Ana Sayfa

blogspot - Kültür İstanbul - 6 Nisan 2011

 

Bronzdan Heykel Gibi Bir Aydın: Orhan Kemal

 


Benim gibi çocukluğu 70'li yıllarda geçenler, popüler kültürün henüz dimağları zehirlemeyi beceremediği çağlarda kendimizce kahramanlar yaratırdık. Yılmaz Güney en büyük idolümüzdü. Münir Özkul yarattığı Yaşar Usta karakteri, Selvi Boylum Al Yazmalım filminde Ahmet Mekin'in Cemşit karakteri hepimizin zihnine kazınmıştır. Babalarımız rakılarını alıp, İnönü Stadında Beşiktaş maçlarını, rakip takımın taraftarlarıyla çilingir sofrası kurarak, küfürleşmeden efendi gibi seyrederken, biz de henüz mahalle aralarında yok olmamış çayırlıklarda top koştururduk. Belediyeler çöpleri toplamazdı ve mahallelerin arsaları aynı zamanda çöplük işlevi görürdü. Ama bu çöpler şimdiki gibi plastik, naylon, silikon gibi kimyasal atıklar değildi. Çoğu besin atıklarıydı ve mahallenin "geri dönüşüm" görevlileri olan köpeklerimiz tarafından itinayla "ayrıştırılır"dı. Bu köpekler nereye giderseniz gidin mahalle sınırlarına gelene kadar size eşlik eder, diğer mahallenin sınırını geçince görev devir teslim töreni yapar gibi geri döner, "öteki" mahallenin köpekleri nöbeti devralırdı. Hatta tüm mahalle toplanıp Beşiktaş'taki Kamburun Bahçesi yazlık sinemasına yürüyerek gittiğimiz ılık yaz akşamlarında köpeklerimiz de bizimle gelir, sinemanın girişinde film bitene kadar bizi bekler, sonra da hep beraber geri dönerdik.
Kahramanlarımızdan biri de kuşkusuz Orhan Kemal'di. Bereketli Topraklar Üzerinde, Avare Yıllar, Vukuat Var, Hanımın Çiftliği gibi hayatımızda derin izler bırakan birçok eser vermiş bu gösterişsiz adamı nedense her zaman babamla özdeşleştirmişimdir. Geçtiğimiz günlerde gösterime giren 72. Koğuş filmiyle yeniden gündeme gelen Orhan Kemal'in ömrü mücadele, geçim sıkıntısı, çalışıp didinme ile geçmiştir. O dönemin aydınları entelektüelleri bronz döküm heykeller gibiydi. Bir kalıba bir kez sokulduktan sonra bir daha asla eğilip bükülmez, esnemez yamulmaz adamlardı. Şimdiki gibi üç kuruş çıkar için her kalıba girebilen plastik, naylon aydınları gördükçe o kuşağın kıymetini daha iyi anlıyoruz. Sıradan, halkın içinde bir halk adamı olan Orhan Kemal'in tesadüfen elime geçen birkaç fotoğrafını yayınlıyorum. Bu fotoğraflar ne demek istediğimi çok daha iyi anlatacaktır.

 

Baba maça başlamak üzere. Makosen ayakkabı ve rakı göbeği baki. Mahallenin çayırları henüz boş. Yanında Haldun Taner ve Halit Kıvanç var. Ümit Kıvanç'a da selam olsun.

[email protected]