İstanbul’dan Çizgiler”, Orhan Kemal’in sağlığında basılamayan tek
yapıtı. Önsözde, Ferit Öngören yapıtın ortaya çıkış öyküsünü
anlatıyor. 1965’te Orhan Kemal ile Ferit Öngören bu yapıtı birlikte
tasarlıyorlar. Orhan Kemal’le birlikte İstanbul’u dolaşacaklar,
Orhan Kemal, öykülerini yazacak, Ferit Öngören ise çizgilerini
çizecek. Çalışmalar bir süre birlikte yürütülüyor. Orhan Kemal,
1970’te sayrılanıp Sofya’ya götürülüyor ve yaşamını yitiriyor,
yapıtın ortaya çıkışı aksıyor böylece. Yapıtta, Orhan Kemal’in,
yazar arkadaşlarından Yaşar Kemal’i, Kemal Tahir’i, Muzaffer
Buyrukçu’yu çeşitli nedenlerle eleştirdiği gözleniyor. Kemal Tahir’i
eleştirisi:”Ben onu tanırım, o beni tanır. Eğitimi ne, okulu ne.
Yahu diyorum, bırak bu iktisatçı, sosyolog, felsefeci pozlarını.
Herkes kendi işini yapsın. Sen roman yaz roman diyorum. Fakat roman
yaşanarak yazılır. Tek bir yaşantısı yok. İşte bu boşluğunu gidermek
için, felsefeden, sosyolojiden, tarihten yardım umuyor. Yaşamamış
efendim. Olmaz.” (s.11) Yaşar Kemal’i eleştirisi:”Kör’e bak sen.
Anlamaz toplumu. Dağdan geldi şehre sığmadı. Şimdi dağı da unuttu,
şehri ise bilmiyor. Git biraz dolaş dağları, gör, tazelen diyorum.
Beyimiz salonlarda viski içiyor. Viski içip masal yazmayı Yaşar’da
gördük…” (s.13) Orhan Kemal’in bu ve benzeri sözleri, yazarların
birbirilerini kıskanmalarına örnek oluşturuyor. Ne değin ciddi
sözler olduğunu bilemiyoruz. Belki takılmalık sözler bunlar yazarlar
arasında.
Orhan Kemal’e, ölümünden sonra saygı olarak hazırlanan bu yapıt, üç
bölümden oluşuyor: İstanbul’dan Çizgiler, Taşlıtarla, Kısa…Kısa.
İstanbul’dan Çizgiler’de 13 bölüm bulunuyor. Anlatıcı-yazar,
Taşlıtarla’da yaşananları, gözlediklerini yansıtıyor. Konuk olduğu
Adanalı hemşerisinin yoksulluğunu, çıkmazını anlatıyor. Daha sonra
küçük bir memur olan hemşerisiyle İstanbul’un birçok semtini adım
adım dolaşıp kiralık ev arıyorlar; ama bulamıyorlar. Bu arama
sırasındaki gözlemleri, karşılaştıkları olaylar ilgi çekici. Haliç
kıyıları, Eyüp, Aksaray, K.M. Paşa, Abanoz Sokağı vb yerler, ilginç
yönleri ve kırsal kesimden gelen insanlarıyla tanıtılıyor. Onlarla
birlikte kiralık ev aramaya katılan bir başka taşralıyı tanıtırken
yazarın ne usta gözlemci olduğunu anlıyoruz: “Evet, kasketinden,
poturundan, yemenilerinden, daha çok da bıyığının kesilişinden
akıyordu taşralılık. Laciverdi soluk kasketinin altında, makineyle
tıraşlı başı, saçları…Saçları bembeyazdı. Vardı şöyle böyle
ellisinde. Güzel yurdunu bırakıp da ne diye gelmişti sanki
buralara?…” (s.19) Kiralık ev arama sırasında, aracıların dolandırma
öyküleri de saptanıyor. Damı akan ahır gibi bir eve istenen kira
ederi de caydırıcı oluyor. Öykülerin çoğu birbirinin süreği. Kimi
kez başka bir olayla birlikte başka öykülere geçiyor yazar.
Sözgelimi; Abanoz Sokağı’ndan çıkan köylü kılıklı üç adamla tanışıp
onların yaşam öykülerini dinleyip anlatıyor. Biri pehlivan, biri
kara kuru, diğeri sarı benizli üç adamı Beyoğlu’nda gezdiriyor.
