Ana Sayfa

Nar Çiçeği - Işık Öğütçü/Özlem Kangül - Aralık 2010

 

Orhan Kemal

 

Eşe Dosta Selam,

İnandığım doğruların adamı

oldum. Böyle yaşadım, karınca

kararınca bu doğruların savaşını

daha çok sanatımda yapmaya

çalıştım. Kursağıma hakkım

olmayan bir tek kuruş dahi

girmemiştir...

Orhan Kemal

Kitapla tanışmamda, kitabı sevmemde ve okuma alışkanlığı kazanmamda çok fazla önemi olan Orhan Kemal’in İstanbul Cihangir’deki müzesini ziyareti sırasında tanıştığımız ve iki yıla yakın bir sürede tanışıklığımızı dostluğa taşıdığımız oğlu Işık Öğütçü ile Orhan Kemal’i bir kez daha sizlerle paylaşmak adına görüştüm. Beni kırmadığı için sevgili dostuma teşekkür ediyorum.

Özlem Kangül: Bize kendinizi tanıtır mısınız?

Işık Öğütçü: 1 Kasım 1957 İstanbul doğumluyum. Orhan Kemal ailesinin 4. çocuğuyum. İlkokulu üç farklı okulda okudum. Ortaokulun 1. sınıfında babamı kaybettim. Liseyi bitirdikten üç yıl sonra üniversiteye girebildim. İstanbul Teknik Üniversitesi, Kimya- Metalurji Fakültesi’nden Kimya Mühendisi olarak mezun oldum. Beş yıl kimyasal maddeler satışı ile ilgilendim. Daha sonra şirket enformasyonu yapan şirket kurdum ve emekli oldum. 2000 yılında Orhan Kemal’in müzesini açtım. Gelecek kuşaklara üstadı tanıtmak, onu yaşatmak için uğraş vermekteyim. Üç adet kitap yayınladım. Çeşitli yerlerde konferans verdim, panellere katıldım. Evliyim ve bir kızım var.

Özlem Kangül: Orhan Kemal’in oğlu olmak size nasıl sorumluluklar yükledi?

Işık Öğütçü : Toplumun aydınlanmasında, geleceğe umutla bakmasında üstadın düşüncelerinin anlaşılması çok önemli. Bunların anlatılması için uğraş vermek gerekliliğinin inancıyla topluma karşı sorumlu olduğuma inanıyorum.

Özlem Kangül: Babanızı küçük yaşta kaybettiğinizi biliyoruz, belki de onu yaşayarak değil de okuyarak tanıdınız. Sizi en çok etkileyen, onu anlayıp anlatabilmenize en fazla yardımcı olan eseri hangisiydi?

Işık Öğütçü:Otobiyografk kitaplarını öncelikle okudum. Baba Evi, Avare Yıllar, Cemile, Dünya Evi, Arkadaş Islıkları.

Özlem Kangül: Toplumsal sorunlara çok duyarlı bir yazarın oğlu olarak kitapla ne zaman tanıştınız, ilk okuduğunuz kitaplar babanızın mıydı?

Işık Öğütçü:Ortaokulun birinci sınıfında,ilk okuduğum kitap “İki Çocuğun Devrialemi”dir.Çünkü babamın tavsiye ettiği kitaptı.Kendisi de okumuştu.Bundan sonra üstadın tüm kitaplarını çok kez okudum.

Özlem Kangül: Orhan Kemal’i anlamak ve eserlerini yeni nesillere tanıtmak adına çok fazla çalışma yaptığınıza göre babanızın tüm eserlerini mutlaka defalarca altını çizerek okumuş olmalısınız. Peki Orhan Kemal dışında kimleri okuyorsunuz ?

Işık Öğütçü: Bütün klasik eserleri okudum. Birkaç eser örnek vereyim: John Steinback, Maksim Gorki, Jack London, Tolstoy, Turgenyev, Solohov, S.Zweig, P. Istrati, I. Ehrenbur vs.

Özlem Kangül: Müzede Orhan Kemal’in kendi kitaplığının bulunduğu biliyoruz. Gezme şansı olmayanlara bu kitaplardan biraz bahsedebilir misiniz?

Işık Öğütçü:Orhan Kemal kendi kuşağının ve öncesi yazarlarının tamamını okumuş ve incelemiştir. Başta Nazım Hikmet’in, Külliyatı olmak üzere, Yaşar Kemal, Sait Faik, Orhan Veli, A.Kadir ve diğer yabancı yazarlar kütüphanede mevcuttur.

Özlem Kangül: Evinizde hangi yazarları görürdünüz?

Işık Öğütçü :Çetin Altan, Yaşar Kemal, Muzaffer Buyrukçu, Adnan Özyalçıner gibi.

