Orhan Kemal'in 'Tersine Dünya' gülmece anlatısından Mustafa
Gültekin'in uyarladığı metin Bakırköy Belediye Tiyatroları'nda
sergileniyor. Sahneye koyan Turgay Kantürk.
Romanları, öyküleri ve tiyatrosuyla, insan öğesini ihmal etmeden,
Türkiye'nin toplumsal ve siyasal düzenine, daha doğrusu
düzensizliğine sert ancak haklı eleştiriler yöneltmiş, bu yüzden
hapis bile yatmış Orhan Kemal'in alışılmış içerikteki ve nitelikteki
yapıtlarından anlatım bakımından farklı bir fantazya, 'Tersine
Dünya'. Bu kez yaşamın alışılmış düzeneğine ve insan yapısına
yönelik bir eleştiri üzerine kurulmuş tüm yapıt: Kadınlar ile
erkekler yer değiştirselerdi, düzen tersine dönseydi neler olurdu?
Ailenin reisi kadın olsaydı; kadın bekleseydi sabahları aksilenerek
kocasının önüne kahvaltı getirmesini; yok yere olay çıkarsaydı;
kocasını dövme hakkı görseydi keyfine göre kendinde; devamlı cinsel
ilişkiye zorlasaydı kocasını; hapishanede gardiyan başıyken hapse
düşen, işyeri yöneticisiyken iş aramaya gelen erkekleri her türlü
baskıyla taciz edip 'kötü yola' sürükleseydi; sokak kabadayıları
kadın olsaydı, yaşamın temel akışında bir şey değişir miydi? Bu
değişiklik mutlu bir sona götürür müydü insanları?
'Tersine Dünya' bu soruları ve daha pek çoğunu soruyor yanıt
aratarak seyirciye ve eğlendirerek. Yanıtı da aslında Kemal veriyor:
Toplumsal konumlar değişse de kadının ve erkeğin genetik yapısı,
doğal cinsel yapı değişmeyecektir, kadın rolüne soyunmuş bir erkekle
ilişkiye giren erkek rolüne soyunmuş başgardiyan kürtaj yaptırmak
zorunda kaldığına göre; bu kez kadın elinden çıkma namus, aşk
cinayetleri işlendiğine göre. Ancak oyunun bu sorular ve yanıtlar
kadar önemli bir amacı da güldürmek. Bu da gerçekleşiyor. Özellikle
de kadın seyircilerin kimi kez aşılamamış cinsel baskı izleri
taşıyan, kimi kezse intikam naralarına dönüşen gülüşleri oyunun bu
özelliğinin salona aktarıldığını gösteriyor.
Bu uyarlamayı sahneye koyan Turgay Kantürk, doğru bir yorumla,
kadınlarda erkeksi, erkeklerde kadınsı tavırları beden dili
aracılığıyla abartarak vermiş; bütünü de bir danslı müzikli oyun
olarak gerçekleştirmiş. Genelde hızlı bir tempoda giden, zaman zaman
duraksayan, hatta bazen iyice yayılan bu çok sahneli oyun kendini
göstermeyen, akışı aksatmayan işlevsel ve içeriğe uygun bir çevre
düzeniyle destekleniyor. Kantürk'ün yazdığı sözler üzerine Tolga
Çebi'nin yarattığı özgün müziğiyse özellikle değinmek gerek.
Neredeyse tüm sahne geçişlerinde ve kimi sahnelerin özelliklerinin
vurgulanmasında kullanılan belleklerde kalıcı şarkılar oyuna ayrı
bir hava katıyor. Bu arada bir soru: Müzik hoparlörlerle banttan
verileceğine sahne gerisine yerleştirilecek bir çalgı grubuyla
seyirci üzerinde daha doğal bir etki yaratılamaz mıydı?
Kalabalık kadrolu oyunda, seyirciyle her an sıcak bir bağlantı
kurulamasa da, doğaçlama yaratılarla renklenen içten bir oyunculuk
sergileniyor. Oyunun afiş tasarımına gelince eğer bir 'en kötü afiş'
yarışması olsaydı, 'Tersine Dünya'nınki herhalde en tepeye çıkardı.
Oyun sonunda, akıl sır almaz bir düşüncenin ürünü olarak Kültür
Bakanlığı tarafından AKM'nin, İstanbul Belediyesi tarafından Harbiye
Muhsin Ertuğrul Sahnesi ile Fatih Reşat Nuri Sahnesi'nin
yıktırılmaları, -Üsküdar Musahipzâde Celal Sahnesi bilindiği gibi
habersizce yıktırıldı-, Haldun Taner Sahnesi ile İstanbul Belediyesi
Konservatuvarı'nın bulunduğu kültür mirası yapının boşalttırılması
girişimlerini kınayan, "Bir süredir tiyatro sanatçılarının attığı
sessiz çığlığı artık siz sevgili seyircilerimizin gür sesiyle de
birleştirmek ve Karanlığa Karşı Sanat diye haykırmak" amacıyla
sahneden bir bildirinin okunmasıyla seyircileri fuayede TBMM
başkanlığına ulaştırılmak üzere açılan defteri imzalamaya davet eden
Bakırköy Belediye Tiyatroları'nın bu girişimi de desteklenmeli.
Özellikle salondaki kimi tepkilerden seyircilerden bir bölümünün bu
yıkım girişimlerinden haberi olamadığı anlaşıldıktan sonra.
|