Ana Sayfa

Hürriyet Keyif - Işık Öğütçü/Çağlayan Çevik - 23 Nisan 2011

 

Orhan Kemal'in kayıp romanı bulundu

 


Büyük usta Yaşar Kemal'in "Hâlâ şaşarım, Orhan Kemal o güzelim kitaplarım bu dert, bu bela içinde nasıl vakit bulur da yazar?" diyerek hem saygısını hem de hayretlerini dile getirdiği Orhan Kemal'in elli yıl önce tefrika edilmiş fakat sonra unutulmuş, kayıp romam Yüz Karası, Everest Yayınları tarafından yayımlandı. Orhan Kemal'in bütün eserlerini yeniden yayıma hazırlayan, yazarın küçük oğlu Işık Öğütçü ile sararmış
gazetelerden bulup çıkardığı ve "bir keşif' dediği Yüz Karası ve onun öyküsüne dair

Orhan Kemal'in Kayıp Romanı Bulundu
Orhan Kemal'in deyim yerindeyse bilinmeyen bu romanının öyküsünü kısaca anlatır mısınız?
Orhan Kemal için yaptığım çalışmalarda bilinmeyen pek çok şiirine, düzyazısına, öyküsüne ulaşarak okurla paylaştım. Ama elli bir yıl sonra günışığına çıkardığım tefrika edilmiş, fakat nasıl olduysa kitap olarak yayınlanmamış, unutulmuş veya kaybolmuş bir romanına ulaşmam gerçekten olağanüstü bir keşiftir benim için. Üstadın arşivini kaç kez gözden geçirmiş olmama rağmen, evraklarını en küçük kâğıda kadar incelemiş bir insan olarak gözümün önünde duran 30 Haziran 1960 tarihli gazeteden kesilmiş kâğıt parçasından ibaret bir röportajı göremeyecek kadar da kördüm. Her şey o tarihli gazetenin kupürüne dikkat etmemle başladı. Gazeteden kesilen kısım, "İstanbul Son Saat" gazetesinin Orhan Kemal ile yaptığı röportajın ilgili bölümüydü. Onu okuyan kişinin sadece röportaj olarak algılayabileceği metinde enteresan bir ayrıntı vardı. Yazıyı dikkatle okumaya başladığımda, romanın özet konusu ilgimi çekti: Orhan Kemal'in eseri "Yüz Karası" şımarık genci anlatıyor!
Orhan Kemal'in röportajda anlattığı romanıyla ilgili kısa özet, şimdiye kadar onlarca kez okuduğum hiçbir yapıtına benzemiyordu. Acaba başka bir isimle kitaplaşmış olabilir mi diye düşündüm, çünkü daha önce tefrika edilen romanlarının kitap haline getirildiğinde isimlerinin değiştiğine tanık olmuştum. Ancak bu roman konu olarak çok farklıydı.

