Beni, bu yazıyı kaleme almaya iten neden bir televizyon programında
seyrettiğim, kendi ifadesiyle uzun bir süredir çok satanlar
listesinde yer alan bir yazar oldu. Fark etmemişim... Hem dinledim,
hem düşündüm; iyi yazar olmak, iyi yazmak, edebiyat eseri
yaratmak... Geri dönüp, bizim edebiyatçılarımıza bir baktım ve şunu
gördüm: Birbirinden şaheser edebiyat eserleri kazandıran bir kuşak
hep maddi sıkıntıyla boğuşmuş... Evet... Edebiyat ve sanat acıdan
beslenir... Hayatla meselesi olmayan, sıkıntı çekmeyen bir kişinin
yazacağı eser tat vermez...
Bugün bayram... Şöyle biraz keyifli ama biraz da düşündüren bir yazı
kaleme alayım dedim. Tam da bu sırada televizyonda izlediğim bir
yazar imdadıma yetişti. Ruhsal gelişimci sayabileceğimiz bir kadın
yazar ekranda kitabının hikayesini anlatıyordu. Yazarın adını ilk
kez duyuyordum: Beki İkala Erikli! Kitabının ismi ise 'Meleklerle
Yaşamak'tı. Uzun zamandır çok satanlar listesindeymiş. Fark
etmemişim. Kimdir bu Bayan Erikli diye birazcık eşeleyince karşıma
aslında başarılı bir işkadını çıktı. Önemli bir ailenin mensubuydu.
Uzun yıllar büyük bir şirkette yöneticilik yapmıştı. Bakın
hikayesini nasıl anlatıyor...
'Oğlumu doğurduktan sonra doğum iznine ayrıldım. 3.5 aylık olunca
işe döndüm. Yoğun çalışıyordum. Ama oğlumun karakterindeki değişim
gözümden kaçmıyordu. Bir iş seyehatinden dönüşte ona sarılmak
isterken o bana bir tokat attı. O an kendime gelip işi bıraktım.
İngiltere'de Sir John Whitmore'dan yaşam koçluğu ve NLP eğitimi
aldım. Programa katıldığımda yaşamamın amacını bulduğumu anladım. O
sırada elime meleklerle ilgili bir kitap geçti. Almanya'daydım.
Galiba meleklerle tanışma zamanım gelmişti. Kitabı okuduktan
hayatımda küçük mucizeler gerçekleşmeye başladı. Ne zaman
meleklerimden yardım istesem bana yardım ettiklerini gördüm.
Sonrasında da meleklerle çalışan Doreen Virtue'ye ulaştım. ABD'de
bestseller kitapları var. Hawai'ye gidip ondan eğitim aldım.' (POSTA
Gazetesi 25.12.2010)
HARCANAN BİNLERCE DOLAR
Üç kıtada alınan eğitimler... Harcanan binlerce dolar... Rahat bir
yaşam... Keyfe keder iş değiştirme kararları... Erikli Hanım'ın
hayatına bakınca kendime sormadan edemedim. Hayat herkese bu kadar
cömert mi? Tersten soralım. Yaşadığı şanslı hayatı, meleklerin
(Özellikle Mikail'in) ona hediyesi sayan bir yazar, varlık yokluk
mücadelesi veren milyonlara yazdıklarıyla ne verebilir? Kendimi
tutamadım ve sosyal medyada paylaştım; 'Hanımefendi! Siz Mikail ile
Erikli'yi karıştırıyorsunuz.' Şaka tabii ki...
AMELELİK VE NAKLİYECİLİK
Ama siz şimdi Erikli'nin hayat hikayesini aklınızda tutun. Ve büyük
edebiyat dehamız Orhan Kemal'in hayatına uzanalım.Türk edebiyatının
şaheser romanlarına imza atan büyük usta bakın neler yaşadı? 1944'te
Devlet Demiryolları'nda geçici hamal olarak çalıştı. 1946'da Adana
Karataş'ta toprak taşıma işinde amelelik yaptı. Aynı yıl Güzel İzmir
nakliyat ambarında çalıştı. Çorum sürgünü sonrası döndüğü Adana'da
sebze nakliyeciliği yaptı. 1947'de Verem Savaş Derneği'nde katiplik
yaptı. 1951 yılında ailesiyle beraber İstanbul'a göç etti. Artık
kendi kendine söz vermişti. Bundan böyle sadece yazarlıkla geçimini
sağlayacaktı. Ama öyle çok ve de iyi yazması gerekiyordu ki...
