Ana Sayfa

Cadde.Milliyet.com.tr - Asu Maro - 8 Mart 2011

 

Açlığın olduğu yerde şeref olmaz

 


Orhan Kemal’in romanından Ayfer Tunç’un senaryolaştırdığı ‘72. Koğuş’ eli yüzü düzgün bir film. Oyuncular, özellikle Hülya Avşar görülmeye değer...

72. Koğuş’un oyununu izlemedim, izleyemedim. Yönetmeni Kemal Başar beğendiğim işlere imza atan biri olduğu halde beceremedim bir türlü. Tiyatro sahnesinde eğitimli oyunculuğa inandığım için olabilir (başrollerde Yavuz Bingöl, Kerem Alışık ve Azra Akın vardı), daha önce Sadri Alışık Tiyatrosu’nda ‘Selvi Boylum Al Yazmalım’ı görüp pişman olduğum için olabilir ya da sadece zamanı uyduramadığımdan...
Neticede Orhan Kemal’in romanından uyarlanan ‘72. Koğuş’u izlemek sinema perdesinde mümkün oldu. Ve aslında iyi ki de öyle olmuş, çünkü gayet olumlu duygularla çıktım sinemadan. Öncelikle senaryo için Ayfer Tunç’u kutlamak isterim elbette. Romanın içinde kaybolmamış, son derece derli toplu bir iş çıkarmış ortaya.
Daha önce ‘Deli Deli Olma’ ve ‘O... Çocukları’nı çeken yönetmen Murat Saraçoğlu da tüm yoksunluğu, sefaleti, insanı insanlıktan çıkaran acımasız koşullarıyla 1940’ların cezaevi ortamını başarıyla çiziyor.
Pencereden atılan tavuk kemikleri için birbirini parçalayan mahkumlarla başlıyor film. Bana göre durum zaten yeterince iç parçalayıcıyken, fazla abartılmış bir sahne bu. Orada Yavuz Bingöl’ün oynadığı Kaptan’ı tanıyoruz. Kapışmaya girmeyen, ağırbaşlı, kalender bir adam. Üzülerek izliyor ‘şerefli bir mahluk’ olarak yaratıldığına inandığı ‘insan’ın durumunu... Açlığın olduğu yerde şeref filan barınamıyor, görüyoruz ki.
Sonra Kaptan’a anasından bir 150 lira geliyor ve birden aydınlanıyor koğuştaki garibanların dünyası. Karınları doymaya, ilikleri kemikleri ısınmaya başlıyor. Ama yazık ki gene ‘şeref’ten söz edebilmek mümkün değil... O çıkmış gitmiş kere.

İnsan olmaya dair düşünmek için...
Diğer yanda kadınlar koğuşuna bir yeni mahkum transfer oluyor, Fatma (Ağzından ilk kelime çıktığı anda filme damgasını vuran Hülya Avşar). Kendisine bulaşılmadıkça susan, ama hakkını yedirtmeyen, dişli bir kadın. Koğuşta hüküm süren düzene kafa tutuyor, idamlık Meryem’i de (Songül Öden) himayesine alıyor.
Ve günlerden bir gün, Kaptan, çamaşır asan Fatma’yı görüyor... Görür görmez vuruluyor...
Oyunculuklar için söyleyeceğim ilk şey, yan karakterlerin hem çok iyi çizilmiş hem de çok iyi oynanıyor oluşu. Özellikle kadınlar koğuşunda. Başta Songül Öden ve Nursel Köse olmak üzere, Ayça Damgacı, Burcu Salihoğlu... Fırsatçı gardiyanda Bülent Şakrak... Kötü adam rollerinin şahane oyuncusu Civan Canova gene harikalar yaratıyor... Filmin bir sürprizi de, ‘Selvi Boylum Al Yazmalım’dan beri gönüllerdeki yerini hiç kaybetmeyen Ahmet Mekin...
Asıl üçlüye gelince; Hülya Avşar’ın iyi oyuncu olduğunu kabul etmeyen pek yoktur bu memlekette. ‘72. Koğuş’ da bunu bir kez daha, hem de adamakıllı gösteriyor. Milliyet Sanat dergisinde Miraç Zeynep Özkartal’ın yaptığı söyleşide “Bana bu saatten sonra ödül vermeye kalkmayın, hakaret kabul ederim” demiş. Kendisini değerlendirecek nitelikte sinemacıların Atıf Yılmaz, Ertem Eğilmez, Osman Seden gibi isimler olabileceğini, artık kimseye bu hakkı vermediğini söylemiş. Hissiyatını anlamakla beraber fazla iddialı buluyorum, tipik bir Hülya Avşar çıkışı. Ama bence gene de buna teşebbüs edecek jüri olacaktır, olmalıdır, kayıtsız kalınacak bir performans değil çünkü.
Yavuz Bingöl, en son ‘Üç Maymun’la zaten rüştünü ispat etmişti. ‘72. Koğuş’ta da gayet başarılı, Kaptan ona yakışmış.
Koğuşun en fırsatçı, en dalavereci, en beter adamını oynayan Kerem Alışık’a dairse tek bir şey söyleyebilirim: Yetenek babadan oğula geçen bir şey olmadığı için üzgünüm...
Sonuçta ‘72. Koğuş’a içinizin daralmasını, ruhunuzun kararmasını göze alarak ama yine de bir başyapıt değilse de eli yüzü düzgün bir film ve iyi oyunculuklar görmek üzere gidebilirsiniz. Bir de ‘insan’ olmaya dair düşünmek için... Filmi birçok açıdan ‘eski’ bulsanız da onun çağı geçmiyor çünkü. Ya da en azından geçmesin istiyor insan...

 


[email protected]