Ana Sayfa

Star Istanbul - Işık Öğütçü / Ediz Gülten - 13 Haziran 2011

 

Işık Öğütçü ile Orhan Kemal üzerine...

 

Geçen hafta Orhan Kemal Müzesi’ni gezmiş, yazarın kitaplarından özel eşyalarına pek çok şeyi bulabileceğimiz bu güzel müzeyi dolaşmıştık. Bugün bir kez daha Cihangir’deyiz ve Orhan Kemal Müzesi’nde büyük ustanın oğlu Işık Öğütçü’yle sohbet ediyor ve yazarın gün ışığına yeni çıkmış bir kitabını müjdeliyoruz...

* Müzeden bahsedeceğiz, ama önce “Orhan Kemal nasıl bir babaydı?” diye sormak isterim...

O, her zaman çocukları ve kendi çocuklarını çok seven bir yazardı. Onun oğlu olmaktan dolayı çok mutluyum... Ailenin her ferdi ekonomik sıkıntılardan etkileniyor; babam onu yansıtmamak için uğraşıyor, çaba sarf ediyordu. Siz tabii çok yoğun olmasa bile bunu hissediyorsunuz ve o ailenin içinde babanızın gereğinde o sıkıntılı hallerini de görüyorsunuz. Babamın evde pijamayla oturduğunu bugün gibi hatırlıyorum ki o büyük bir mutluluk. Fotoğraflarda hep böyle resmîdir, takım elbiselidir; ama o yazarın ev hali çok farklıdır. Evde çocuklarıyla şakalaşan, eşine sataşan, espri yapan, evde gereğinde çocukla çocuk olan bir adam. Kâğıtları ipe sararak toplar yapardık, annemi de kaleye geçirirdik; ben, ağabeyim, babam top oynardık.

* Böyle bir müze yapmak gerekliydi ama imkânlar olmayabilirdi, müze fikri nasıl doğdu?

Babam 1970’te vefat ettikten sonra ailenin ve dostlarının istediği bir şeydi bu.1997’de bu binayı aldık, 2000 yılında üç ay gibi kısa bir sürede hayata geçirdik. Küratörü benim; zaten ben bu eşyaların içinde yaşadım, fotoğraflara yıllarca baktım, kitapları okudum, sevdim. Yatağında uzun yıllar yattım, daktilosunda yazı yazdım. O açıdan benim burayı düzenlemem o kadar kolaydı ki. Buraya gelince müzeye girmiyorum, kendi evime, babamın odasına giriyorum.

* “Önemli Not” ve “Yazmak Doludizgin”den bahsetmek istiyordum ama sizin bir sürpriziniz var...

Orhan Kemal’in 51 yıldır uyuyan, hiç kimsenin görmediği, bilmediği, unutulan, kayıp bir romanını buldum, bir sayfalık bir röportaj kupüründen hareket ederek. Babam 1960 yılının 1 Temmuz’unda İstanbul Son Saat isimli gazetede bunu tefrika etmiş. 60 gün çıkmış. Evde, arşivde hiçbir dosyası, kopyası yok... “Yüz Karası” adında 100 sayfalık hoş bir roman olarak bastık. Yine Orhan Kemal’in küçük insanları, babanın dondurmacı olduğu dört çocuklu bir aile.  Bu ailenin en büyük oğulları Tıp Fakültesi’nde okuyor. Bir sonraki kardeş boş gezenin boş kalfası. Futbolcu, nerede iş bulursa orada iş yapıyor. Ailesi onun bu davranışlarını pek sevmiyor, ona ‘yüz karası’ diyorlar; hiçbir yere tutunamadığı için. Bu kardeş sayfalar ilerledikçe İstanbul’a gelip diğer kardeşinin yanında kalmaya başlıyor. Ve kitabın sonuna doğru asıl yüz karasının kim olduğu ortaya çıkıyor... Böyle hoş, 100 sayfada koca bir dünya yazabilen bir hazineye sahip olduğumuz için çok mutluyum. Bu kitabı okuyanlar da Orhan Kemal’in sesini yıllar sonra tekrar duyacaklar...

Saygı ve rahmetle andığımız bir büyük yazarın özel hayatından kısa bir kesit sunduk sizlere. Siz de Orhan Kemal Müzesi’ni Pazar hariç her gün 10.00-16.00 saatleri arasında gezebilirsiniz... Bize [email protected] adresi ile Facebook ve Twitter sayfalarımızdan ulaşabilirsiniz. Çarşamba akşamı 20.00’de 24 ekranlarında ve haftaya bu köşede görüşünceye dek hoşça kalın, ama İstanbulsuz kalmayın!

Bilgi kutusu

8 ORHAN KEMAL MÜZESİ / Akarsu Cad. No: 30 Cihangir

0212 292 92 45  - 252 88 38 / http://www.orhankemal.org 

 

 


[email protected]