Ana Sayfa

Milliyet.com.tr - Abbas Güçlü - 18 Mart 2011

 

72. Koğuş neden filme çekildi?

 




Orhan Kemal’in ünlü eseri, ikinci kez filme çekildi. Gidip hâlâ izlemediyseniz, kaçırmayın derim. Sinema adına fazlasıyla iz bırakacak sahneler var. Oyuncular A’dan Z’ye hepsi de çok başarılı. Ve onları önceki gece, hastalığı nedeniyle gelemeyen Hülya Avşar dışında Genç Bakış’ta konuk ettik. Orhan Kemal’in oğlu Işık Öğütçü de vardı. Ama programın ilk saatlerinde filmden çok, Yavuz Bingöl’ün, Ermenilerden Özür Diliyoruz Kampanyası’na katkısı tartışıldı.
İşte Maltepe Üniversitesi’nde gerçekleşen programdan satır başları:

Yavuz Bingöl
- Siz hiç haklı durumdayken kimseden özür dilemediniz mi? Annemin halası Ermeniler tarafından katledilmiş. Hem de göğüs uçları kesilip tecavüz edilerek. Ben de ailesinde bu acıyı yaşamış biri olarak yeter artık arkadaş bu mesele bitsin ben özür diliyorum dedim. Özür dilemek basit bir iştir.
- Ermenilerden özür diliyoruz kampanyası şöyle başladı; Avustralya’da Ermeni bir profesör ve Ermeni arkadaşlar toplandılar ve onlar da bizden özür dileyeceklerdi. Ermeni diasporası bizim gibi bu işim bitmesini isteyen insanları istemiyor. Onlar da kendi profesörlerine tehdit telefonları ettiler, Kars’ta, Erzurum’da katledilmiş olan Türklerden özür dilenmesini engellediler.
- Ayrıca biz o metinde “soykırım” demedik. Soykırımı da asla kabul etmem. O kampanya artık bu sorunlarla gündem meşgul edilmesin diye yapılmış çok iyi niyetli bir işti. Basın tarafından çok abartıldı, başka bir noktaya sürüklendi. Ben bu meseleyi iyi açıklamamış olabilirim, sizleri incittiysem tabii ki Türk halkından özür dilerim. Benim orkestramda bir Azeri, iki Ermeni arkadaş var. Hrant Dink öldürüldüğü zaman ben o Ermeni müzisyen arkadaşlarımın yüzüne bakamadım.
- 100 yıldır bu ülkede Ermeni sorunu kuşaktan kuşağa yayılıyor, anlatılıyor. Kızım bana bir gün baba bu Ermeni meselesi nedir? Dedi. Cevap veremedim. Bu ülkede savaş kan gözyaşı yetti artık. Türkiye’nin geçmişteki karanlık tarihine bakın.
- Ben siyasi bir kişilik değilim. Sadece bu ülkede barıştan kardeşlikten yanayım. Bu memlekette kardeş kardeşi vurmasın, PKK olayı bitsin, Ermeni meselesi çözülsün istemez misiniz? Ben Kars’taki sınır kapısı açılsın şehrin refah düzeyi yükselsin istiyorum. Kendi memleketim için mücadele ediyorum. Aslında o özür benim orkestramda çalışan iki Ermeni arkadaşımdan, mahallemde oturan Ermeni arkadaşımdan özürdür. Ben iyi niyetli bir insanım. Dürüst ve namusluyum. İnandığımı yaparım.
- Başka filmler de yapabilirdik ve çok da iyi para kazanırdık. Kerem’in de benim de masamızda onlarca komedi, romantik komedi senaryosu var. Ama bunlar zaten yapılıyor. Çok da iyi yapan arkadaşlar var. Biz yatırdığımız parayı alamadık henüz. Böyle olacağını biliyorduk, bundan da çok şikâyetçi değiliz. İnsan onurunu anlatmak istedik.

