemmel bir anlatıcıdır,” diye betimlediği Orhan Kemal konusunda Mehmet Nuri Güntekin de ekler: “Türkiye’nin ve onun yüz elli yıllık serüvenini anlamak için Orhan Kemal eserleri ciddi ve keyifli bir okuma macerasıdır…”
Toparlarsak: Çocukların babası için çok önemli olduğunun da altını çizerek, “Biz, onun için neysek, sokaktaki bütün çocuklar da oydu. Babam bütün çocuklara evladı gibi bakardı,” diyen oğlu Işık Öğütçü’nün, babası Orhan Kemal’e “Doğum günün kutlu olsun baba” diye seslendiği mektubunda dediği gibidir her şey:
“Aslında sadece ben değil, Türk ve dünya edebiyatına bıraktığın kalıcı eserler ve insanlığın kültür mirasına katkılarından dolayı Türk ve dünya halkları da 95. yaşında ‘iyi ki doğdun Orhan Kemal...’ diyerek seni coşkuyla selamlıyorlar...”

Temel Demirer
1 Haziran 2010 11:28:47, Ankara.

N O T L A R

[1] Esmer, No:64/1, Eylül 2010…
[2] Theo Angelopoulos.

 


[email protected]