Eşe Dosta Selam,
İnandığım doğruların adamı
oldum. Böyle yaşadım, karınca
kararınca bu doğruların savaşını
daha çok sanatımda yapmaya
çalıştım. Kursağıma hakkım
olmayan bir tek kuruş dahi
girmemiştir...
Orhan
Kemal
Kitapla tanışmamda, kitabı sevmemde ve okuma alışkanlığı kazanmamda
çok fazla önemi olan Orhan Kemal’in İstanbul Cihangir’deki müzesini
ziyareti sırasında tanıştığımız ve iki yıla yakın bir sürede
tanışıklığımızı dostluğa taşıdığımız oğlu Işık Öğütçü ile Orhan
Kemal’i bir kez daha sizlerle paylaşmak adına görüştüm. Beni
kırmadığı için sevgili dostuma teşekkür ediyorum.
Özlem Kangül: Bize
kendinizi tanıtır mısınız?
Işık Öğütçü: 1 Kasım 1957
İstanbul doğumluyum. Orhan Kemal ailesinin 4. çocuğuyum. İlkokulu üç
farklı okulda okudum. Ortaokulun 1. sınıfında babamı kaybettim.
Liseyi bitirdikten üç yıl sonra üniversiteye girebildim. İstanbul
Teknik Üniversitesi, Kimya- Metalurji Fakültesi’nden Kimya Mühendisi
olarak mezun oldum. Beş yıl kimyasal maddeler satışı ile ilgilendim.
Daha sonra şirket enformasyonu yapan şirket kurdum ve emekli oldum.
2000 yılında Orhan Kemal’in müzesini açtım. Gelecek kuşaklara üstadı
tanıtmak, onu yaşatmak için uğraş vermekteyim. Üç adet kitap
yayınladım. Çeşitli yerlerde konferans verdim, panellere katıldım.
Evliyim ve bir kızım var.
Özlem Kangül: Orhan
Kemal’in oğlu olmak size nasıl sorumluluklar yükledi?
Işık Öğütçü : Toplumun
aydınlanmasında, geleceğe umutla bakmasında üstadın düşüncelerinin
anlaşılması çok önemli. Bunların anlatılması için uğraş vermek
gerekliliğinin inancıyla topluma karşı sorumlu olduğuma inanıyorum.
Özlem Kangül: Babanızı
küçük yaşta kaybettiğinizi biliyoruz, belki de onu yaşayarak değil
de okuyarak tanıdınız. Sizi en çok etkileyen, onu anlayıp
anlatabilmenize en fazla yardımcı olan eseri hangisiydi?
Işık Öğütçü:Otobiyografk
kitaplarını öncelikle okudum. Baba Evi, Avare Yıllar, Cemile, Dünya
Evi, Arkadaş Islıkları.
Özlem Kangül: Toplumsal
sorunlara çok duyarlı bir yazarın oğlu olarak kitapla ne zaman
tanıştınız, ilk okuduğunuz kitaplar babanızın mıydı?
Işık Öğütçü:Ortaokulun
birinci sınıfında,ilk okuduğum kitap “İki Çocuğun
Devrialemi”dir.Çünkü babamın tavsiye ettiği kitaptı.Kendisi de
okumuştu.Bundan sonra üstadın tüm kitaplarını çok kez okudum.
Özlem Kangül: Orhan Kemal’i
anlamak ve eserlerini yeni nesillere tanıtmak adına çok fazla
çalışma yaptığınıza göre babanızın tüm eserlerini mutlaka defalarca
altını çizerek okumuş olmalısınız. Peki Orhan Kemal dışında kimleri
okuyorsunuz ?
Işık Öğütçü: Bütün klasik
eserleri okudum. Birkaç eser örnek vereyim: John Steinback, Maksim
Gorki, Jack London, Tolstoy, Turgenyev, Solohov, S.Zweig, P.
Istrati, I. Ehrenbur vs.
Özlem Kangül: Müzede Orhan
Kemal’in kendi kitaplığının bulunduğu biliyoruz. Gezme şansı
olmayanlara bu kitaplardan biraz bahsedebilir misiniz?
Işık Öğütçü:Orhan Kemal
kendi kuşağının ve öncesi yazarlarının tamamını okumuş ve
incelemiştir. Başta Nazım Hikmet’in, Külliyatı olmak üzere, Yaşar
Kemal, Sait Faik, Orhan Veli, A.Kadir ve diğer yabancı yazarlar
kütüphanede mevcuttur.
Özlem Kangül: Evinizde
hangi yazarları görürdünüz?
Işık Öğütçü :Çetin Altan,
Yaşar Kemal, Muzaffer Buyrukçu, Adnan Özyalçıner gibi.
Özlem Kangül: “Cemile”
deyince hepimizin nasıl ve neden yazıldığı konusunda bir fikri var
ama “Tersine Dünya” deyince şöyle bir dururuz. Sizce nedir “Tersine
Dünya”nın yazılış hikayesi?
