Ana Sayfa

 
 

Kadınca Dergisi - Işık Öğütçü - 1 Ekim 2012

 

 

Işık Öğütçü babası Orhan Kemal'i anlatıyor.
"Orhan Kemal'in dünya görüşüne halel getirmeyin."

 

 

   
 

Işık Öğütçü babası Orhan Kemal'i kaybettiğinde henüz 13 yaşındadır. 0 yaştan itibaren babasının kitaplarını okuyarak büyüyen Öğütçü eğitim hayatını Kimya Mühendisi olarak tamamlar. 2000 yılına gelindiğinde Orhan Kemal eserlerinin tüm teliflerini aile şirketinde toplar. 0 güne kadar değişik yayın evlerinden çıkan kitapların birçoğunda büyük hatalar ve eksiklikler gördüğü için bu kararı alan Işık Öğütçü hummalı bir çalışma dönemine girer. Orhan Kemal'in tüm kitaplarını onlarca defa okur. Her okuyuşunda babasına olan hayranlığı bir kez daha artar. Işık Öğütçü; "2000 yılından bu yana 12 yıldır Orhan Kemal'le yatıp Orhan Kemal'le kalkıyorum. Ev halkı bile bıktı benden. Evde yasakladılar; Orhan Kemal konuşamıyorum" diyor. "O'nun hayranıyım. Eserlerine, anlatımına, dünya görüşüne ve hiçbir zaman kaybetmediği umuduna hayranım" diyerek babasına olan duygularını bu güzel sözlerle tamamlıyor.

 

 

ORHAN KEMAL BUGÜN DE HALKIN SESİ OLMAYA DEVAM EDİYOR...

Bugüne kadar birçok Orhan Kemal eseri senaryolaştırılarak dizi veya film olarak ekranlara taşındı. Başlıca eserler hangileriydi ve bu eserler kayıt altında mı?

1980 ve 2010 yıllarında iki defa "Hanımın Çiftliği", daha sonra "Yalancı Dünya" çekilmişti. Yalan Dünya'nın şu an hiç bir yerde kaydı yok. Sinemaya uyaranmış çok eseri var. Mesela "72. Koğuş" iki defa çekildi. "Gurbet Kuşları" güzel bir diziydi fakat dört bölümde kaldı. Bunun gibi birçok örnek var. 1970 ile 2000 arası bir ajansla çalışıyorduk ve işlerimizi o ajans yönetiyordu. 2000'li yıllardan sonra aile olarak tüm yayın haklarını üstümüze aldık. 2000 yılından sonra yapılan her şey kayıt altında. Öncesinde olanların birçoğu kayıp.

Türk edebiyatının ölümsüz yazarlarından Orhan Kemal'in anısını yaşatmak ve eserlerini gelecek kuşaklara aktarmak için Türkiye'de örneği olmayan bir müze oluşturdunuz. Bize müze hakkında bilgi verir misiniz? Açılışta ilgili makamlardan destek gördünüz mü?

 

Bizim herhangi bir merciden talebimiz olmadı. Bu nedenle destek almadık. Açıkçası ne talepte bulunulacağını da bilmiyorum. Belki 100. yıl nedeniyle Kültür Bakanlığı'nın bir desteği olabilir. Ortak projeler çerçevesinde bir araya gelebiliriz. Müze olarak kullandığımız mevcut binada kitap satışının da yapıldığı İkbal Kahvesi var. Yan taraftaki bina ile de bir şey düşünebiliriz. Ayrıca üs katı da Orhan Kemal Sanat Galerisi olarak yapabiliriz. Sanatsal eserlerin sergilendiği bir sergi alanı olabilir. Bunun için Kültür Bakanlığı'nın bir desteği olabilir. Benim amacım üstadı görünür kılmak, 0'nu yaşatıyorum. Belki çok iddialı konuşuyorum, Orhan Kemal ben olmasam da yaşayacak ama 21. yılda dünyamız görselliğe gitti. Çağı yakalamak gerekiyor diye düşünüyorum. 2000 yılında biz web sitemizi yaptığımızda bu kadar fotoğraf ve görsel ağırlıklı değildi. Son dönemlerde yapılan röportajları videoları, fotoğrafları hepsini web sitesine yüklüyoruz. İlgililer müzemizi web sitemizden de takip edebilsinler istiyoruz.