Özlem Kangül: “Cemile” deyince hepimizin nasıl ve neden yazıldığı konusunda bir fikri var ama “Tersine Dünya” deyince şöyle bir dururuz. Sizce nedir “Tersine Dünya”nın yazılış hikayesi?

Işık Öğütçü :Tersine Dünya, üstadın fantezi olarak yazdığı bir dergi tefrikasıdır. Ölümünden sonra son eseri sayılacak bu yapıtı kitap olarak çıkarttık. Kadın erkek rollerinin değiştiği mizah romanıdır.

Özlem Kangül: Son zamanlarda Türk klasiklerinin televizyon dizisi yapılması gibi bir akım söz konusudur. Sonunda “Hanımın Çiftliği” ile siz de bu akıma kapıldınız. Kitapları kimse okumazken diziler oldukça başarılı, reytingler çok yüksek fakat neredeyse eserlerin sadece adı kullanılıyor, özünden tamamen uzaklaşarak entrika dolu televizyon serileri haline geliyorlar. Bu konuda ne düşünüyorsunuz? Bu sizi hiç rahatsız ediyor mu?

Işık Öğütçü :Diğer uyarlamalarda bu durum fazlaca göze çarpıyor olabilir. Fakat aile olarak bu konuya titizlik gösteriyor ve fazla sapmaması için yapımcıyı zaman zaman uyarıyoruz. Çok sapma olursa gereğini de yapacağımızı yapımcının bildiğini tahmin ediyoruz.

Özlem Kangül: “72.Koğuş” adlı öykünün oyun haline getirilerek birkaç kez sahnelendiğini biliyoruz, başka bir eserlerle ilgili önümüzdeki günler için böyle bir çalışmanız var mı?

Işık Öğütçü :Henüz ismi kesinleşmemiş bazı oyunların resmi tiyatrolarda oynayacağını tahmin ediyoruz. Ama şu ana kadar kesinleşen bir durum yok.

Özlem Kangül: Orhan Kemal adına her yıl bir esere ödül veriyorsunuz. Bize biraz Orhan Kemal Roman Armağanı’ndan bahseder misiniz?

Işık Öğütçü :2010 yılında Orhan Kemal Armağanı’nı 39. kez veriyoruz. Bu yıl Hidayet Karakuş’un “Şeytan Minareleri” kitap ödülü almıştır. Orhan Kemal’in ölüm günü olan 2 Haziran’da yazara ödül verilecektir.

Özlem Kangül: Önce Orhan Kemal Kültür Vakfı ardından da Orhan Kemal Üniversitesi oluşturmayı amaçladığını biliyoruz. Bu konuda herhangi bir çalışma ve gelişme var mı?

Işık Öğütçü :Bu düşüncelerimiz hala proje halinde duruyor. Düşüncemiz önümüzdeki yıllarda bunu gerçekleştirmektir.

Özlem Kangül: Dedenizin anılarını derleyerek Işık Öğütçü imzalı bir kitabınız yayınlandı. Bunun dışında kendi yazdığınız herhangi bir şiir, öykü, roman, deneme var mı yani bu birazcık da genetik bir şey mi?

Işık Öğütçü :Genetik olabilir. Çok düşünüp hiçbir şey yazamayanlardan değilim. Oyun uyarlamam, iki derlemem, gazete ve dergi yazılarım, şiirlerim mevcuttur.

Özlem Kangül: Babanızın asıl adının Mehmet Raşit Öğütçü olduğunuzu biliyoruz. Peki neden Orhan Kemal?

Işık Öğütçü :1942 yılında İstanbul’da yayınlanan bir dergide, ismi “Orhan Raşit” iken editörlerin marifetiyle ismi “Orhan Kemal” olarak değiştirilmiş. O tarihten ölümüne kadar hep Orhan Kemal adıyla yazmıştır.

Özlem Kangül: Orhan Kemal deyince akla öyle çok şey geliyor ki “El Kızı”, “Yalancı Dünya”, “Dünya Evi”, ”Eskici Dükkanı”,”Üçkağıtçı”,”Vukuat Var”,”Hanımın Çiftliği”, ”Murtaza”,”72. Koğuş”,”Evlerden Biri”,”Arkadaş Islıkları” ve daha bir çok eser ve de kim bilir söyleyecek daha ne çok şeyi varken, bir rahatsızlık buna izin vermedi ve 56 yaşında yaşamdan ayrıldı. Ölümünün üzerinden tam 40 gün geçmesine rağmen siz onu hâlâ yaşıyormuş ve üretiyormuşçasına canlı tutuyorsunuz, kitapları yeniden basılıyor, tiyatro, dizi derken tamamen farklı bir mesleğiniz olmasına rağmen kendinizi bu işe adamış bulunuyorsunuz. Müthiş bir vefa örneği. TEBRİKLER VE BİZE ZAMAN AYIRDIĞINIZ İÇİN TEŞEKKÜRLER…

 

 

 


[email protected]