Işık Öğütçü :Tersine Dünya,
üstadın fantezi olarak yazdığı bir dergi tefrikasıdır. Ölümünden
sonra son eseri sayılacak bu yapıtı kitap olarak çıkarttık. Kadın
erkek rollerinin değiştiği mizah romanıdır.
Özlem Kangül: Son
zamanlarda Türk klasiklerinin televizyon dizisi yapılması gibi bir
akım söz konusudur. Sonunda “Hanımın Çiftliği” ile siz de bu akıma
kapıldınız. Kitapları kimse okumazken diziler oldukça başarılı,
reytingler çok yüksek fakat neredeyse eserlerin sadece adı
kullanılıyor, özünden tamamen uzaklaşarak entrika dolu televizyon
serileri haline geliyorlar. Bu konuda ne düşünüyorsunuz? Bu sizi hiç
rahatsız ediyor mu?
Işık Öğütçü :Diğer
uyarlamalarda bu durum fazlaca göze çarpıyor olabilir. Fakat aile
olarak bu konuya titizlik gösteriyor ve fazla sapmaması için
yapımcıyı zaman zaman uyarıyoruz. Çok sapma olursa gereğini de
yapacağımızı yapımcının bildiğini tahmin ediyoruz.
Özlem
Kangül: “72.Koğuş” adlı
öykünün oyun haline getirilerek birkaç kez sahnelendiğini biliyoruz,
başka bir eserlerle ilgili önümüzdeki günler için böyle bir
çalışmanız var mı?
Işık Öğütçü :Henüz ismi
kesinleşmemiş bazı oyunların resmi tiyatrolarda oynayacağını tahmin
ediyoruz. Ama şu ana kadar kesinleşen bir durum yok.
Özlem Kangül: Orhan Kemal
adına her yıl bir esere ödül veriyorsunuz. Bize biraz Orhan Kemal
Roman Armağanı’ndan bahseder misiniz?
Işık Öğütçü :2010 yılında
Orhan Kemal Armağanı’nı 39. kez veriyoruz. Bu yıl Hidayet Karakuş’un
“Şeytan Minareleri” kitap ödülü almıştır. Orhan Kemal’in ölüm günü
olan 2 Haziran’da yazara ödül verilecektir.
Özlem Kangül: Önce Orhan
Kemal Kültür Vakfı ardından da Orhan Kemal Üniversitesi oluşturmayı
amaçladığını biliyoruz. Bu konuda herhangi bir çalışma ve gelişme
var mı?
Işık Öğütçü :Bu
düşüncelerimiz hala proje halinde duruyor. Düşüncemiz önümüzdeki
yıllarda bunu gerçekleştirmektir.
Özlem Kangül: Dedenizin
anılarını derleyerek Işık Öğütçü imzalı bir kitabınız yayınlandı.
Bunun dışında kendi yazdığınız herhangi bir şiir, öykü, roman,
deneme var mı yani bu birazcık da genetik bir şey mi?
Işık Öğütçü :Genetik
olabilir. Çok düşünüp hiçbir şey yazamayanlardan değilim. Oyun
uyarlamam, iki derlemem, gazete ve dergi yazılarım, şiirlerim
mevcuttur.
Özlem Kangül: Babanızın
asıl adının Mehmet Raşit Öğütçü olduğunuzu biliyoruz. Peki neden
Orhan Kemal?
Işık Öğütçü :1942 yılında
İstanbul’da yayınlanan bir dergide, ismi “Orhan Raşit” iken
editörlerin marifetiyle ismi “Orhan Kemal” olarak değiştirilmiş. O
tarihten ölümüne kadar hep Orhan Kemal adıyla yazmıştır.
Özlem Kangül: Orhan Kemal
deyince akla öyle çok şey geliyor ki “El Kızı”, “Yalancı Dünya”,
“Dünya Evi”, ”Eskici Dükkanı”,”Üçkağıtçı”,”Vukuat Var”,”Hanımın
Çiftliği”, ”Murtaza”,”72. Koğuş”,”Evlerden Biri”,”Arkadaş Islıkları”
ve daha bir çok eser ve de kim bilir söyleyecek daha ne çok şeyi
varken, bir rahatsızlık buna izin vermedi ve 56 yaşında yaşamdan
ayrıldı. Ölümünün üzerinden tam 40 gün geçmesine rağmen siz onu hâlâ
yaşıyormuş ve üretiyormuşçasına canlı tutuyorsunuz, kitapları
yeniden basılıyor, tiyatro, dizi derken tamamen farklı bir
mesleğiniz olmasına rağmen kendinizi bu işe adamış bulunuyorsunuz.
Müthiş bir vefa örneği. TEBRİKLER VE BİZE ZAMAN AYIRDIĞINIZ İÇİN
TEŞEKKÜRLER…
|