Ana Sayfa      
         

   

Facebook - Tarık Başoğlu - 20 Eylül 2011

     
          

 

Orhan Kemal Müzesi

 


Çukurovalı olduğumdan olsa gerek, Yaşar Kemal ve Orhan Kemal'i ayrı bir severim yazarlar arasında. Hikayelerinde kullandıkları dil ve romanlarında anlatılan karakterler bana çok tanıdık gelir.Öyle ki romanlarında geçen karakterlerin bir çoğu sanki bir yerlerde yaşamaya devam eder benim için.İlk Yaşar Kemal okumalarım ergenlik dönemine denk gelir,ancak Orhan Kemal'i okumaya başlamam çok sonra olur.Yanlış hatırlamıyorsam Orhan Kemal adının ilgimi çekmesi Müjdat Gezen'in canlandırdığı Murteza filmini izlememle olmuştu.Sahafları gezerken gördüğüm Murteza kitabını incelerken anlatılan karakterin bir süre önce izlediğim filmdeki karakter olduğunu fark ederek kendi kendime büyük bir keşif yapmışcasına sevinip,kitabın yazarına üstün körü bakmıştım.Orhan Kemal... Aradan yıllar geçer. Okumaktan çok sinemaya merak salarım.Özellikle Türk sinemasına ait yapılan tüm filmleri izlemeye çalışır,izlemekle yetinmez,kim yönetmiş, kim yazmış,kim oynamışları da geç;ışıkçısı kim, ya görüntü yönetmeni.Karakterler nasıl oluşturulmuş gibi ince araştırmalara kadar girerek, kendimce yönetmenlik konusunda alt yapı oluştururum.İşte bu dönemde izledim,yönetmenliğini Biket İlhan'ın yaptığı Nazım Hikmet'in Bursa Cezaevi'nde geçen dönemini ele alan Mavi Gözlü Dev filmini.Filmde ilgimi çeken karakterlerden biri,Nazımın bu hapishaneye düşeceğine çocuklar gibi sevinen Adanalı Raşit karakteri olmuştu.Bir yandan Nazıma elinden gelen yardımı yaparak onun hapishanede rahat etmesini sağlıyor, diğer yandan ondan aldığı derslerle kendini yazı konusunda eğitiyordu. Nazım'ın tavsiyesiyle şiir yazmayı bırakarak düz yazıya yönelen bu karakterin,aynı zamanda filmin senaryosuna vesile olan kitabın yazarı Orhan Kemal olduğunu öğreniyorum. Merakım iyice artıyor.Önce Filme konu olan kitabı (Nazım Hikmetle 3,5 Yıl) alarak okumaya başlıyorum.Bursa Cezaevi'nde ne zorluklarla yaşadıklarını bu kitabı okuduğumda daha iyi anlıyorum.Orhan Kemal'in kitapta kullandığı iyimser dil (Anılarını yıllar sonra yazdığından olsa gerek)bile örtmüyor bu acıların üstünü. Hemen arkasından edindiğim kitabı, 'Arkadaş Islıkları'nı bir çırpıda okuyorum. Bu kitabı da çok sevip, kitapta yer alan "Gerçek olan öğrenmektir. Nereden, nasıl öğrenirsen öğren. Nereden, nasıl öğrendiğin, diploman, hatta neler bildiğin de önemli değil. Ne yaptığın önemlidir.'' sözlerini kendime düstur ediniyorum. Orhan Kemal'in yazmaya olan tutkusu, benim okuma tutkuma dönüşüyor.Okuduğum bir diğer kitabı 'Küçük Adamın Romanı' üçlemesi'nin (Baba Evi,Avare Yıllar,Cemile.Bu kitaplarda kendi hayatını anlatıyor) ikinci kitabı olan 'Avare Yıllar'da hayat hikayesini kendi kaleminden ele alıyor Orhan Kemal. İki yıl kaldığı Beyrut'tan Adana'ya, babaannesinin yanına dönmüştür. Yeni kavuştuğu başıboş özgürlük içinde sürekli okuldan kaçmakta, günübirlik işlerde çalışmakta, top peşinde koşmaktadır. Torunu için bir çıkış yolu arayan babaanne, onu İstanbul'un yakınındaki bir küçük kasabada yaşayan halasının yanına göndermek için zor bela biraz para bulur. Delikanlı parayı alıp bir arkadaşıyla birlikte büyük umutlar bağladığı İstanbul'a kaçar. Ancak hayal kırıklığı içinde geri döner. Artık sorumsuz günler geride kalmak zorundadır. Okulu bırakıp bir dokuma fabrikasına girer. Farklı çıkar çatışmalarının yaşandığı yepyeni bir hayatla tanışır, dünyaya bambaşka gözlerle bakmaya başlar ve aşık olur.Tüm olumsuzluklara rağmen, bu kitapta da iyimserliği elden bırakmaz . Ard arda okuduğum kitapları satın almak için yolumu İstiklal Caddesi'nden, Cihangire