Herhangi bir Orhan Kemal eserini okurken film tadında anlatılan kurgu ve sade anlatım diliyle oluşan karakterler insanı öykünün içine çekiyor. Orhan Kemal romanlarının en çok senaryolaştırılan eserler arasında yer almasının sebebi bu olabilir mi? Orhan Kemal eserlerinin diziler aracılığıyla tekrar gündeme gelmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Orhan Kemal zaten biliniyordu ama bazı kesimler O'nu yeni keşfettiler. Dediğiniz gibi O'nun bütün eserleri kendi içinde bir film taşıyor. Bunu sadece ben demiyorum. Her hangi bir kitabını okuduğunuzda okurken zaten filmi çekiyorsunuz. Orhan Kemal'in çok ilginç bir yazım tekniği var. 0 size sayfalarca bir şey anlatmıyor, iki konuşmayla bütün olayı ve görüntüyü veriyor. Bu yapımcılar için aranan bir unsur. Orhan Kemal her zaman vardı, biz müzeyle biraz daha görünür kıldık. Sonra Orhan Kemal'in herhangi bir kitabını okuyan bundan çok büyük dizi çıkar, malzeme çıkar diyerek bize yöneldi. Kısa süre önce yeniden çekilen ve iki yıl süren Hanımın Çiftliği dizisi büyük ilgi gördü. Şu an hazırlık aşamasında olan ön anlaşmaları yapılan, senaryolaştırılan eserleri bulunuyor. Hanımın Çiftliği büyük bir rüzgardı. Dönem filmi olması nedeniyle çok beğenildi.

Orhan Kemal'in eserlerinde yer alan konuların halen geçerliliğini koruması, yıllar geçmesine rağmen aynı sorunların gündemi meşgul etmesi üzücü değil mi?

Maalesef üzerinden onlarca yıl geçmesine rağmen bugün ülkemizde hala o kitaplardaki gerçekler yaşanıyor. Sanki bugün yazılmış gibi her şey. Halkın, gündemin nabzını tutanlar yaşıyorlar ve yaşadıkları için yazıyorlar. İnsanı ve gündemi öyle bir gözlemliyor ki yazdıkları konular her dönem geçerliliğini koruyor. 0 konunun değişmesi için ülkenin bir anda iki yüz yıl hızlanıp değişmesi gerekiyor. Ama bugün bakıyorsun ülke başka bir yöne doğru değişiyor. 0 açıdan gününü, dönemini yalın, anlaşılabilir ve gündemi çok iyi irdeleyip sade bir şekilde anlatmış olan bu yazarların sayısı dünyada çok fazla değil. Aslında Orhan Kemal bizim şansımız böyle bir yazarımız var. Çok derin konuları çok sade işlemiş. Bugün ilkokul beşinci sınıftaki çocuk bile anlayabilir. Kitaplarında her şey var, sadece Türk olarak biz yokuz. Arap'ı, Ermeni'si, Yahudi'si hepsi kaynaşıyor bu kitaplarda. Sonunda ortak bir yere varıyorlar. Bir insanlık ayıbını veyahut insanlığın sömürüsünü, ezilmişliğini, haksızlığa uğramasının nasıl sonuçlar doğurduğunu net bir dille anlatıyor, bu nedenle de unutulmuyor.


 

Orhan Kemal bir marka. Onun adını kullanmadan eserlerini esinlendik diye, değiştirip dizi yapıyorlar. Amaç başrol oyuncusuna verdikleri kadar parayı bile o eseri yaratan kişiye vermemek.


 

Bütün bunları yazarken yine de umutsuzluğu yansıtmamış. Siz birçok söyleminizde "Orhan Kemal umudun ve iyimserliğin yazarıdır" diyorsunuz.

Evet. Hiçbir zaman umudunu yitirmedi. Yazdığı kitapların hepsinde bir umut vardır. Kitabın içinde bir cümle öyle bir parlar ki işte bu parça babamın gerçekçi yanıdır. Size umut taşır. Her şeyi verir aslında kitaplarında, formülü anlatır ama müdahale etmez. Okuyucu çözsün, alsın ister. Gerçek edebiyat budur. Yazar her şeyi görür, anlatır okuyucu buradan alacağını alır. Çok doğru şeyler alırlar aslında.

Çekilen dizilerde ve filmlerde Orhan Kemal'in doğru yansıtıldığını düşünüyor musunuz?

Benim orda gözlediğim, arzu ettiğim başka bir şey var. Bunu Vedat Türkali de söylüyor "Hiçbir kitap sayfa sayfa ne dizi ne de film olamaz" diyor. Dizi veya film olduğunda ona bir takım farklı unsurlar katacaksınız.

