Ana Sayfa

Cumhuriyet Kitap - Mehmet Nuri Gültekin - 11 Ağustos 2011

 

Yüz Karası

 


Yüz Karası, Orhan Kemal denizinde yeni(den) keşfedilen bir roman. Bu çok değerli hazineye ulaşmak için eldeki krokilerin birleştirilmesi ve yazılmasından neredeyse elli yıl sonra kitap halinde ilk baskısını yapması, Orhan Kemal'in hayatta olduğu ve hâlâ yazmaya devam ettiği izlenimi veriyor insana. 



 

Mehmet Nuri GÜLTEKİN

 



Yüz Karası'ndaki karakterler ve olay örgüsü bakımından son derece güncel çizgiler çıkıyor karşımıza. Yine Adana-İstanbul arasında gelişen olaylarla ve karakterlerle karşılaşıyoruz. Fakat her iki şehirde de sınıfsal uçurumlar, zenginlikler ve umutlar bakımından farklılaşan dünyalar var. Yoksul mahallenin Adana'daki yüzünde, umut ve bir gün 'yırtma' hayalinin temsiline dönüşen tıbbiyede okuyan Ahmet, sadece ailenin değil, çevredeki konu komşunun da umudu olmuştur. Yoksul ailenin dört çocuğundan biri olan tıbbiyeli çelimsiz büyük oğul, bütün umutlar kendisine bağlanmışken farklı yönlere akıp gider. Aslında, pratik anlamda kendini 'kurtaran', 'yırtan' biridir o. Ne Adana'da ona dair olmadık hayaller besleyen ailesi ve komşuları ne de İstanbul'daki yoksul evinde kendisine âşık Masume'nin beklentileri. Ahmet, herkesin onu beklediği yoldan geçmez; kısa ve kestirme bir yolla biraz da tesadüfen, zengin bir ailenin kızına, köşke, paraya ve kolay olana doğru kırar rotasını.

Buna karşılık, Adana'daki ailenin ortanca oğlunun her şeyinden kısılır. Giyiminden, kuşamından, okulundan sakınılan paralar, dondurmacı babanın ve pazarcı annenin her kuruşu, hatta fabrikada çalışan büyük kızın haftalığı, 'umut' namına İstanbul'daki tıbbiyeliye gönderilir. Fakat ortanca oğlan, futbolla yatıp kalkan biridir ve onun da en büyük hayali günün birinde büyük İstanbul kulüplerinin birine transfer olmaktır. Fakat olay örgüsü kimsenin beklediği gibi gitmez. 'Hayırsız' diye çağrılan ve aklı fikri futbolda olan oğlan, kendi yoksul hayatlarının müsabakasında 'defansta' çok sağlam dururken büyüğü yani bütün gelecek güzel günler hayalinin sembolü tıbbiyeli ağabey, 'falsoyu' yapar; golü, deyim yerindeyse kendi kalesine atarak Adana ve İstanbul'da onun yolunu bekleyen bütün yoksulların 'umut derbisini' bitirir, en azından tıbbiyelinin sıkı taraftarı olan müthiş yoksullar korosunun gözünde. 

Orhan Kemal'in bu kısa romanı, toplumsal gerçekçi edebiyatın belirgin çizgilerine sahip. Yoksulluğu ve sınıfsal farkları kapatmanın yolu, mevcut koşullar içinde imkânsız olduğundan, insanların önünde kestirme ve kısa yol denemeleri kalır geriye. Romandaki yoksulluk ve sefalet sahneleri ne kadar tanıdık ve bildikse bu koşulları 'kırmanın' ve onlardan kurtulmanın araçları da günümüzdeki araçlarla benzeşir. Futbolun yarattığı muazzam gücü, Orhan Kemal (daha) 1950'li yılların sonunda görür. Dolayısıyla futbol, romanın 'sağlam' oyuncusunun gözünde, destekçisi az da olsa tıbbiyelinin Adana'nın ışıltılı Abidinpaşa Caddesi'ndeki öngörülebilir zenginliği kadar değilse de en azından bireysel kurtuluş manasında 'geleceği' olan bir alandır.

Futbol demişken, bu kitapta en dikkat çekici şey, Orhan Kemal'in diğer pek çok eserinde karakterlerin diyaloglarında kendini dışa vuran futbol sevgisi. Bu romandaki futbol tutkunu, yoksul ve adam yerine konmayan fakat karakterli, dirayetli ve en nihayetinde tıbbiyeli ağabeyinden daha kişilikli çıkan Mehmet var. Ailesinde ve çevresinde ona olmadık umutlar bağlayan, nihayetinde zengin bir adamın kızına kaçan ağabeyinin tersine, daha sağlam ve ahlaklı bir genç portresi çizer Orhan Kemal. 

Bu kısa romanı bir çırpıda okurken okuyucuda uyanacak ilk izlenimlerden birisi, değişen onca zamana rağmen değişmeyen umutlar ve yoksulluk. Orhan Kemal'in edebiyatındaki önemli temalar yoksulluk ve umut. Onun romanlarındaki pek çok karakterin dehşet yoksulluklarına karşın umutlu ve hayata karşı dirençleri de göze çarpar. Bu romanda Adana ve İstanbul'daki yoksulların hayatla olan bağı şaşırtıcı ve bu bağı kuran en önemli etken de hiç kuşkusuz, umut. 

1950'lerde hızlanan kırdan kente göçün efsanelerle bezeli dünyasını da yansıtır Orhan Kemal. Adana'dan İstanbul'a bir umut köprüsü kurar, hem tıbbiyelinin eğitim serüveniyle hem de onun küçüğü kardeşin Fener veya Beşiktaş hayalleriyle. 

Kitapta bir diğer nokta, DP'nin döneminde önemli bir yerde duran 'Vatan Cephesi' ve siyasi nüfuz bakımından futbol kulüplerini kendi eksenine oturtma çabaları. Romandaki karakterlerin, hem toplumsal hem de kendi bağlamındaki politik temsil özelliğinin yüksek olduğunu söylemek gerek. Zira toplumsal süreklilik bakımından Türkiye'nin bugününe de göndermede bulunularak okunabilecek bir roman Yüz Karası. 



Yüz Karası/ Orhan Kemal/ Everest Yayınları/ 102 s.

 

   
   

info@orhankemal.org