çeviriyorum.Burada yer alan İkbal Kahvesi'nde Orhan Kemal'in kitaplarının satıldığı küçük bir bölüm var.Gelmişken İskbal'in hikayesini de öğreniyorum. Bir dönem Nuruosmaniye de yer alan İkbal Kahvesi (Kıraathanesi) Orhan Kemal'in yazıhanesi gibiymiş.Sabah erkenden kalkıp, işe gider gibi buraya gider, yazılarını yazar, notlarını burada alırmış.Aynı dönemlerde Kapalı Çarşı'da dükkanı bulunan Edip Cansever'de İkbal'e gelip gitmeye başlamış,Orhan Kemal'le burada dost olmuş. İkbal, geçmişinde Ahmet Haşim,Yahya Kemal,Ahmet Hamdi Tanpınar gibi dönemin yazarlarının da uğrak yerlerinden biriymiş. Anı niteliğinde açılan şimdiki İkbal Kahvesi'ni Orhan Kemal'in oğlu Işık Öğütçü açmış.İkbal'in hemen üstünde yer alan Orhan Kemal Müzesi'ni görmeden dönmek olmaz deyip, oğlu Işık Öğütçü'den rica ediyorum, bana müzeyi gezdiriyor. Müze’ye girdiğimizde,Orhan Kemal’in ölümünden üç ay önce yazdığı bir söz gözüme çarpıyor. “Eşe dosta selam, İnandığım doğruların adamı oldum, böyle yaşadım, karınca kararınca bu doğruların savaşını daha çok sanatımda yapmaya çalıştım, kursağıma hakkım olmayan bir tek kuruş dahi girmemiştir.” Duvarlarda Orhan Kemal'in çocukluk,gençlik yıllarına ait fotoğraflar ve babası Abdülkadir Kemali Öğütçü’nün İstiklal madalyası ve beratı da sergileniyor. Fotoğrafların hemen altında yer alan kitaplarının ilk basımları ilgimi çekiyor.''Grev'',''Avare Yıllar'',''Gurbet Kuşları'',''Suçlu'',''Kanlı Topraklar'',''Hanımın Çiftliği'',''72.Koğuş'',''Murteza''ve bir çokları.Eşine imzaladığı bir kitap gözüme çarpıyor ”Yıllardır kahrımı çekmekten usanmayan yorulmayan cefakar karıma” Birden Bursa Cezaevinden karısına yazdığı bir mektup geliyor aklıma. ''Erikler çiçek açtı ,İlk Bahar geldi karım.Yıllardır bu insanı büyüleyen Dünya'ya, penceresi demirli odalardan bakarım.Bana bırak diyorsun Cigarayı, zarardır.Halbuki kara gözlüm, onunla senden gayri gözlerimin önünde kül olan kimim vardır.Kulağımdan gitmiyor beni unutma sesin. Bitanem, aramızda dağlar taşlar olsa da, sen uzaklarda değil, göğsümün içindesin.Kulağını göğsümün çarpan köşesine koy.Dinle anlatsın sana ne türlü sevdiğimi.'' Çakmağı,gözlüğü,kalemi,masa saati,tespihi,şapkası gibi kişisel eşyalarının yanı sıra yatağı,çalışma masası ve kitaplarının sergilendiği bir bölüm de mevcut müzede.Nazım Hikmetle olan yazışmaları ve notlarının olduğu camekanın hemen yanında büyütülerek duvara asılmış olan bir mektup dikkatimi çekiyor.Orhan Kemal'in 9 Mart 1966’da tutuklu olduğu Tevkifhane’den yazmış bu mektubu. ”Karıcığım ve sevgili çocuklarım;” diye başlıyor ”Işıkçığım üzülmesin. Çıkınca bisikletini mutlaka alacağım.” diye bitiyor. Işık Öğütçü'ye teşekkür edip Müze'yle ilgili bir yazı yazacağımı söylüyorum . ''Sevinirim'' diyor ''Gönderirseniz sitemizde yayınlarız.'' Sevinçle ayrılıyorum Müze'den.Cebimde birikmiş kelimeler,makinemde çektiğim fotoğraflar... Tarık Başoğlu ''Dur Tarık'' -Buyrun Yaşar (Kemal) bey ''Benimde söyleyeceklerim var Orhan'la ilgili.Onları da yaz buraya.'' ''Şu insan soyu içinde Orhan Kemal kadar belaya,işkenceye,zülme dayanan çok az insan çıkmıştır bence. ..Orhan Kemal’in bu dayanıklığı şimdi bir sürü olayla aklıma geliyorda tüylerim diken diken oluyor.Senaryocular,en paspeye,aşağılık Avrupa romanlarında çaldıkları senaryoları Yeşilçam’da 5 bine okuturken ,Orhan ancak 500 lira alabilir alın teri ,gözünün nuru o hikayelere...Çünkü Yeşilçam esnafı ,polisin,hükümetin Orhan’ı sevmediğini bilir.Çünkü Yeşilçam esnafı,Orhan’nın o gün öğleyin evinde çocuklarının ekmek beklediğini bilir.''

By: Ben Bir Yolculuk Yaptım

     
     
     
   
     
   
     
   

[email protected]