Ana Sayfa

 
 

Cumhuriyet Kitap - Işık Öğütçü - 4 Ekim 2012

 

 

99. Yaşına Girerken

 

   
 

 


 

İLHAN FAHRİ DEMİR’İN İZİNDE…


 

Bir sanatçının veya edebiyatçının mektuplarını okuduğunuzda ne hissedersiniz? Okuyucuya göre değişen bir durumdur tabii ki… Kimi sanatçının dönemindeki sosyal, politik, tarihsel gelişmeleri takip eder, kimi insani ilişkileri, kimi mektubun satırlarındaki gizemin heyecanıyla sürüklenir gider. Sonuncusu ben de daha baskın çıkar. Örneğin, 1958 tarihinde yazılan mektupta sözü edilen bölüm gibi, “B….. yayınlar serisi tutturmak üzereyim. (…) Mecbur edenler utansın. Bir yandan senaryoları ret, bir yandan kitapların fazla satmaması için elden geleni geri koydurmamak. Başka çıkar yol bulamadım. Varsa ayıbı, hacaleti, kepazeliği onların üzerine.”

İlk bakışta pek bir şey ifade etmez gibi görünen alıntının altında başka şeylerin olabileceğini sezdiğiniz anda kalbiniz daha hızlı çarpmaya başlar. Hele bu cümleden olmak üzere elinizde edebiyatçıya ait yaprakları soluk sarı defterler varsa, defterlerin içindeki solmuş sayfalarda yazanlara daha dikkatli bakarsanız, şunları görürsünüz: Eylül 957-Alacak: Gündüz gazetesi 100.-, Ekim ayı yine Gündüz gazetesi 150.-.

Burada yazan toplam iki yüz elli lira neyin bedelidir. Sizi bir merak sarar, araştırmaya başlarsınız. Ben de aynı şeyi yaptım. Kütüphaneye gittim. Eylül 1957-Ocak 1958 tarihleri arasındaki Gündüz Gazetesi’nin ciltlerini istedim. Üç adet siyah, sayfaları eskilikten sararmış, benimle yaşıt olan ciltleri incelemeye başladım. O aylarda olan olaylar bir film şeridi gibi önümden akmaya başladı. Bu arada tefrika romanlar, öyküler, çeşitli makaleler parmaklarımın arasındaydı. İsmini ilk defa duyduğum yazarlar olduğu gibi, her gün yazısı olan ilginç bir isimde gözüme çarptı, “İlhan Fahri”. Sayfaları çevirdikçe bu ismi hep gördüm. Önce her gün yayınlanan “Şehirden Çizgiler” adı altında kısa öyküler yazan biri olarak tanıdım. Öyle bir güne geldim ki, hem “Şehirden Çizgiler” devam ediyor, hem de “Konya Oturak Âlemleri” ismiyle romanı tefrika ediliyordu. Sayfaları yine çevirmeye devam ettiğimde, bir romanıyla daha karşılaştım, “2 Damla Gözyaşı-Aşkımın Son Hatırası”. Ancak bu tefrika romanın yazarının ismi kısmında şu ifade vardı, “Yazan: Türkiye’nin en büyük ses sanatkârı”. İyi mi? Hepsi bu kadardır diye düşünürken bu iki tefrika roman bitmiş, karşıma bu sefer İlhan Fahri Demir olarak “Son Kurşun” adıyla başka bir tefrika roman çıkmıştı.

Neden bu isim sürekli gazetede yer almıştı? Buna, yazdığı bir mektup açıklama getiriyordu, “Elimde çok güzel bir roman var. Var ama bitmiş değil. Tefrikaya başlayabilirler. Şartım şu: Tefrikası 30 liradan aşağı olmamak. Sinema ve roman işleri stop dedi. Kendi memleketimde sanatımla geçinemez hale geldim. Şu sıra ‘musahhihlik’ yapıyorum. Yazıların müstear isimle çıkması daha doğru.” Sözünü ettiği tefrika için otuz lira istese de, yirmi liraya yazmak zorunda kalacaktı. Kursağından hakkı olmayan bir tek kuruş dahi geçmeyen, takma adlı İlhan Fahri Demir’in de edebiyat tarihimizde özel bir yeri vardır. Kalemini satmadan, bir yerlere eğilip bükülmeden çalışabilmek, zorluğa göğüs gererek ailesinin yaşam mücadelesini sürdürebilmek, her türlü kıskaca rağmen dürüst kalabilmek, inandığı doğruların adamı olmak önemliydi. O zoru seçti. Kendine yapılan onursuz teklifleri elinin tersiyle itmesini bildi. Onun için yüreklerde kalıcı oldu.

Yıllar sonra gazetede tefrika edilmiş “Konya Oturak Âlemleri”ni “Oyuncu Kadın”, “Son Kurşun”u “Gâvurun Kızı”, “İki Damla Gözyaşı”nı aynı isimle ve 1953 yılında Radyonun Sesi dergisinde yayınlanan “Prenses”i de “Serseri Milyoner” olarak Orhan Kemal imzasıyla kitap olarak yayınlatacaktık. Yazdığı büyük başarı hikâyesinin farkında bile olmayan, 15 Eylül’de 99. yaşına giren İlhan Fahri Demir’le, sessizlerin sesi Orhan Kemal bugünde yaşıyor. İnanıyorum, 2014’te kutlayacağımız yüzüncü yaşında, Adana’da kurulan, kendisinin de çalıştığı Milli Mensucat Fabrikası’nda “Güzel Sanatlar Fakültesi”nin hizmet vereceği “Bilim ve Teknoloji Üniversitesi”ne, ülkemizin kadirbilir ve vefalı insanları “Orhan Kemal”in adını vereceklerdir. Bu davranış, iyi yürekli yazara 2014’te Türkiye’nin sunacağı en büyük doğum günü hediyesi olacaktır.

        

[email protected]