Bizim dönemin terbiyesinde başkalarının yanında yemek, yiyemeyecek
olanları özendirmek ve imrendirmek ayıptı. Günahtı hatta. Sokakta
yemek hiç uygun görülmezdi. Elinde çikolata ya da muz yiyeceksin
mesela, yanındaki çocuğun ya gözü kalırsa, bu hiç doğru bir şey
değildi. Ya yiyeceğini paylaşacaktın, ucundan azıcık verecektin
arkadaşına ya da kimsenin seni görmediği bir yerde tek başına
yiyecektin. Böyleydi bizim zamanımızın terbiyesi. Mühim mesele
aslında çok mühim de, zamanımızda çok dikkat edilmiyor sanırım bu
durumlara.
O zaman “Orhan Kemal”in “Çikolata” adlı öyküsünü hatırlamak
gerekiyor galiba. Abla, kardeşi ve yoğurtçunun kızı bu öykünün üç
kahramanı. Yoksullar her üçü de. Nerden anlıyoruz? Bir şekerci
dükkanının önündeler. Abla kardeş, ancak paralarını birleştirip tek
bir çikolata almaya niyet ederler. Daha önce yemişlerdir çikolata.
Tadını bilirler. Yoğurtçunun kızı ise hayatında yememiş. Yoksul ama
gururlu. Söylemiyor daha önce hiç çikolata yemediğini güya. Abla
kardeş tahmin ederler tabi kızın hiç çikolata yemediğini. Onun
yanında yemek istemezler. Alacakları çikolata ancak ikisine
yetecektir çünkü. Gitse bir yanımızdan diye düşünürler. Kız bir
türlü gitmez. Yanında yiyip de kızı imrendirmek istemezler. Üç
çocuğun şekerci dükkanı önündeki konuşmalarını Orhan Kemal inanılmaz
etkili bir üslupla kaleme almıştır. Yoğurtçunun kızı hiç çikolata
yememiştir yememesine, gene de burnundan kıl aldırmaz. Belli etmez.
Kışkırtır çocukları. Canı istemiyor havalarına yatar. İstese zaten
alabilecekmiş pozları atar. Bedava verseler bile yemeyeceğini
söyler. Bunun üzerine iki kardeş alırlar çikolata ve yerler kızın
yanında. Öykünün son bölümü insanın yüreğini yakar. Çocuklar
yedikleri çikolatanın parlak kağıdını top yapıp yere atarlar ve
giderler ki yoğurtçunun kızı bekler de bekler bir süre… Sonra yerden
eğilip alır gümüş kaadı… “Topmuş gibi, buruşuk kaadı havaya
attı,tuttu,attı,tuttu. Atıp tutarak bir sokak, bir sokak daha, daha
sonra daha bir başka sokak. Yer yer pislenmişti, sidik kokuyordu
sokak.” İşte öykünün hiç unutulmayacak son cümlesi şöyledir:
“Gümüşten topu açtı, çikolata bulaşıklarını yaladı yaladı.”
Merhamet ve paylaşma duygularımızı kışkırtmak için, 15 Eylül 1914
yılında Ceyhan’da dünyaya gelen ve 1970 yılında yitirdiğimiz,Türk
Edebiyatının toplumcu gerçekçi yazarı Orhan Kemal'in kitaplarını
okumamızın tam zamanı. Tam zamanı. 01.09.2010 ( Bu yazının devamında
Ayfer Tunç'un bu öyküyü yorumlaması hakkında bir yazı yazabilsem
keşke.. Du bakalım.. Yazarım belki..) |