|
Alem Dekor / Sanat -
Rana Alpöz - 26 Eylül 2012 |
|
Özgün ve yalın üslubuyla gerçek
insan hikayeleri anlatan
Orhan Kemal
Cihangir'deki müzesinde yeniden hayat buldu.
|
|
|
|
DEKO SANAT / Rana ALPÖZ
Özgün ve yalın üslubuyla gerçek insan hikayeleri anlatan
Orhan Kemal
Cihangir'deki müzesinde yeniden hayat buldu.
56 yıllık kısacık bir ömre onlarca roman ve öykü sığdırdı. Farklı
isimlerle çeşitli dergi ve gazetelerde yayınlattığı, bu nedenle de
hummalı araştırmalar sonucu en küçük oğlu Işık Öğütçü'nün ortaya
çıkartıp kitaplaştırdıklarını da katınca Orhan Kemal'in okurlarıyla
buluşan 50'nin üzerinde eseri var.
Işık Öğütçü benzer bir çabayı 2000 yılında kurduğu Orhan Kemal
Müzesi'ni ayakla tutmak için de gösteriyor. Böylece Türk
edebiyatının unutulmaz kalemini canlı tutup, okurlarının onun
yaşamına kıyısından da olsa dokunabilmelerinı sağlıyor.
Ekmek kavgası ile yoğrulan, üzüntüler ve sevinçlerle harmanlanan,
hiç yorulmadan yazıya adanan böyle bir ömür dört duvar arasına sığar
mı? Sığmaz elbette. Yine de bu müze sayesinde Türk edebiyatının en
sevilen karakterlerine can veren Orhan Kemal'in eserlerini yazdığı
daktiloya ve çalışma masasına, yazmaktan yorulduğunda uzanıp
dinlendiği yatağına dokunabiliyor, okuduğu kitapların dizili olduğu
kütüphanesine göz atabiliyor, meşhur fötr şapkası ve ceketiyle büyük
ustayı karşımızda görmüş kadar oluyoruz.
Orhan Kemal'in kişisel eşyaları, kitaplarının ilk baskıları,
mektupları, diş fırçası, çatalı, pijaması, daktilosu, evlilik
cüzdanı ve kıyafetlerinin sergilendiği müzenin duvarlarını
siyah-beyaz Orhan Kemal fotoğrafları süslüyor. Orhan Kemal'in
müdavimi olduğu ünlü İkbal Kahvesi'nin bir uyarlaması da müzenin alt
katında.
Işık Öğütçü bize müzeyi gezdirdi, büyük ustanın ölümsüz eserlerini
yazdığı daktilosuna oturmamıza izin verdi. Tıpkı Orhan Kemal gibi
bu' müzenin de halka ait olduğunu, yazarın tüm okurlarına açık
olduğunu belirtti. Cihangir'deki müze, Pazar hariç her gün saat
10.00-19.00 saatleri arasında ücretsiz olarak ziyarete açık.
Yapıtlarında güç yaşama koşullan içindeki küçük insanları, onların
geçim sıkıntılarını canlandıran Orhan Kemal'in sanat anlayışı
yalnızca tanıklık etmeyi değil, halkın daha iyi bir yaşama
ulaşmasına yardımcı olacak uyarıcı, yönlendirici bir gerçekçilik
yolunu izliyor.
Oğlunun izini sürebildiği kadarıyla İlhan Fahri Demir, Hayrullah
Güçlü takma adlarıyla da yazan Orhan Kemal'in asıl adı Mehmet Raşit
Öğütçü.
Yazmaya önce şiirle başlıyor, şiirlerinde Raşit Kemali imzasını
kullanıyor. 1940'ta Bursa Cezaevi'nde Nâzım Hikmet'le tanışıyor, 52.
koğuşta karşılıklı ranzalarda yatıyorlar. Orhan Kemal, bu sırada
Nâzım Hikmet'in yönlendirmesiyle şiiri bırakıp düzyazıya yöneliyor.
Birtakım denemeler yapıyor ve bu denemeleri Nâzım Hikmet'in yol
göstermesiyle çeşitli dergilere gönderiyor. Yürüyüş isimli bir
dergiye Orhan Raşit ismiyle gönderdiği öyküsü |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
"Kendindeki kusurları görebilmek bir özelliktir, bu kusurları
söyleyebilmek ikinci
özellik, hele kendisiyle alay edebilmek bir zekâdır. " (Avare
Yıllar, 1950)
Orhan Kemal diye kendisine geliyor. Merak edip soruyor dergiye
adının neden değiştirildiğini. O dönemde dergide soruşturma
olduğunu, yazarların başına bir şey gelmesini engellemek için
isimlerin değiştirildiğini öğreniyor. Dergi yönetiminin kararıyla
aldığı Orhan Kemal ismini önce yadırgıyor ama sonra hoşuna gidiyor
ve bu imzayı diğer yazdıklarında da kullanmaya devam ediyor, ölümüne
kadar bu isimle yazıyor. Bu öyküyü müzenin duvarlarında asılı olan
yazıda, Orhan Kemal'in kendi ağzından okuyoruz.
Nâzım Hikmet'le tanışmasına vesile olan hapishane günleri 1938
yılının Kasım ayında başlıyor. Çeşitli toplantı ve buluşmalarda
jurnalciler tarafından kayda alınan sözleri, konuşmaları dönemin
ceza yasasının 94. maddesine istinaden komünizm propagandası
sayılıyor ve askeri mahkemenin kararıyla beş yıl hapiste yatmasına
neden oluyor. Gorki'nin kitaplarını okuduğu için, Nâzım Hikmet'in
şiirlerini takdir ettiği için, ülkenin içinde bulunduğu durumdan
duyduğu rahatsızlığı, "Neden biz Balkan ülkelerinden geriyiz," gibi
cümlelerle dile getirdiği için komünist damgası yiyor.
