Geçen hafta Orhan Kemal Müzesi’ni gezmiş, yazarın kitaplarından özel
eşyalarına pek çok şeyi bulabileceğimiz bu güzel müzeyi dolaşmıştık.
Bugün bir kez daha Cihangir’deyiz ve Orhan
Kemal Müzesi’nde büyük ustanın oğlu Işık Öğütçü’yle sohbet
ediyor ve yazarın gün ışığına yeni çıkmış bir kitabını
müjdeliyoruz...
* Müzeden bahsedeceğiz, ama önce “Orhan Kemal nasıl bir babaydı?”
diye sormak isterim...
O, her zaman çocukları
ve kendi çocuklarını çok seven bir yazardı. Onun
oğlu olmaktan dolayı çok mutluyum... Ailenin her ferdi ekonomik
sıkıntılardan etkileniyor; babam
onu yansıtmamak için uğraşıyor, çaba
sarf ediyordu. Siz tabii çok yoğun olmasa bile bunu hissediyorsunuz
ve o ailenin içinde babanızın gereğinde o sıkıntılı hallerini de
görüyorsunuz. Babamın
evde pijamayla oturduğunu bugün gibi hatırlıyorum ki
o büyük bir mutluluk. Fotoğraflarda hep böyle resmîdir, takım
elbiselidir; ama o yazarın ev hali çok farklıdır. Evde
çocuklarıyla şakalaşan, eşine sataşan, espri
yapan, evde gereğinde çocukla çocuk olan bir adam. Kâğıtları ipe
sararak toplar yapardık, annemi
de kaleye geçirirdik; ben, ağabeyim, babam top oynardık.
* Böyle bir müze yapmak gerekliydi ama imkânlar olmayabilirdi, müze
fikri nasıl doğdu?
Babam 1970’te vefat ettikten sonra ailenin ve dostlarının istediği
bir şeydi bu.1997’de
bu binayı aldık, 2000 yılında üç ay gibi kısa bir sürede hayata
geçirdik. Küratörü
benim; zaten ben
bu eşyaların içinde yaşadım, fotoğraflara yıllarca baktım, kitapları
okudum, sevdim. Yatağında uzun yıllar yattım, daktilosunda yazı
yazdım. O açıdan benim
burayı düzenlemem o kadar kolaydı ki. Buraya
gelince müzeye girmiyorum, kendi evime, babamın odasına giriyorum.
* “Önemli Not” ve “Yazmak Doludizgin”den bahsetmek istiyordum ama
sizin bir sürpriziniz var...
Orhan Kemal’in 51 yıldır uyuyan, hiç
kimsenin görmediği, bilmediği, unutulan, kayıp bir romanını buldum, bir
sayfalık bir röportaj kupüründen hareket ederek. Babam 1960
yılının 1 Temmuz’unda İstanbul Son Saat isimli gazetede bunu
tefrika etmiş. 60 gün çıkmış. Evde, arşivde hiçbir dosyası, kopyası
yok... “Yüz Karası” adında 100
sayfalık hoş bir roman olarak bastık. Yine Orhan Kemal’in küçük
insanları, babanın dondurmacı olduğu dört çocuklu bir aile. Bu
ailenin en büyük oğulları Tıp Fakültesi’nde okuyor. Bir
sonraki kardeş boş gezenin boş kalfası. Futbolcu,
nerede iş bulursa orada iş yapıyor. Ailesi
onun bu davranışlarını pek sevmiyor, ona ‘yüz karası’ diyorlar; hiçbir
yere tutunamadığı için. Bu kardeş sayfalar ilerledikçe İstanbul’a
gelip diğer kardeşinin yanında kalmaya başlıyor. Ve kitabın
sonuna doğru asıl yüz karasının kim olduğu ortaya çıkıyor... Böyle
hoş, 100 sayfada koca bir dünya yazabilen bir hazineye sahip
olduğumuz için çok mutluyum. Bu
kitabı okuyanlar da Orhan Kemal’in sesini yıllar sonra tekrar
duyacaklar...
Saygı ve rahmetle andığımız bir büyük yazarın özel hayatından kısa
bir kesit sunduk sizlere. Siz de Orhan Kemal Müzesi’ni Pazar
hariç her gün 10.00-16.00
saatleri arasında gezebilirsiniz... Bize [email protected] adresi
ile Facebook ve Twitter sayfalarımızdan ulaşabilirsiniz. Çarşamba
akşamı 20.00’de 24 ekranlarında ve
haftaya bu köşede görüşünceye dek hoşça kalın, ama İstanbulsuz
kalmayın!
Bilgi kutusu
8 ORHAN KEMAL MÜZESİ /
Akarsu Cad. No: 30 Cihangir
0212 292 92 45 - 252 88 38 / http://www.orhankemal.org