Yani sadece yazarın gözüyle bakmanız zor. Senarist burada çok önemli bir unsur. Onun için de genelde benim senaristlere tavsiyem bir yazarın sadece bu kitabı değil birçok kitabını okumaları. Böyle bir olaya soyundukları zaman Orhan Kemal'in pek çok kitabını okumalılar. Bu Orhan Kemal'i özümsemek demek, Orhan Kemal'i iyi yorumlamak demektir. İşte o zaman yazılan senaryo daha etkili ve gerçekçi olur. Şu an "Kötü Yol" isimli romanı senaryolaştırılarak dizi olarak ilk bölümü yayınlandı. Bir senarist için "Ben sadece o romanı okuyayım ve bir senaryo yazayım" demek pek tutarlı değil. Ben dizilerde başka bir şeye bakıyorum o da Orhan Kemal'in geleceğe taşınması ve toplumsal hafızanın canlı tutulması. Seyirci o diziyi izler, isterse kitabını da alır. Okuduğu zaman kitapla dizinin aynı gitmediğini görür. Bu hiçbir önem taşımaz. Bir dizi izleyiciye Orhan Kemal'i sevdiriyor mu? Onu alıp okutuyor mu? Benim için bunlar önemli. Fakat bir gerçek var, ne olursa olsun dünyanın en güzel filmi veyahut dizisi de çekilse kitap benim için bambaşka bir dünyadır. Okurken ben o kitapta karakterleri oyuncuları seçerim, hikayeyi kafamda canlandırırım, mekanlar benim mekanlarımdır. O mekânlarda dolaşır orda anlatılanları hisseder yaşar ve bunu yaratırım. Kitap okuyucularının hepsi de zaten aynısını yapıyor.

 

Orhan Kemal'in, dünya görüşüne halel getirmeyin başka bir şey İstemiyoruz.

Yeri gelmişken burada hemen şunu sorayım. Eserin haklarını verip senaryolaştırılırken ve sonrasında tiplemelere, yoruma, oyuncu ve yer seçimine müdahaleniz oluyor mu?

0 zaman senaryoyu benim yazmam lazım. Senaryo yazmak senaristin işi, bu konuda yardımcı olamıyorum.

Ona da soyunamam çünkü o iş çok başka bir iş. Çok yüksek bir tempoda yazılan bir şey, benim işim o değil. Senaryoyu zaman zaman istiyor ve okuyorum. Bizim yaptığımız sözleşmelerde bir madde var. Diyoruz ki "Orhan Kemal'in dünya görüşüne halel getirmeyin" başka bir şey istemiyoruz. Tabii ki konu senaryolaştırılırken yan konular ilave olacak, karakterler girecek bu işin doğasında var. Bu büyük bir sektör, sadece senarist, yapımcı ve benim aramda olan bir şey değil. Şöyle bir baktığınızda bir dizi veya film için 200 kişi emek sarf ediyor. Ben şimdi engel olmaya kalksam orada çalışan bir sürü emekçinin işini de engellemiş olurum. Kamuoyuna yansımadan önerilerimi yapımcıyla konuşuyorum. Mesela Hanımın Çiftliği'nde de öneride bulundum. Gündeme aldılar, ona göre değerlendirdiler veya değerlendirmediler.

Bu gün Orhan Kemal'in hayatı senaryolaştırılsa kimin oynamasını istersiniz?

Bu sektörün içinde değilim o nedenle bilmiyorum. 0 takdiri işi bilene bırakıyorum. Benim birini önermem için veya ısrar etmem için kişileri çok iyi tanımam gerekli. Fakat şöyle bir şey olabilir, Orhan Kemal'i oynayacak ya da eserlerinden birinde yer alacak oyuncular gelip müzeyi gezip bilgi alabilirler. Hikayelerin ruhunu anlayabilmek için benimle konuşabilirler. Bunu çok az oyuncu yapıyor. Hanımın Çiftliği'nde sadece Yasin Ağa ve Gülizar rollerini oynayan oyuncularımız ziyarete geldi mesela. Daha sonra da Mehmet Aslantuğ geldi. Şu an çekime başlanmış ve gösterime giren dizilerden gelen kimse yok. Aslında bir kere gelmeleri ve buradaki havayı solumaları gerekli. Şu anda gösterime giren Kötü Yol ve Evlerden Biri ekibinden kimse gelmedi. Yapımcıların hepsine bu durumu özellikle belirttim. Gelmesinler ama iyi bir sonuç çıkartsınlar diyorum artık. Orhan Kemal eserlerinde oynayan çoğu oyuncu Cihangir'de kafelerde zaman geçiriyor iki adım yakınlarında Orhan Kemal Müzesi dikkatlerini çekmiyor. Bu durumdan Orhan Kemal Müzesi bir şey kaybetmiyor, onlar kaybediyor. Çünkü buradan alacakları bir ışık belki onların oyunculuklarını farklı bir zirveye ulaşmasını sağlayacak. Maalesef böyle bir kültürümüz yok.

