Ana Sayfa

Star Gazetesi - Mazlum Vesek - 14 Nisan 2011

 

Senaryo yazmayı Orhan Kemal’den öğrenin

 



Verimli bir roman-öykü yazarı senaryo yazımı hakkında kitap yazarsa nasıl olur? Hemen cevaplayayım: Eğer bu yazar Orhan Kemal’se, tadından yenmez.

ONUN 1963 yılında Elif Yayınları’ndan çıkan ve ta 2003 yılına kadar, neredeyse bir daha sözü edilmeyen Senaryo Tekniği ve Senaryolar kitabı Işık Öğütçü tarafından gözden geçirilerek ve senaryolar eklenerek tekrar yayına hazırlandı. İkinci baskısı 2003’te Tekin Yayınları tarafından yapılan kitabın üçüncü baskısı da, yakın zamanda, Everest Yayınları’ndan çıktı. Türk sinemasına gazetecilik ve senaristliğinin yanında uyarlama eserleri ile büyük katkı sağlayan Orhan Kemal, hayatın her alanında bazı şeylerin yeni yeni tartışıldığı 1960’lı yıllarda Türk sinemasının sorunlarına eğilir. Türk sinemasının sorunları ile ilgili yazılar yazar, röportajlar gerçekleştirir. Türk sinemasının, ne yapması, neleri anlatması gerektiği sorunlarına eğilen Orhan Kemal, sinemaya en çok katkı sağladığı alanla, senaryo ile ilgili, bir kitap yazar. Orhan Kemal’in kitabını özel kılan, onun meseleye sadece teknik değil, toplumsal ve estetik açıdan yaklaşmasıdır. Her alanda bir yön arayışının yaşandığı Türkiye’de yazarın sinema- senaryo konusundaki tavrı, yine toplumsaldır.

Giriş yazısında Orhan Kemal’in, Türkiye’de senaryo yazımımın hiçbir estetik kaygı taşımaksızın yürütülmesinden duyduğu rahatsızlıktan ötürü kitabı yazdığı anlaşılıyor. Kendisine ‘Neden senaryo yazmıyorsun?’ diye soran bir arkadaşıyla sohbetini aktarıyor. Senaryo hakkında teorik sözler dizen arkadaşından bir öykü isteyen yazar, onun ‘harika’ diye nitelendirdiği öykünün bayağılığı ve estetik yoksunluğundan ötürü hayal kırıklığı yaşar. Yeşilçam sokaklarında da, ‘iş yapacak’ öykülerin para ettiği yıllardır. Sanattan söz edenlerin yer bulamadığı bir mecradadır, sinemamız. 1950’lerin başında senaryo yazmaya başlayan Orhan Kemal, asıl eleştirisini sunmak için 1960’ları bekleyecektir. Aracı- tefeci- bezirgan saltanatının yaşandığı Yeşilçam’da bir avuç iyi niyetli yönetmen bu yıllarda ‘toplumculuk’, ‘ gerçekçilik’, ‘sanat’ sözcüklerini daha rahat kullanır olmuşlardır. Kitabında, senaryonun nasıl olması gerektiğini ve ne anlatması gerektiğini adım adım örneklerle anlatıyor.

Orhan Kemal, kitabın ‘Konu’ başlıklı kısmında, Türk sinemasının en çok üzerinde durması gereken yönünün konu olması gerektiğini söyler. Türk filmcilerinin toplumsal sorunlarla ilgilenmesinin istenmediğinden söz eder: “Toplumca geriliğimizin nedenlerini açıklayacak konulara el süremiyoruz. Sürsek, biliyoruz ki sansür tepemizdedir. Tuhaf, çoğu zaman da, yersiz bir ‘yabancı ideolojiler’ korkusu, konularımızı gülünçleştiriyor. (...) Bence Türk sineması, elimizdeki anayasa çerçevesinde, hiç olmazsa o kadar, bu toplumsal inceleme, eleştiri görevini yapmalıdır. Peşin hükümlerden kaçınılmalı, filmcilerin yurtseverliğinden şüphe edilmemelidir.”

Konu meselesine değindikten sonra, senaryo yazım sürecini şu şekilde özetler: Süje, sinopsis, eşel, teratmen, senaryo. Yazar, bu kavramları örnekleri ile uygulamalı olarak anlatıyor. Film öyküsü olarak Metin Erksan’ın ‘Gecelerin Ötesi’ filminin öyküsünü ele almış. Kitapta filmin senaryosu da yer alıyor. Yerli film örneğinden sonra, yazar, Charlie Chaplin’in ‘Şehir Işıkları’ filminin senaryosunun da bir kısmını örnek olarak aktarıyor. Orhan Kemal, Türk sinemasının, konu ve estetik olarak evrensel çizgiye gelmesi gerektiğinden yanadır. Bu açıdan, yerli ve yabancı sinemadan başarılı bulduğu bu iki örneği aktarıyor.

Orhan Kemal’in çok da üzerinde durulmayan senaristlik yönünü ortaya koyan bu kitap, anlatımı ve söylemek istediğini net bir şekilde ortaya koyması açısından önemli. Günümüzün sinema öğrencileri ve okuyucularının bu kitabı keyifle okuyacağına eminim. Yazıya son vermeden önce, Orhan Kemal’in senaryoculuğu üzerinde birkaç söz söylemek isterim. Orhan Kemal, kimi kaynaklarda yüzlerce senaryo yazdığını ve öykü- roman alanında gösterdiği başarıyı bu alanda göstermediğini açıkça ifade eder. Yazarın yazdığı senaryolar hakkında elimizde net sayı yok. Zira, muhalif bir babanın oğlu olması birçok senaryoya imza atmasını engellemiştir. Fakat, Yeşilçam’ın sanatı reddeden ortamı içinde, yazarın senaryoculuğa sadece ‘ekmek parası’ gözüyle baktığı da kesindir. Bu, bizce Orhan Kemal’in sinema konusundaki tutumunu değersizleştirmiyor. Aksine, bulunduğu düzenin içinde, olması gereken doğruları her fırsatta dile getirmiştir. Kitabın, döneminde dikkat çektiğini ve sinema yazarlarının, tarihçilerinin kaynakçalarında yer verdiğini de belirtelim.

 


[email protected]