Ana Sayfa

 
 

Vatan Pazar - Işık Öğütçü/Irmak Taştan - 26 Ağustos 2012

 

 

Babam yaşasaydı dizilerin senaryosunu kendi yazardı…

 

 


*Öncelikle biraz Orhan Kemal’den bahseder misiniz? Onun oğlu olmak nasıl bir duygu?

Babam 15 Eylül 1914’de Ceyhan’da dünyaya geldi. Babasının çok hareketli yaşantısından dolayı eğitimini ortaokul sonda bıraktı. Hayata atılarak, onu her yönüyle yaşadı ve tanıdı. Bu arada sürekli okumayı ihmal etmedi. Babası siyasi düşünceleri nedeniyle yurtdışına gidince,o da Beyrut’da bir yıl yaşadı. Sonra Adana’ya dönerek fabrika işçiliği, katipliği yaptı. Annemle evlendi. Askerdeyken yaptığı konuşmalardan ve fikirlerinden dolayı beş yıl mahkum oldu. Bunun 3,5 yılını Nazım Hikmet’le birlikte Bursa Cezaevi’nin 52. Koğuş’unda kaldı. Hapisteyken Nazım Hikmet’in yol göstermesi ile şiiri bırakıp öykü yazmaya başladı. Cezası bitip Adana’ya dönünce çeşitli işlerde çalıştı. Ama öykü ve roman denemeleri yazmayı sürdürdü. Ailecek İstanbul’a gittiler. Babam orada artık tamamen kalemle ilgili her türlü çalışmayı yapmaya başladı. Öykü, roman kitapları arka arkaya çıktı. Film senaryoları ve tiyatro oyunları yazdı. Çok genç bir yaşta, 56 yaşında 1970 yılında vefat etti. Kısaca Orhan Kemal’in yaşam öyküsü böyle. Her sanatçının çocukları, sanatçının sanatıyla biraz içli dışlıdır. Nedeni ise sanatçı sanatını, yapıtını meydana getirirken sizin ona tanıklık etmenizdir. Ben de babamı yazarken, çalışırken çok gördüm. Ama küçük olduğum için ne yazdığının farkında değildim. Tam bilinçli bir şekilde ondan faydalanacağım bir zamanda çok erken yaşta vefat etmesi, belki onun sanatını ilk ağızdan öğrenme şansımı kaybettirdi. Ama zaman içinde tüm kitaplarını, belgelerini, arşivini inceledikçe onu daha iyi tanımaya, elde ettiğim sonuçları okuyucularla paylaşmaya başladım. Bu da bana başka bir sorumluluk aşıladı. Tüm dünyada bir yazarın yetişmesi, gelişmesi ve kalıcı olması kolay bir süreç değildir. Orhan Kemal bunu başaran nadir sanatçılardan biridir. Bu düşünceyle, evladı olarak böyle sanatçılara ülkenin ihtiyacı olduğuna inanarak, bu değerli sanat adamını geleceğe taşımak içinde çeşitli uğraşlar içindeyim.

*Orhan Kemal’i insanlara tanıtmak için bir müze açtınız. Sizce müze, onu insanlara tanıtmak için ne kadar etkili olabildi?
Çok etkili oldu diyebilirim. Çünkü çağımız görsellik çağı. Okuyucu haklı olarak binlerce sayfa yazmış yazarı doğal ortamında tanımak, görmek istiyor. Müzemiz bunu sağladı. Üstadın mütevazı yaşantısından kesitler sunan bu müzeyi gördüğünde, daha çok ilgileniyor ve kitaplarını başka gözle okumaya başlıyor. Daha önce hiç kitabını okumayanlar, müze ziyaretinden sonra kitaplarına ilgi duyarak okumaya başlıyorlar. Öğrenciler, gençler büyük bir coşkuyla müzeyi gezerken ben de onlara anılardan bir demet sunuyorum. Sanıyorum hem anlattıklarım hem müzenin görselliği onun tanınmasında etkili olmaktadır.

*Dizilerden bahsetmek gerekirse, insanlar şimdi Orhan Kemal’i nasıl tanıyor? Dizilerin buradaki etkisi nedir?
Diziler, toplumsal hafızada Orhan Kemal’in tekrardan anımsanmasını büyük ölçekte sağlıyor. Müzemizin İstanbul’da olduğunu düşünürsek, buraya sadece bu ilde oturanlar gelme şansına sahipler. Oysa dizilerle Orhan Kemal’i tanıyan, tanımayan milyonlarca insanın evine misafir oluyorsunuz. Zaten amacınız da buysa, doğru iş yapıyorsunuz demektir. 2014 yılına doğru yaklaşırken, yani onun 100.yaşını toplum olarak kutlamayı amaçlamışken, şu an Orhan Kemal şöleni yaşanıyor. Büyük bir coşkuyla onun doğum gününü şimdiden kutlamaya başladık. Ne güzel değil mi?

*Uyarlamaları nasıl buluyorsunuz? Mesela oyuncular sizin hayalinizde yarattıklarınızla uyum içerisinde mi?
Edebiyat uyarlamalarında veya esinlenmelerinde mutlaka senaryoya olumlu birtakım eklemeler yapılacaktır. Ben dizi dünyasını bir endüstri olarak görüyorum. Burada sadece yapımcı ve yazar tarafı yok. Pek çok unsur bu dizinin içinde yer alıyor. Onun için değişiklikler kaçınılmazdır. Oyunculara gelince dizi yapılan eserleri pek çok kez okudum. Herkes gibi kendi dünyamda kahramanları canlandırdım. Bazen oyuncularla kitap kahramanları örtüştüğü gibi, bazen tutmayabiliyor. Bu da oyuncu seçicilerin takdiridir. Seçicilerin Orhan Kemal’i ne kadar tanıdığına bağlıdır. Herkes kendi hayalinin kahramanına uygun seçim yapar. İzleyenler oyuncunun uyumlu olup olmadığına en iyi karar verendir.