Gazete kupürlerini okurken babanızın sadece gazetede yayınlanmış, kitaplaştırılmamış bir romanını bulmuşsunuz. Bu kayıp roman hakkında bilgi verir misiniz?

Evet. 0 heyecanı aynı duygularla bugün de yaşıyorum. 1960 yılında 1 Temmuz'da İstanbul Son Saat isimli gazetede 60 bölümün iki ay tefrika edildiğini sonra babamın o romanı unuttuğunu 2011 yılında o romanı bulduğum zaman anlıyorum. Hiçbir yerde belge yok. Sadece bir sayfalık röportaj kupürü var. Yıllardır o kupür orada bakıyorum ve geçiyorum okumak hiç aklıma gelmiyor, Geçen yıl kupürü okudum ve inanın Arşimet'in hamamdan çıplak fırlaması gibi "buldum" deyip yerimden fırladım. Hakikaten çok enteresan bir şey babamın bir romanını bulmuştum.


 

Orhan Kemal'in bugün de yaşamasının nedeni hala bir şeylerin değişmemesinden kaynaklanıyor. "Bereketli Topraklar Üzerinde'adlı eserinde; konu neyse, yıllar geçmesine, rağmen bugün "Bereketli Topraklar Üzerinde 2012"de, aynı şey. Ben isterdim, ki Türkiye, başka bir boyut atlasın Orhan Kemal gündemde hiç olmasın, sadece kitaplarıyla dönemini anlatsın.

Dikkatinizi çekiyor mu bilmiyorum geçen yıl ekrana gelmeye başlayan Kuzey ve Güney dizisi Orhan Kemal'in "Yüz Karası" isimli kitaptan esinlenmiş gibi görünüyor. Sadece bazı küçük değişiklikler var. Bu konular hakkında ne düşünüyorsunuz? Esinlenme ve kopyalama sizce doğru mu?

Yapabilirler, yapıyorlardır da. Orhan Kemal'in çok eseri esin kaynağı olmuştur. Ama bir şeyde hata ediyorlar, Orhan Kemal bir marka. Orhan Kemal'i kullansalar bir basamak daha atlayacaklar. Belki telif vermemek için oyunlar yapılıyor. Şu an konu üzerine bir şey diyemem, yorum yapamam ama yapan var. Hatta yine bir televizyon kanalında oynayan bir dizi için beni arayıp uyardılar. Hakikaten baktım bazı küçük değişiklikler dışında konu aynı. Fakat dizinin ömrü uzun olmadı ve 6. bölümde kaldırıldı. Niye çekiniyorlar burada koca bir yazar var. Bunun ismini çok büyük bir gururla kullanacaksınız.

Bunda teliflerin etkisi olabilir mi?

Bize verdikleri telifler o kadar büyük miktarlar değil. Bir başrol oyuncusunun aldığı miktar kadar, yazara da verilmesi lazım, bu işin bir ölçüsü olmalı. 0 zaman diyeceksiniz ki buyur bir kitap da sen yaz! Bakalım yazabiliyor musun?

Bir kitap yazmak, güzel bir eser ortaya koymak bu kadar kolaysa otur sen yaz! Yazarlar çok zor şartlar içinde yazıyor, hele geçmiş dönemlerde bu daha zordu. Orhan Kemal kitaplarının konuları orijinal, elli tane kitabın hiç biri birbirine benzemiyor. Bu kadar üretken ve halkın sevdiği bir yazar ve siz hala 21. yüzyılda bile onun eserine göz dikiyor, hırsızlık yapıyorsunuz. Bu çok ayıp bir şey. Az önce yıllar geçse de bir şeylerin değişmediğinden bahsetmiştin. 1950'li 60'lı yıllarda babamın anlattığı zaman aynı olaylar vardı, şimdi de aynı olaylar devam ediyor. Niye değişmiyor? Sorgulamak gerekli... Uyarlama diyoruz, esinlenme diyoruz geçip gidiyoruz. Korsan kitabın basıldığı bir ülkedeyiz. Çok önemli yazarların öykülerini toplayıp antoloji yaptık deyip hiçbir telif önermiyorlar. Yani böyle bir şey olur mu? Hikayeyi vermediğiniz zaman "Orhan Kemal çok önemli bir yazar ve antoloji de olmadan olur mu" diyorlar. Kimi kandırıyorlar! Yaşım kadar bu sektörün yani kitap dünyasının içindeyim. Böyle durumlarda ben de öyküleri vermiyorum. Çok isteyen olursa öykü kitapları var alıp okuyabilir. İlla antolojide yer alması gerekmiyor. Benim amacım Orhan Kemal'i gelecek kuşaklara tanıtmak, anlatmak, aktarmak.

