Yüz Karası, Orhan Kemal denizinde yeni(den) keşfedilen bir roman.
Bu çok değerli hazineye ulaşmak için eldeki krokilerin
birleştirilmesi ve yazılmasından neredeyse elli yıl sonra kitap
halinde ilk baskısını yapması, Orhan Kemal'in hayatta olduğu ve hâlâ
yazmaya devam ettiği izlenimi veriyor insana.
Mehmet Nuri GÜLTEKİN
Yüz Karası'ndaki karakterler ve olay örgüsü bakımından son derece
güncel çizgiler çıkıyor karşımıza. Yine Adana-İstanbul arasında
gelişen olaylarla ve karakterlerle karşılaşıyoruz. Fakat her iki
şehirde de sınıfsal uçurumlar, zenginlikler ve umutlar bakımından
farklılaşan dünyalar var. Yoksul mahallenin Adana'daki yüzünde, umut
ve bir gün 'yırtma' hayalinin temsiline dönüşen tıbbiyede okuyan
Ahmet, sadece ailenin değil, çevredeki konu komşunun da umudu
olmuştur. Yoksul ailenin dört çocuğundan biri olan tıbbiyeli
çelimsiz büyük oğul, bütün umutlar kendisine bağlanmışken farklı
yönlere akıp gider. Aslında, pratik anlamda kendini 'kurtaran',
'yırtan' biridir o. Ne Adana'da ona dair olmadık hayaller besleyen
ailesi ve komşuları ne de İstanbul'daki yoksul evinde kendisine âşık
Masume'nin beklentileri. Ahmet, herkesin onu beklediği yoldan
geçmez; kısa ve kestirme bir yolla biraz da tesadüfen, zengin bir
ailenin kızına, köşke, paraya ve kolay olana doğru kırar rotasını.
Buna karşılık, Adana'daki ailenin ortanca oğlunun her şeyinden
kısılır. Giyiminden, kuşamından, okulundan sakınılan paralar,
dondurmacı babanın ve pazarcı annenin her kuruşu, hatta fabrikada
çalışan büyük kızın haftalığı, 'umut' namına İstanbul'daki
tıbbiyeliye gönderilir. Fakat ortanca oğlan, futbolla yatıp kalkan
biridir ve onun da en büyük hayali günün birinde büyük İstanbul
kulüplerinin birine transfer olmaktır. Fakat olay örgüsü kimsenin
beklediği gibi gitmez. 'Hayırsız' diye çağrılan ve aklı fikri
futbolda olan oğlan, kendi yoksul hayatlarının müsabakasında
'defansta' çok sağlam dururken büyüğü yani bütün gelecek güzel
günler hayalinin sembolü tıbbiyeli ağabey, 'falsoyu' yapar; golü,
deyim yerindeyse kendi kalesine atarak Adana ve İstanbul'da onun
yolunu bekleyen bütün yoksulların 'umut derbisini' bitirir, en
azından tıbbiyelinin sıkı taraftarı olan müthiş yoksullar korosunun
gözünde.
Orhan Kemal'in bu kısa romanı, toplumsal gerçekçi edebiyatın
belirgin çizgilerine sahip. Yoksulluğu ve sınıfsal farkları
kapatmanın yolu, mevcut koşullar içinde imkânsız olduğundan,
insanların önünde kestirme ve kısa yol denemeleri kalır geriye.
Romandaki yoksulluk ve sefalet sahneleri ne kadar tanıdık ve
bildikse bu koşulları 'kırmanın' ve onlardan kurtulmanın araçları da
günümüzdeki araçlarla benzeşir. Futbolun yarattığı muazzam gücü,
Orhan Kemal (daha) 1950'li yılların sonunda görür. Dolayısıyla
futbol, romanın 'sağlam' oyuncusunun gözünde, destekçisi az da olsa
tıbbiyelinin Adana'nın ışıltılı Abidinpaşa Caddesi'ndeki
öngörülebilir zenginliği kadar değilse de en azından bireysel
kurtuluş manasında 'geleceği' olan bir alandır.
Futbol demişken, bu kitapta en dikkat çekici şey, Orhan Kemal'in
diğer pek çok eserinde karakterlerin diyaloglarında kendini dışa
vuran futbol sevgisi. Bu romandaki futbol tutkunu, yoksul ve adam
yerine konmayan fakat karakterli, dirayetli ve en nihayetinde
tıbbiyeli ağabeyinden daha kişilikli çıkan Mehmet var. Ailesinde ve
çevresinde ona olmadık umutlar bağlayan, nihayetinde zengin bir
adamın kızına kaçan ağabeyinin tersine, daha sağlam ve ahlaklı bir
genç portresi çizer Orhan Kemal.
Bu kısa romanı bir çırpıda okurken okuyucuda uyanacak ilk
izlenimlerden birisi, değişen onca zamana rağmen değişmeyen umutlar
ve yoksulluk. Orhan Kemal'in edebiyatındaki önemli temalar yoksulluk
ve umut. Onun romanlarındaki pek çok karakterin dehşet
yoksulluklarına karşın umutlu ve hayata karşı dirençleri de göze
çarpar. Bu romanda Adana ve İstanbul'daki yoksulların hayatla olan
bağı şaşırtıcı ve bu bağı kuran en önemli etken de hiç kuşkusuz,
umut.
1950'lerde hızlanan kırdan kente göçün efsanelerle bezeli dünyasını
da yansıtır Orhan Kemal. Adana'dan İstanbul'a bir umut köprüsü
kurar, hem tıbbiyelinin eğitim serüveniyle hem de onun küçüğü
kardeşin Fener veya Beşiktaş hayalleriyle.
Kitapta bir diğer nokta, DP'nin döneminde önemli bir yerde duran
'Vatan Cephesi' ve siyasi nüfuz bakımından futbol kulüplerini kendi
eksenine oturtma çabaları. Romandaki karakterlerin, hem toplumsal
hem de kendi bağlamındaki politik temsil özelliğinin yüksek olduğunu
söylemek gerek. Zira toplumsal süreklilik bakımından Türkiye'nin
bugününe de göndermede bulunularak okunabilecek bir roman Yüz
Karası.
Yüz Karası/ Orhan Kemal/ Everest Yayınları/ 102 s.