Türk edebiyatının hiç eskimeyenidir o. Toplumcu- gerçekçi bir
yazardır. Hepsi 30 yıl süren yazarlık yaşamına 19 öykü, 27 roman, 2
oyun ve anı, inceleme, röportaj dallarında ise birer tane olmak
üzere tam 51 kitap bıraktı.
Adana’ da, pamuk ırgatlarının, fabrika işçilerinin, arasında, en
yoksul mahallelerde geçti yaşamın büyük bölümü.
Orhan Kemal’in eserlerindeki yoksulluk, ekmek kavgası, ırgatlar,
varoşlardaki yaşam koşulları aslında çok da değişmedi.
Adana’da büyüyor yoksulluk her geçen gün biraz daha. İşsizlik
büyüyor ve Türkiye ortalamasının üzerine çıkıyor.
Bu kentte yangınlar büyüyor, dramlar büyüyor. Bir pavyon
kapanıyorsa, yerine 5 tane batakhane açılıyor. Kapısında, camında,
tabelasında canlı müzik yazan kaç tane işletme varsa neredeyse
hepsinde fuhuş pazarlıkları yapılıyor…
***
41 yıl önce bugün kapattı gözlerini Orhan Kemal.
Bereketli topraklarına bir ağrı, bir sancı ve hüzünler bırakarak
gitti o. Adanalı hemşerimiz, Ceyhanlı hemşerimiz Orhan Kemal…
Türk edebiyatındaki yeri tartışmasız olan Orhan Kemal’e sahip
çıkmayan bir kenttir Adana.
Sadece o değil, ne Yaşar Kemal, ne Yılmaz Güney, ne de öteki
değerlerimize sahip çıkamayan bir kentiz.
Bereketli topraklarımız üzerinde yetişmiş değerlerimize sırf siyasi
görüş ve düşünceleri nedeniyle hep kör baktık bu şehirde.
***
Bu topluma, milyonlara, on milyonlara travmalar
yaşatan, kitapları yasaklayan, işkence tezgahlarında onulmaz yaralar
açtıran, kan akıtan darbecilerin adını bulvarlara, okullara verdiler
de bu kentte, Bir Orhan Kemal’in, bir Yaşar Kemal’in, bir Yılmaz
Güney’in isminden hep korktular. Çoğu zaman bu isimlere nefretle
baktılar. At gözlüğü ile hayata bakanların yönettiği bir kentte bu
değerlerimiz sahipsiz kaldı.
Bu noktada utanması gereken kim olmalı acaba?
Adana’ya bir Orhan Kemal müzesi kurulamaz mıydı? Bir Yaşar Kemal
Kültür Merkezi yapılamaz mıydı? Yılmaz Güney’in adını
koyabileceğimiz hiçbir yer yok muydu?
***
Biz değerlerimize sahip çıkamayacak kadar yozlaşmış
bir kentiz. Adana aslında utancın kentidir. Bereketli topraklarımız
üzerinde artık Türk edebiyatına, Türk sinemasına, siyasete yön
verenler isimler yetişmiyor. Bu topraklar üzerinde artık aydınlar,
yazarlar yetişmiyor.
Münevver’in kafasını kesen Cem Garipoğlu’nun yeni versiyonları,
hırsızlar katiller, kadın tacirleri, çeteler, tarikatlar, cemaatler,
işbirlikçiler, kapı kulları, dönekler büyüyor, yayılıyor kentin dört
bir yanında. Bereketli topraklarımız her gün biraz daha
çoraklaşıyor, kirleniyor…
Bu kenti yönetenler ise hala bu isimlerden, değerlerden korkuyor,
hala kör bakıyor.
Bir yanda çürümüşlük, öteki yanda değerlerimizin hiç sönmeyen
aydınlığı…
Utan Adana… |