Başka bir öyküde anlatıcı, yıllar sonra karşılaştığı ortaokul
yıllarından arkadaşını, onun şoförünü tanıtıyor, Beyoğlu
gecelerindeki yaşantıyı anlatıyor. 27 Mayıs Devrimi yeni yapılmış,
halkın beklentileri çok; ama istenilenler yapılamıyor. Geçim
sıkıntıları halkı zor durumda bırakıyor.
Öykülerin çoğunda, kırsal kesimden İstanbul’a gelip gecekondularda
yaşayan insanları tanıyoruz.
Yapıtın ikinci bölümünde Taşlıtarla öyküleri ağırlıkta. Anlatıcı,
bir gazeteci olarak gidiyor semte. Kahvelerde söyleşi yaparak
insanların elektrik, su, kanalizasyon vb. sorunlarını dinliyor. Beş
kişilik ekibiyle üç kez gidiyor Taşlıtarla’ya. DP’nin seçim öncesi
yaptırdığı gecekonduların çöktüğünü gözlüyor. Romanların derme çatma
gecekondulardaki yaşantılarını sergiliyor. Beştelsizler, Yeşiltepe
semtleri, Dereiçi 12. Sokak vb. gezdikleri yerler. Anlatıcı,
iktidarların halka verdiği sözleri yerine getirmediğini
vurguluyor:”İktidarlar vaat ederler, bizler yazarız, birtakım
insanlar da vaatlerin gerçekleşmesini beklerler. Günler, haftalar,
aylar geçer. Oylar verilip alınır, yeni iktidarlar yıpranır,
yıpranan iktidarlar yıkılıp gider. Yenileri yeni vaatlerle
gelirler…Bu böylece sürer.” (s.135) Bugün de öyle değil mi?
Türkiye’de yarım yüzyıldır yaşananların tanıklığını yapıyor
anlatıcı.
Üçüncü bölümde “Kısa…Kısa” anlatılan çarpıcı olaylara tanık
oluyoruz. Dinsel bir bayramda, mantar tabancası olmayan yoksul
çocuğun oyuna alınmayışı, anlatıcı o çocuğa tabanca alsa da onuruna
yediremeyip oyuncak tabancayı almaması. Sabahleyin işine giden güzel
bir kıza, iki delikanlının sarkıntılık etmesi, polis gelince de
sıvışmaları. Anlatıcının delik ayakkabısını onarttıktan sonra,
ayakkabıcıya 75 kuruş yerine, 2,5 lira vermesini kınayan varlıklı
birisiyle tartışması. Yazar, bu yoksul düşmanına tepkisini
gösterirken, yoksulların daha çok istemesini savunuyor:”İsteyin!
Buzdolabı, elektrik süpürgesi, çamaşır makinesi, apartman isteyin,
kuştüyü yatak, canfesten yorgan, tereyağı, bal, kaymak isteyin. Yeni
elbiseler, ayakkabılar, trenler, otobüsler, uçaklar isteyin, dünyayı
gezmek, bütün dünyayı dolaşmak isteyin, ne bileyim isteyin oğlu
isteyin. İstemesini bilip istediklerine ulaşanlar kadar isteyin, her
şey ama her şey isteyin. Dünya sizin, hepinizin, hepimizin…” (s.149)
Anlatıcı, İstanbul’un göbeğinde çarşaflı kadınların çok olduğu bir
semti tanıtırken, güzel kadınların çarşaftan kurtulmak için nasıl
can attıklarını anlatıyor. Sokakta kovboyculuk oynayan çocukların
dünyasını, işsiz kalmış lahımcının iş bulma sevincini,
Mısırçarşısındaki satıcıların mallarını satmak için çevirdikleri
dümenleri, dilencilerin dümenlerini, dolmuşlarda yaşananları, parası
olmayıp yaşama becerisi gösterenleri, zina halinde yakaladığı
karısını usturayla kesenleri, işyerinden alacağını alamayanların
sıkıntılarını, belediye otobüslerinde yaşanan olayları, ikiyüzlü,
tutarsız kişileri, gece hayatı yaşayan kadınları vb. başarıyla
anlatıyor.
Yazar Orhan Kemal’in akıcı, yalın diliyle, başarılı gözlemleriyle
yansıttığı İstanbul’u, kırsal kesim insanlarını tanırken kimi kez
gülümsüyorsunuz, kimi kez de içiniz burkuluyor. Ferit Öngören’in
çizgileriyle zenginleştirdiği “İstanbul’dan Çizgiler” bir solukta
okunuyor.
(*) İstanbul’dan Çizgiler- Orhan Kemal, Everest Yayınları, 6. Basım,
Ağustos 2008
(Gerçemek, Aydıncık-Mersin, Ocak-Şubat 2011) |