 

Bu konuların çözümü için çıkarılan telif hakkı yasası etkili değil mi?

Telif yasası dediniz. Yasalar 70 yıl gibi bir süre veriyor aileye. Aile bu süre içinde iyi bir yere taşıyabiliyorsa eserleri yine ailede kalmasında bir sakınca yok. Çünkü ne olacak biliyor musunuz, eserin sahibinin vefatından 70 yıl sonra herkes tüm kitapları basmak isteyecek. Özensiz davranacak, içinden sayfalar eksilecek, paragraflar düşecek bu şekilde basacaklar. İşte o zaman Orhan Kemal'e en büyük kötülük yapılmış olacak. Ben hep Orhan Kemal örneğini veriyorum çünkü bunu yaşadım. 2000 yılından bu güne kadar üç tane yayın evi değiştirdik. Bir yayın evine "biz bu kapakları değiştirelim" diyerek kitapları okumaya başladım.

Ondan sonra Orhan Kemal'e hayranlığım ortaya çıkmaya başladı. Her kitabını on kere falan okudum. O eski kurşun baskılar de neler olmuş. Kaç tane baskıda kitabın içinden paragraflar düşmüş, şanslıyız ki kitapların orijinalleri var.

Ben birinci baskıyla son baskıyı aldım elime tüm kitapları tek tek karşılaştırarak okudum. Satır satır okuyarak neler tamamlamadım ki! Neler atlanmış, neler değiştirilmiş, neler kopmuş gitmiş hepsini tekrar düzenledim. Çünkü kimse bunu fark etmiyor bu durum çok acı. Şimdi çıkan kitaplar hepsi pırıl pırıl, hepsini ben kontrol ediyorum.

Bu durum Orhan Kemal'i daha iyi anlamanızı sağlamış olabilir mi?

Tabi ki... Bu bir yandan çok iyi oldu. Bana şimdi sorun Kötü Yol, Bereketli Topraklar Üzerinde hepsini size tek tek anlatayım. Şu anda tüm kitaplardaki karakterler hepsi kafamda oynuyor. Tüm bu okuma ve çalışmalardan sonra ben Orhan Kemal'i kıskandım. Çok güzel yazabilen bir insanın benim babam olması çok önemli bir şey. 1950'lerde yapılan bir röportajda sormuşlar "Orhan Bey en sevdiğiniz eseriniz hangisidir ve kaç günde yazdınız?" O zaman "Vukuat Var"ı yazmış ve onu çok sevdiğini söylemiş ve 20 günde yazdığını belirtiyor. 350-400 sayfalık bir dosyayı 20 günde yazıyor. Bu nasıl bir tempo ve matematiksel bir formül? Yazı ve cümleler bir yerde sarkmaz mı ve hepsi birbirini izleyerek akıcı bir şekilde sürükleyebilir mi? İşte Orhan Kemal'in kitaplarında bunların hepsi mevcut.

ORHAN KEMALİN BÜTÜN ESERLERİ İÇİNDE BİR FİLM TAŞIYOR...

Siz kitap yazmayı düşünüyor musunuz? Ailede başka yazar var mı?

Ben istiyorum ama daha o mertebeye erişmediğimi düşünüyorum. Bir büyük ağabeyim babamın sağlığında yazıyordu. Hatta birkaç yazısı babamın düzeltmesi ile Varlık'ta yayınlandı. Fakat daha sonra devam etmedi. Biz daha çok teknik yönde ilerledik. Kafamda bir sürü şey uçuşuyor ama çıkartmak için çıkartmıyorum.

Bu konuda sizin işiniz çok zor görünüyor. Orhan Kemal'in oğlu olarak mukayese edileceksiniz. Aşılması güç olmayacak mı?