26 Eylül 1943'te cezası bitip de hapishaneden çıktıktan sonra da
Nâzım Hikmet'le yazışmaya devam ediyorlar.
1944'te Orhan Kemal, Nâzım Hikmet'e yazdığı bir mektupta oğlunun
yaklaşan doğum haberini veriyor.
Nâzım Hikmet de bunun üzerine, "Kimseye sözünüz yoksa, çocuk da
oğlan olursa benim adımı verin," diye bir ricada bulunuyor. 1944'ün
Temmuz ayında doğan en büyük oğul adını böyle almış oluyor.
1950 yılında Nâzım Hikmet de Bursa Cezaevi'nden çıkıp İstanbul'a
geliyor. 1951 'in Nisan ayında Orhan Kemal ailesini de alarak
Adana'dan İstanbul'a göç ediyorlar.
Nâzım Hikmet'le 10 Haziran 1951'de bir Pazar günü görüşüyorlar. 17
Haziran 1951 'de de Nâzım Hikmet bir daha geri dönmemek üzere
yurtdışına gidiyor. Yazışmalar sekteye uğruyor, Nâzım Hikmet'in
sabit bir adresi olmadığı için ona ulaşmak zorlaşıyor. Orhan
Kemal'in de yurtdışına çıkış yasağı olduğu için onu ziyarete
gidemiyor. 1968'de Fikret Otyam'ın da büyük uğraşıyla pasaportunu
alabiliyor. İlk kez 1969'da Maksim Gorki'nin 100. yaşından dolayı
bir davet alıp Moskova'ya gidiyor. 1970'te de Sofya'dan davet
alıyor. Orada vefat ediyor.
2000 yılında açılan müze sayesinde ölümsüzleşen büyük yazar Orhan
Kemal'in 2014'te 100. yaş günü kutlanacak.
Işık Öğütçü, 100. yaşı vesilesiyle hazırlanacak bir fotoğraf
albümünün yanında bir de babasının mektuplarının yayınlanacağı
haberini verdi. Ancak Türk edebiyatında ilk kez yapılacak olan bir
çalışmayla mektupların karşılıklarının da yayınlanmasını
istediklerini belirtti. Bunun zaman alan, zor bir uğraş olduğu
aşikar.
Kütüphane çalışmalarında bulunan, hiç yayınlanmayan öykülerinden ve
röportaj lanndan derlenecek bir kitap için de hazırlıklar devam
ediyor.
Bunların dışında 2014 yılı için Orhan Kemal ailesinin devletten bazı
talepleri de var. 2014 yılının Orhan Kemal yılı ilan edilmesi ve bu
çerçevede çeşitli kültürel ve sanatsal etkinliklerin yapılması
taleplerinin başında geliyor. Orhan Kemal ve yapıtları üzerine ı_f
mm |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Sanatçı, doğanın kopyacısı değil, kendinden birşeyler katan
bileşimci olmalıdır. (Yelken Dergisi, Kasım 1963)
sempozyumların düzenleneceği, yaşamı ile ilgili belgesel ya da drama
filmlerin yapılacağı, kültür merkezlerine ya da üniversitelere Orhan
Kemal adının verileceği, okullarda düzenlenecek kampanyalarla Orhan
Kemal kitaplarının geniş kitlelere ulaştırılacağı, müzenin
şartlarının iyileştirileceği bir yıl olmasını diliyor ailesi.
Türkiye'de olduğu kadar dünyada da tanınıyor Orhan Kemal. Bugüne
kadar 40'ın üzerinde dile çevrildi.
Almanya, Arnavutluk, Bulgaristan, Çin, İngiltere, İspanya, İsrail,
İtalya, Lübnan, Makedonya, Mısır, Yunanistan gibi ülkelerin her
birinde birden fazla kitabı yayınlandı. Hâlâ da çevrilmeye ve
okunmaya devam ediyor. Bu yıl Sırbistan'da Baba Evi, Vukuat Var ve
Hanımın Çiftliği, Pakistan'da Nâzım Hikmet'le 3,5 Yıl ve Suriye'de
Evlerden Biri ile Kötü Yol adlı kitaplar yayınlanacak. Hanımın
Çiftliği, Kötü Yol, Evlerden Biri romanlarından uyarlanan dizilerle
Orhan Kemal'in kahramanları milyonlarca kişiye ulaşıyor. Dizi
yapımcılarından tek isteklerinin Orhan Kemal'in dünya görüşüne halel
getirilmemesi olduğunu belirten Işık Öğütçü, diziler sayesinde tek
seferde 20-25 milyon izleyiciye hitap edilebildiğini, hafızaların
tekrar canlandırıldığını ve insanların tekrar kitaba yöneldiğini
söylüyor. Orhan Kemal, yaşadığı kısacık ömrü boyunca birçok yerde ve
insanda iz bırakmış. Bir imza gününde, bir dost meclisinde
hasbelkader ustayla yan yana gelen, yaşamının bir yerinde yolu
onunla kesişenlerin sayısı azımsanamaz. Ustanın oğlu Işık Öğütçü
müzeyi zenginleştirmek için Orhan Kemal'le ilgili her türlü bilgi,
belge, fotoğrafın katkısı olacağını özellikle vurguluyor.
Adres: Orhan Kemal Müzesi ve Kültür Merkezi Akarsu Caddesi No: 30
Cihangir, Taksim, İstanbul Tel: 0212 292 92 45 - [email protected]
kendinden bir şeyler katan Dergisi, Kasım 1963) Sanatçı, doğanın
kopyacısı değil, bileşimci olmalıdır. |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|