Orhan Kemal'in 1955 yılında yazdığı roman daha çok gelin-kaynana
çekişmesi üzerinde kurgulanmış. Oğul-gelin-kaynana bunalımına komşu
karı-koca da katılınca film ve konuya değin olası önyargılar
tamamlanmış gibidir. Ama Orhan Kemal bu, hikayelerinin sonra nasıl
devam edebileceğini kestirmek güçtür.
Mazhar Bey avukat olmak için sınavlarına hazırlanırken evlerinin
önünde bahçeyle meşgul güzel Nazan'a ilk görüşte aşık olur. Sınav
bitimi dahası mezun olduktan sonra eve geldiğinde beraber getirdiği
karısı altı aylık hamiledir.
Mazhar Bey'in babası genç yaşta vefat etmiştir. Annesi Hacer Hanım
ise bir daha evlenmemiş kendisini ve varlığını biricik oğluna
adamıştır. Hacer Hanım Nazan'ı ilk gördüğü andan itibaren nefret
eder. Bir “El Kızı”dır o, yarım papuçlu, yani yoksul, köylüdür.
Ailenin ne şanına ne şerefine ne de biricik oğlu Mazhar'a layıktır.
Kaynana gelin çekişmesi radikalleşir, kapı komşusu Naciye ve
Rıza'nın da yardımlarıyla önce Nazan yani gelin, sonra Hacer Hanım
yani kaynana ilginç bir benzerlikle sokağa atılırlar. Giden gelinin
yerine gelen bar kızı Jale, Nazan gibi değildir. Kaynananın
oyunlarını önceden görmüş ve bunları ters yüz etmiştir.
Mazhar-Nazan ikilisinin Haldun isimli bir de oğulları vardır. Gelin
giderken baskıyla ana-oğul birbirinden ayırılırlar. Romanın diğer
önemli ara kahramanları Mazhar Bey'in okul yıllarından arkadaşı
Nihat Bey ve hanımıdır. Haldun yetim kalınca ona sahip çıkarlar.
Mazhar Bey ile Nazan'ı birbirlerine bağlayamayan dahası aralarını
açıp bozan pahalı elmas yüzük değildir. Oğulları Haldun'da değildir.
Kaynana Hacer Hanım'ın ta kendisidir. Mazhar'ın hayallerindeki
kadını bulduktan sonra tam herşey yoluna girdi derken bir suikaste
kurban gitmesi beklenmedik bir vakadır. Komşular canlı bomba
kaynanayı dolandırıp parasını çarparlar. Rıza veremden gider,
Naciye'yi kader birgün Nazan'ın karşısına çıkartır.
Usta bir kalemin ürünü olan “El Kızı”nda insana, onun nefsine,
tahripkar dedikodusuna, ileriyi göremeyen uyanıklığına, yadırgatan
saflığına dair ne aranırsa mevcut. “El Kızı” sürükleyici, çarpıcı,
güçlü edebiyat kökleri olan Orhan Kemal'i gözümüzde ve kalbimizde
daha yüceltip onurlandıran bir yapıt. Ne o, ne eserleri, ne “El
Kızı” unutulmamalı, unutturulmamalı.
Acımasız olan, duygulandırıp ağlatan Orhan Kemal, onun anlatısı
değil, tiplemelerin, yarattığı kahramanların ürkütücü boyutlardaki
gerçeklikleri, günlük yaşamımızdaki o her daim karşılaştığımız kanlı
canlı insanlar olarak var olmalarıdır. Trajik ve oldukça dramatik
romanın sonunda kader veya yazarın ta kendisi anne ile oğulu son bir
defa dahi olsa bir araya getirir.
|