Tefrika edildiğinde üç yaşındaydım
Babanız bu kitaptan hiç mi bahsetmemişti size? Kitaptan söz etmemesinin veya bu kitabın unutulmuş olmasının ayrı bir sebebi olabilir mi?
Benim bilmemem çok normal. Çünkü roman tefrika edildiğinde üç yaşındaydım. Ama ailenin diğer fertlerine sorduğumda onların da bilmediğine tanık oldum. Belki daha sonra üstünde çalışıp genişletmeyi düşünmüş olabilir, onun için bir tarafa ayırmıştır. Veya o sırada "Gurbet Kuşları" üzerinde çalıştığını söylemektedir, bu eser baskn çıkmış olabilir. İşin enteresan yanı evde babanım arşivinde, klasörlerde veya diğer notları içinde bu romana hiç rastlamamış olmam. Yani, kayıp bir romandan söz ediyoruz.
Orhan Kemal imzasıyla tefrika ettiği romanlara özel bir önem verdiğini biliyoruz. Bu nasıl gözden kaçmış...
Herhalde yıllar sonra bulunsun, sürpriz olsun istemiştir, tam bilemiyorum.
Sanatçıların böyle hoş davranışları hep olagelmiştir. Ama böyle bir çalışmayı hiçbir zaman bulamayabilirdim. O zaman ne olacaktı? Herhalde gazete arşivlerinde daha da sararıp bulunmayı bekleyecekti.
Romanı ilk bulduğunuz zaman ne hissettiniz?
Çok heyecanlandım. Hattâ havaya zıplamış bile olabilirim. Az önce de söylediğim gibi, bunun bir keşif olduğunu düşündüm. Dünyada benzer olaylarda yaşanan mutluluğu ben de tattım. İyi ki o bir sayfalık sararmış gazeteden kesilen röportaj kupürü vardı. Önce onu şöyle kıyıdan okumaya başladım, daha sonra heyecanlanarak iki defa daha okudum. Romanın kaç sayfa olduğunu ve neden bahsettiğini bile düşünmeden, öyle kalakaldım.
Türk ailesinde sıkça karşılaşılan bir durumdur, ana babalar başkalarının "marifetli" çocuklarını kendi çocuklarına ömek göstererek başarı hikâyesi beklerler ondan. Orhan Kemal bir nevi bunun her zaman doğru olmadığını gösteriyor.
-Yazarın sürprizi de burada zaten. Örnek olması gereken kişinin hırsına yenilerek, insanları harcayabileceğini, kişisel kurtuluşun aslında çözüm olmadığını, geride enkaz bırakılabileceğini bunun da insanlık olmadığını kıvrak kalemiyle anlatıyor.
Kitap, dönemin siyasi ortamına da değiniyor...
-Evet gerçekten de öyle. 1950-1960 yılları arasında iktidarda olan siyasi partinin uygulamalarının zaman zaman yer aldığı romanın atmosferinde, yoksul, sıkıntılara katlanan az gelirli ailenin yaşam öyküsüyle karşılaşırız. Aynca kitapta geçen bazı siyasi tanımlamalardan dolayı konusunun hangi yılda geçtiğini bile saptayabiliriz. 1958 yılında geçen olaylar sayesinde, siyasi iktidarın uygulamaları ile ilgili enteresan satırları da bulmak mümkündür. Sayfa olarak çok uzun olmayan metinde, olay örgüsü içinde pek çok bilgiyi sığdırarak, kısa bir romanda kocaman bir dünyanın anlatılabileceği, az sayfayla da bunun başarılabileceğinin örneğini gösteriyor adeta.

Kimin yüz karası olduğu belli olmaz
Her ne kadar bundan elli yıl önce kaleme alınmış olsa da, Orhan Kemal'in kayıp romanı Yüz Karası adetâ bugünün olaylarını yıllar öncesinden haber veriyor bizlere. Kitapta anlatılanların kısa özeti şöyle:
Dondurmacı Baba Ayaş'ın iki kızı, iki oğlu vardır. Kızlarından birisi fabrikada çalışmaktadır, diğeri ise üç yaşındadır. Oğlunun biri futbolcu, diğeri İstanbul'da tıp öğrencisidir. Karısı ise pazarda tere, nane, maydanoz satmaktadır.
İlyas oğlunun doktor olup, memleketine dönüp kendilerini sefaletten kurtaracağı günleri beklemektedir. Küçük oğlunu haylaz, tembel ve "Yüz Karası" olmakla suçlar. Onu hep, İstanbul'daki ağabeyiyle kıyaslar ve aşağılar. Küçük oğul, bu aşağılanmalardan sonunda bıkar ve o da kapağı İstanbul'a atar. Çeşitli işlerde çalışır ama hayalinde hep büyük bir kulüpte çok ünlü bir futbolcu olmak vardır. Ağabeyi Ahmet de İstanbul'da çok sefalet çekmekte ve ailesinin ona gönderdiği azıcık parayla okulunu bitirmeye çalışmaktadır. Onun da hayalinde hep çok zengin bir kızla evlenip, ünlü bir doktor olmak vardır. Kardeşini o da hiç beğenmez ve sürekli olarak aşağılar.
Ahmet'in oturduğu evin yan odasına bir gün alkolik bir babayla güzel ama mahzun kızı taşınır. Gençler birbirlerini ilk görüşte beğenip, arkadaşlıklarını ilerletirler. Günler geçtikçe küçük kardeş de ağabeyinin bekar odasına taşınır, beraber yaşamaya başlarlar.
Tıp öğrencisi Ahmet, bü gün içkili bir partide çok zengin bir kızla tanışır. Gözü paradan başka hiçbir şeyi görmeyen Ahmet, sevgilisine söz verdiği halde onu terk edip, küçük kardeşinin bütün karşı çıkmalarına rağmen zengin kızla evlenmeye karar verir. Bunun üzerine, söz verilip, aldatılan, kandırılan kız, Mâsume, kendini öldürür. Romanın sonunda kimin aslında "Yüz Karası" olduğu ortaya çıkar.
 


 

 


[email protected]