Ben de takma ad kullanırım... Görünmem... [gülüyor, sohbetin bu kısmı esprilerle gülüşerek geçiyor] Yazacağım konu hiçbir zaman üstadın konuları olmayacak. Belki bilim kurgu ya da polisiye yazacağım. Henüz karar vermedim.

Dizi, film ve kitap arasındaki farkı nasıl yorumluyorsunuz?

Kitap benim her zaman tercihimdir ama şimdiki kuşak bunu dizi olarak seyretmekten daha çok hoşlanıyor. Okumak daha az tercih edilir oldu. Biri anlatsın da biz dinleyelim şeklinde ilerliyor. Bir de şu var. Siz kitabı 20 -25 milyon kişiye okutamazsınız. Ama bir diziyi aynı anda o kadar kişi izler.

Dizileri uzatmak için senaristlerin ve yapımcıların konuyu uzatması konusunda ne düşünüyorsunuz?

Evet, böyle de bir durum var. Hanımın Çiftliği sırasında kitaptan uzaklaştığı için çok eleştiri yapıldı. Ama Orhan Kemal'in dünya görüşünden uzaklaşılmadı. Orhan Kemal kitabında karakterleri kısa kısa anlatıp geçmiş. Dizide bu alanlar daha geniş yer buldu. Orhan Kemal gerekli görseydi o karakteri daha geniş ele alırdı. Ayrıca yapımcı gerek görmüş karakterin anlatımını ve rolünü genişletmiş bunlar olağan şeyler. Her şeyi yüzde yüz veremiyorsunuz.

Şu ana kadar senaryolaştırılmış kitaplar arasında en iyi uyarlama olarak Hanımın Çiftliği'ni mi buluyorsunuz?

Hanımın Çiftliği teknik, yorum, oyuncu kadrosu olarak her şeyin örtüştüğü bir dizi oldu. Elbetteki aksaklıklar vardı. Fakat bütün olarak Orhan Kemal'in çizgisinden uzaklaşmadı.


 

"Topluma İletecek Bildiri"

Orhan Kemal günümüzden yaklaşık yarım asır önce 15 Ocak 1966 yılında Varlık'ta yayınlanan "Topluma İletecek Bildiri" isimli bir yazı yayınlamış. Yazısında "Toplumcu bir yazarım. Bireyin gerçek mutsuzluk veya mutluluğunun, içinde yaşadığı toplum düzeninden gelebileceğine inanıyorum. Hikaye, roman, tiyatro oyunlarımın da bu inançtan hız alacağı doğal. Çağımızın pek çok toplumları gibi, içinde yaşadığımız kendi toplum düzenimizin de insanlarımızı mutlu kılmaktan uzak olduğu su götürmez. Ben hikâye, roman, tiyatro oyunlarımla bozuk düzenimizin nedenlerini insanlarımıza göstermek, onları uyarmak, gösterip uyarmakla da kalmayıp bu bozuk düzeni düzeltmeye çaba göstermelerini, bu çabayı elbirliğiyle göstermemiz gerekliliğini yanıtlarım; yanıtlamaya çalışırım" diyor.

Orhan Kemal'in 50 yıl öncesinde kaleme aldığı konuların günümüzde de geçerliliğini koruması değil midir hala kitaplarının en çok senaryolaştırılan yazar olması ve hala onun kitaplarından uyarlanan dizilerin milyonları ekran başına bağlaması?


ORHAN KEMAL MÜZESİ

Işık Öğütçü'nün büyük emek harcayarak ortaya çıkardığı Orhan Kemal Müzesi Türkiye'de örnek bir müze olarak gösteriliyor.

Müzede Orhan Kemal ve ailesinin fotoğrafları, eserlerinin ilk baskıları, yabancı dilde basılmış kitapları, birçok resmi evrak/ belge, kendi çalışma odası, yatağı, kıyafetleri ve birçok eseri yazdığı daktilosu yer alıyor.

"Gerçek olan öğrenmektir. Nereden, nasıl, öğrenirsen öğren. Nereden, nasıl öğrendiğin, diploman, hatta neler bildiğin önemli değil. Ne yaptığın önemli" diyen Türk edebiyatının gerçekçi yazarı Orhan Kemal hakkında bilgi edinmek isteyen ve merak edenler için güzel bir adres olmuş Akarsu Cd. No:30 Cihangir- Taksim'de bulunan Orhan Kemal Müzesi.

 

Orhan Kemal'in dizileşmiş eserleri

 

        

[email protected]