Kerem Alışık
- 72. Koğuş, bir edebi eseri sinemaya uyarlamak adına zor bir işti. İlk yapımcılığımızdı, başka türleri de deneyebilirdik. Ama sanatçının toplumsal gerçekçi yanını bir şekilde toplumla paylaşması, bir yaraya parmak basması gerek. O yüzden 72. Koğuş’u seçtik. Bu büyük bir riskti ama biz göze aldık. Söyleyecek sözü olan bir film yaptık.
- Biz ticaretten çok anlayamayan iki ortağız. İşin daha çok sanatsal kısmıyla boğuşuyoruz. Gişe, hasılat filan çok bilmiyoruz. Müdürümüz olmasa çoktan batar giderdik herhalde.
- Açlık sahnelerinden önce Yavuz; oruç tutar gibi kimse yemek yemesin ki sahneyi yaşayıp haşmetini verelim dedi. Tamam dedik.
- 40’lı yıllarda insanlar sabun yapıldı, donarak öldü ya da yakıldı ve bir sürü insan da buna sessiz kaldı. Bazen sessiz kalmak suç işlemekten daha beter bir suç.
- Şu anda aslında dünya da 72. Koğuş. Ülkeler bazında da bir yanda ezenler bir yanda ezilenler var. Üç kuruşu paylaşan Ahmet kaptanlar da üç kuruşa arkadaşını satan “Berbatlar” da şu anda bu dünyanın içinde var.
- 7 yaşında beri bana sen Sadri Alışık’ın oğlu musun diye her sorduklarında “Hayır ben Kerem Alışık’ım” dedim. Hayatımı bu söz üzerine kurdum.

Songül Öden
- Sanatın bilinçlendirmek gibi bir görevi var. Dünya sanatla gelişecek güzelleşecek.
- 72 Koğuş’ta suçsuz olduğu halde idama mahkûm edilen çok genç bir kadını canlandırıyorum. Bizim ülkemiz idamlar konusunda sınıfta kalmış bir ülke. Başbakanını idam etmiş. Keşke bu ülkede 20 yaşında çocuklar idam edilmeseydi. Dünyayı değiştirmek isteyen, bir şeyler yapmaya çalışan gençler keşke öldürülmeseydi. O yüzden üniversiteli arkadaşlarımın bütün özgürlüklerini ayakta alkışlıyorum. Sonsuz derecede anlayışla bakıyorum.

Işık Öğütçü
- Sanatçının hakkını vermek gerek. Ben peşin hükümle başladım filmi izlemeye. Sıkılırım dedim. Ama sıkılmadım. Çok büyük bir heyecan ve keyifle izledim. Gerçekten dört dörtlük bir iş çıkmış.
- 1954 kışında Fener’de iki odalı bir evde yakacak yok, yiyecek yok. Bu koşullarda annem babam ve 3 çocuk yaşıyor. Annem ve kardeşlerim üşümemek için çok erken bir saatte yatağa giriyorlar. Hatta yerdeki kilimi alıp üzerlerine örtüyorlar. Babam da kaç zamandır aklında olan 72. koğuş hikâyesini yazmak istiyor ve oturuyor sabaha kadar sadece bir gaz ocağının sıcaklığıyla 72. Koğuş’u yazıyor. Sonra sabah bunu ev halkına okuyor. Alıyor bu hikâyeyi ve Cağaloğlu’ndaki bir dergiye götürüyor. Hayali, öyküyü satıp eve yiyecek, ısınacak bir şeyler getirmek. Ama eser çok müstehcen bulunduğu için yayımlanmıyor. Babam eve gelip: “Yahu serde erkeklik var yoksa oturup hüngür hüngür ağlayacağım” diyor. Sonra eser yayımlanıyor ve bugün 22. baskıda, 2 kez filmi yapıldı yüzlerce kez sahnelendi.
Programın geniş özetini ve videosunu egitimajansı.com’da bulabilirsiniz.
Özetin özeti: Türkiye’de güzel şeyler de oluyor.

 


[email protected]