Orhan Kemal İstanbul'da adeta 'yazı ameleliği' yaptı. 21 yıllık
yazarlık hayatına tam 50 roman, onlarca öykü, senaryo ve diğer
makaleleri sığdırdı. Her biri klasik olan romanları binlerce baskı
yaptı. Ölümünün ardından geçen 40 yılda romanları kitapçı
raflarından inmedi.
AZ Bİ AVANS, 30 LİRA KADAR
Yıl 1953. Orhan Kemal her zamanki gibi parasızdı. Evin geçimi şöyle
dursun, cebinde harçlık kabilinden sigara parası bile yoktu. Yazdığı
romanlara yayınevlerinin ilgisizliğinden şikayetçiydi. Bakın o
günleri yakın dostu Fikret Otyam'a yazdığı mektubunda nasıl
anlatıyordu: 'Borç, borç, borç... Vaziyet şu! Avukat M. Ali Cimcoz
1000 TL, S. Eyüboğlu 400 TL, Uğur 150 TL, Edip 150 TL, Lütfü 20 TL,
Melih 20 TL. Belki fazla değil ama beni çok üzüyor. Kitaplarımı
satınca öderim belki... Kitapçılar da çok isteksiz. Zaten Remzi'den
başka da istekli yok. Şaşılacak şey!..' (Arkadaşım Orhan Kemal ve
Mektupları / Fikret Otyam)
İstekli dediği Remzi ise bugünün dev yayınevi Remzi Kitabevi'nin
sahibi Remzi Bengi'den başkası değildi. Orhan Kemal'in kitaplarıyla
az da olsa bir tek o ilgileniyordu. Ancak cimriliğiyle ünlü Remzi
Bengi'den avans almak ise dünyanın en zor işiydi. Hatta imkansızdı.
Ankara Caddesi 92 numaradaki Remzi Kitabevi'nin yolunu tuttu. Ne
pahasına olursa olsun yüzünü eğecek ve küçük de olsa bir avans
isteyecekti. İçeri girdiğinde Remzi Bengi her zamanki masasındaydı.
- Remzi Baba, az bi avans isteyecektim. 30 lira kadar!
Remzi Bengi yerinde gerildi.
- Eee oğlum daha geçen gün aldığın avansın karşılığını getirmedin.
Ne zaman bitecek roman?
- Baba söz bu hafta sonu elinde bil... Öyle bir kitap yazacağım ki,
göreceksin...
- Haaa, daha başlamadın yani?
- Yok başladım da... Daha bitmedi!
Remzi Bengi, Orhan Kemal'in romana henüz başlamadığını biliyordu.
Ama bu genç yetenekli yazarı kaçırmak istemiyordu. Elini kasaya
attı. 30 lira çıkartıp genç yazara uzattı. Tembih etmeyi de
unutmadı.
- Bak cumartesi kitabı bekliyorum.
Orhan Kemal hem evinin o haftalık nafakasını çıkarttı hem de akşam
davetli olduğu Cumhuriyet Meyhanesi'nde arkadaşlarına mahcup olmadan
birkaç kadeh içebildi.
Ertesi hafta cumartesi günü Cağaloğlu yokuşunda mutlu bir yazar
vardı. Koltuğunun altında taşıdığı roman taslağının adı 'Bereketli
Topraklar Üzerinde'ydi.
Halen bu romanın üstüne çıkılabildiğini düşünmüyorum... (Doğrusunu
söylemek gerekirse milyon dolarlık bütçeyle çekilen televizyon
dizisi 'Hanımın Çiftliği'ni seyretmeye içim elvermedi.)
Gurkanhacir.com
Twitter.com/gurkanhacir
HAPİS, SÜRGÜN, POLİS BASKISI VE...
Böyle sıkıntı çeken sadece Orhan Kemal miydi? Elbette hayır...
Bir kuşak hep maddi sıkıntıyla boğuştu.
Aziz Nesin belki de yazarlığı kadar eli sıkılığıyla da ünlüydü. Ama
sebepsiz değildi. Yaşamı boyunca hep sıkıntı çekmişti.