*Orhan Kemal’in kitapları hem dizi oldu hem film. Sizde bir ayrım var mı dizi veya film olarak? Hangileri daha etkili romanı aktarmak açısından?
Bu ikisi de ayrı disiplinlerdir. Sinema filmi ile dizinin süreleri farklı, daha geniş mekanları ve uzun süreleri dizilerin kullandığını düşünürsek, filmden ayrılır. Bu tercihtir. Aynı eserde sinemanın da etkili olduğu görüldüğü gibi, dizide aynı uzun soluklu etkili olabilir. Burada en önemli unsur senaryodur. Senarist görselliği nasıl bir yolla anlatmayı istiyorsa, yapımcı da ona katılırsa bu çekilir. Benim görüşüm, iyi bir sinema dili yakalandığında sinema filminin daha etkili olacağını düşünüyorum.

*Bu zamana kadarki yapımlar içerisinde en beğendiğiniz hangisi? İşte tam romanın kendisi dediğiniz oldu mu?
Her dizi kendi içinde bir mantıkla ilerliyor. Şimdiye kadar seyrettiklerimi bu mantık çerçevesinde yorumladığım için hepsini seyredilir buluyorum. Aslında ben bir tarafım. Bu dizilerin yorumunu Orhan Kemal’i okumuş ve okumamış halkımızdan almak lazım. Onlar her zaman en doğru yorumu yaparlar.

*Orhan Kemal yaşasaydı ne düşünürdü dizileri ya da filmleri izlerken?
Sanırım memnun olurdu. Belki çoğunun senaryosunu da kendisi yazardı. Çünkü bu konuda çok deneyimli bir insandı. Kendisi bile sayısını bilmediği yüzlerce senaryoyu yazarak Yeşilçam’a katkı sağladı. Ama günümüzün başarılı işler çıkaran senaristlerini de gönülden kutlar, onlara yol gösterirdi.

*Romanlar televizyona, beyaz perdeye aktarılırken bir endişe yaşadınız mı? Aslından bir uzaklaşma sezdiniz mi?
Ana konu çerçevesi içinde senaristin olayı anlatırken çeşitli yan karakterlere ihtiyaç duyacağı, buralara eklemeler yapacağı kesindir. Kitabın ana fikrine katkı sağlayan her ekleme diziye daha çok heyecan ve sağlamlık kazandırır. Edebi eser artık yazarın dünyasından çok senaristin hayal gücünde yaşamaya başlar. Ne mutlu ki, senaristin Orhan Kemal’in dünya görüşünü anlaması, onun içine girmesi için pek çok eserine başvurması ve okuması doğaldır. Bütün kitapları, benim çıkardığım kitaplar senaristler için bulunmaz birer kaynaktır. Ve biliyorum ki, onlar senaryolarını hazırlarlarken bu kaynakların hepsini inceliyorlar. Doğru inceleme onların gelişmelerinde çok büyük bir ivme kazandırır. İlerde unutulmaz senaryoların yazarı olarak tarihe geçerler.

*Çevrenizden aldığınız tepkiler nedir? Keşke yapmasaydın mı, iyi ki bu diziler çekiliyor mu?
Eleştiri hep olacaktır. Beğenen olduğu gibi, beğenmeyen de olacaktır. Bizler çok geniş bir Orhan Kemal Ailesi’yiz. Herkesin yorum yapma, kızma, beğenme, beğenmeme hakkı var. Bütün görüşlerin benim yüreğimde yeri var. Üstat sessizlerin sesi olarak yıllarca onları yazmış. Onların hassasiyeti benim hassasiyetimdir. Bütün olumlu, olumsuz eleştirileri ilgili taraflarla konuşuyor, olumsuzluğun yarattığı duyarlılığın gereğini yerine getirmeye çalışıyorum.

*Son olarak, bu tarz uyarlamalara devam edilecek mi? Orhan Kemal’in eserlerini bizlere tanıtmak için başka projeleriniz var mı?
Bu endüstri talep ettiği ve doğru projeler geldiği sürece Orhan Kemal yapıtları sinema filmi veya dizi olarak gündeme gelecektir. Ama sanılmasın ki, her projeye olur vermekteyiz. Yapılmayan o kadar proje var ki, Orhan Kemal’i sevenlerin içi rahat olsun. Bu konuda çok seçiciyiz. Doğal olarak şu an çeşitli projeler üstünde çalışılıyor. Ama isim vermek için henüz erken.
Orhan Kemal’in eserleri demeyelim de, üstadın kendisini geleceğe taşımak için tabii ki projemiz var. En çok önemsediğim, devlet yetkililerinin anlayışını beklediğim, 100. yaşı için Adana’da yeni kurulan “Bilim ve Teknoloji Üniversitesi”ne babamın adının verilerek “Orhan Kemal Bilim ve Teknoloji Üniversitesi” olarak binlerce öğrenci yetiştirmesi en büyük dileğimdir. İşte benim hayalim ve projem. Gerçekleştirilmesi hiç de zor olmayan bu arzumun hayata geçirilmesi için bir yüce iradenin var olduğuna ve harekete geçmesinin yeterli olduğuna inanıyorum.
 

   
        

[email protected]