Ana Sayfa

 
 

Cumhuriyet Ankara  - Orhan Tüleylioğlu - 27 Eylül 2012

 

 

Kitap Sevgisiyle Başlayan Çile

 

   
 

ŞAİRİN ÇIKINI
Orhan TÜLEYLİOĞLU


Kitap sevdalısı bir genç, 1938 yılında Niğde'de askerlik görevini sürdürürken, çarşı iznini bir kütüphanede, kitapların arasında, kitap okuyarak geçirmeye başlar. Tezkere almasına kırk gün kala komünistlik propagandası yapıyor diye ihbar edilir. Bunun üzerine kaldığı koğuşta yapılan aramada, kendi el yazısı ile yazılmış ve Nâzım Hikmet'e hitap eden şiirler, Gorki'nin bir kitabı ve gazetelerden kesilmiş makaleler bulunur.
Tutuklanır. Kendi deyimiyle, komünizmin ne olduğunu bilmediği yaşlardadır. Yargılama 5 yıla hüküm giymesiyle sonuçlanır. Kitap sevdalısı bu genç, Mehmet Raşit Öğütçü ya da hepimizin bildiği adıyla Orhan Kemal'den başkası değildir...
Edebiyatımızın en önemli yazarlarından Orhan Kemal'in yaşamı baştan sona mücadeleler, didinmeler ve ekmek parasının peşinde koşmakla geçti.
İşçilik, garsonluk, hamallık gibi ağır işlere girip çıktı.
Ömrünün uzun bölümünü de kalem işçisi olarak geçirdi, geçimini bu yolla sağlamaya çalıştı. Her zaman geçim sıkıntısı çekti.
Edebiyatımızda öncü ve gerçekçi bir yazar olarak ad yapan Orhan Kemal'in yapıtları, televizyon dizisi halinde seyircinin karşısına çıkmaya devam ediyor. Televizyon dizileri, yapıta tam anlamıyla sadık kalınmadığından düş kırıklığı yaşatsa da, yazara ilgi gün geçtikçe artıyor.
Çünkü, yapıtlarında sorguladığı sorunlar bugün hâlâ geçerliliğini koruyor.
Sosyalist gerçekçi bakışı ile Türkiye tarihini alışılmışın dışında ele alan Orhan Kemal yapıtlarında, yoksul insanları, dar gelirli memurları, işsizleri, fabrikatörleri, hayat kadınlarını, mahpusları, aydınları, çocukları, yaşamın acımasız koşullarında ayakta kalmaya çalışan veya mahvedilmiş insanların serüvenlerini konu edindi. Türkiye'de gelişen kapitalizmin canlı bir portresini çizerken, haksızlık ve ayrımcılık sorunlarını, eşitsiz gelir dağılımının ve büyük şehirlere yapılan göçün sonuçlarını ortaya koydu. Halkın dertlerinin sanat içerisinde yer alması gerektiğini savundu. Ona göre, sanatçının hası, halka önderlik eden, baskılara karşı duran kişiydi, sanatçı hem yapıtlarıyla, hem davranışlarıyla bunu ortaya koymalıydı.
Gerçekçilik konusunda şunları söyleyecekti: "Gerçekçilik, içinde yaşadığı topluma yer yer ayna tutmaktan ibaret değil ki... Asıl gerçekçilik, asıl yurtseverlik, içinde yaşadığı toplumun bozuk düzenini görmek, bozukluğun nereden geldiğine akıl erdirmek, sonra da bozuklukları ortadan kaldırmaya çalışmak..." Yapıtlarını sonsuz bir insan sevgisiyle kaleme alan Orhan Kemal, her zaman emek ve emekçinin yanında yer aldı. Askerlik görevi sırasında onu ihbar eden kütüphane memuruydu. Yusuf adlı memurun ifadesi şöyleydi: "Nâzım Hikmet'i takdir ettiğini, eserlerinin büyük bir değeri bulunduğunu ve hatta kütüphanede bulunması lazım geldiğini söyledi." Orhan Kemal'in yaşama bakışı, topluma karşı sorumluluğu ve insani özellikleri herkesi etkiledi.
Ardında 12 öykü kitabı, 27 roman bıraktı. Hikâye ve romanlarında hep yaşadığı çevreden kişi ve olayları anlattıysa da, vurguladığı içerik tümüyle evrensel oldu.

        

[email protected]