Sabahattin Ali ekonomik sıkıntıyı atlatabilmenin yolunu son olarak
kamyonculukta bulmuştu. Yakın dostu Mehmet Ali Cimcoz'u da kefil
yaparak aldığı kamyonuyla çalışacak ve geçimini sağlayacaktı. Hayali
yarım kaldı. 'Kürk Mantolu Madonna'nın yazarı 1948'de Bulgaristan
sınırında öldürüldü. 'Reşo Ağa' ve 'Halkalı Köle' kitaplarının
yazarı Bekir Yıldız'ın hikayesi ise bambaşkaydı. Dizgi ustalığı
yapan Bekir Yıldız, boşanmak istediği eşinden nafaka yüzünden
ayrılamıyordu. Çünkü parası yoktu. Başyapıtı 'Halkalı Köle' bu
dönemde ortaya çıktı. Sevdiği kadına kavuşmasına ilk eşi engeldi.
Sonunda karısına inanılmayacak teklifini yaptı. 'Param yok. Ama
yazdığım 6 kitap senin olsun.' Bekir Yıldız'ın ilk 6 kitabının telif
hakları bu nedenle ilk eşinin elindedir. Arzuhalcilik, bostan
bekçiliği, pamuk ırgatlığı yapan Yaşar Kemal düzenli maaşa ancak
Cumhuriyet'te çalıştığında kavuştu. Kömür işletmelerinde ambar
memurluğu, avukat katipliği yapan Kemal Tahir, ünlü bir romancı
olduktan sonra bile sıkıntıdan kurtulamadı. Takma isimlerle tefrika
romanlar yazdı. 'Mayk Hammer'ları çevirdi. Hapislere, gözaltılara,
sürgünlere, polis baskılarına hiç girmiyorum. Hemen hepsi demir
parmaklık ve sürgün gördü.Her an gözaltı korkusu yaşadılar. Ama
eserlerini de böylesi zor koşullarda verdiler.. Evet, edebiyat ve
sanat acıdan beslenir... Hayatla meselesi olmayan sıkıntı çekmeyen
bir kişinin yazacağı eser tat vermez... Çünkü insanı yazar yapan
işte 'büyük insanlık halleri'dir...
Orhan Kemal Roman Ödülü ve bir çağrı
ORHAN Kemal'in hapisler, sürgünler ve yokluklar içinde yarattığı
dünya; oğlu Işık Öğütçü başta olmak üzere ailesinin çabasıyla bir
müzeye dönüştü. Ve ölümünden iki yıl sonra da adına verilen edebiyat
ödülleri doğdu. Orhan Kemal Roman Ödülü bana kalırsa Türk
edebiyatının başyapıtlarını bulup keşfeden bir roman yarışmasıdır.
Düzenlendiği ilk yıl ödülü Yılmaz Güney'in sarsıcı kitabı 'Boynu
Bükük Öldüler' aldı. Sonra edebiyat dünyamıza birbirinden şaheser
romanlar kazandırdı. 1974'te Sevgi Soysal'ın sıcacık kitabı
'Yenişehir'de Bir Öğle Vakti', 1975'te Erdal Öz'ün bir kuşağın
hikayesini anlattığı, halen kitapçı raflarından inmeyen eseri
'Yaralısın', bir yıl sonra Vedat Türkali'nin başyapıtı 'Bir Gün Tek
Başına', 1977'de Hasan İzzettin Dinamo'nun 'Kutsal Barış'ı, 1983'te
ise Orhan Pamuk'un belki de bütün eleştirmenler tarafından en iyi
eseri kabul edilen 'Cevdet Bey ve Oğulları', 1984'te Tarık Dursun
K'nın ünlü romanı 'Kurşun Ata Ata Biter'i Orhan Kemal Ödülü'nü aldı.
Yani büyük usta ölümünden sonra da Türk edebiyatına yön vermeye
devam etti. Ama şimdi görev devlette... 2014 geliyor. Binbir yokluk
ve çileyle bize okuma zevkini aşılayan büyük usta Orhan Kemal'in
100. doğum yılı... Kültür Bakanımız Ertuğrul Günay, haydi! Öncülük
edin... Ve 2014'ü Orhan Kemal Yılı ilan edelim. Okullardaki binlerce
çocuğumuza okuma zevkini onunla aşılayalım. İnsanımıza bizim
Tolstoyumuz'u bir kez daha hatırlatalım... Haydi!..
|