Işık Öğütçü
babası Orhan Kemal'i kaybettiğinde henüz 13 yaşındadır. 0 yaştan
itibaren babasının kitaplarını okuyarak büyüyen Öğütçü eğitim
hayatını Kimya Mühendisi olarak tamamlar. 2000 yılına gelindiğinde
Orhan Kemal eserlerinin tüm teliflerini aile şirketinde toplar. 0
güne kadar değişik yayın evlerinden çıkan kitapların birçoğunda
büyük hatalar ve eksiklikler gördüğü için bu kararı alan Işık Öğütçü
hummalı bir çalışma dönemine girer. Orhan Kemal'in tüm kitaplarını
onlarca defa okur. Her okuyuşunda babasına olan hayranlığı bir kez
daha artar. Işık Öğütçü; "2000 yılından bu yana 12 yıldır Orhan
Kemal'le yatıp Orhan Kemal'le kalkıyorum. Ev halkı bile bıktı
benden. Evde yasakladılar; Orhan Kemal konuşamıyorum" diyor. "O'nun
hayranıyım. Eserlerine, anlatımına, dünya görüşüne ve hiçbir zaman
kaybetmediği umuduna hayranım" diyerek babasına olan duygularını bu
güzel sözlerle tamamlıyor.
ORHAN KEMAL
BUGÜN DE HALKIN SESİ OLMAYA DEVAM EDİYOR...
Bugüne kadar birçok Orhan Kemal
eseri senaryolaştırılarak dizi veya film olarak ekranlara taşındı.
Başlıca eserler hangileriydi ve bu eserler kayıt altında mı?
1980 ve 2010
yıllarında iki defa "Hanımın Çiftliği", daha sonra "Yalancı Dünya"
çekilmişti. Yalan Dünya'nın şu an hiç bir yerde kaydı yok. Sinemaya
uyaranmış çok eseri var. Mesela "72. Koğuş" iki defa çekildi.
"Gurbet Kuşları" güzel bir diziydi fakat dört bölümde kaldı. Bunun
gibi birçok örnek var. 1970 ile 2000 arası bir ajansla çalışıyorduk
ve işlerimizi o ajans yönetiyordu. 2000'li yıllardan sonra aile
olarak tüm yayın haklarını üstümüze aldık. 2000 yılından sonra
yapılan her şey kayıt altında. Öncesinde olanların birçoğu kayıp.
Türk edebiyatının ölümsüz
yazarlarından Orhan Kemal'in anısını yaşatmak ve eserlerini gelecek
kuşaklara aktarmak için Türkiye'de örneği olmayan bir müze
oluşturdunuz. Bize müze hakkında bilgi verir misiniz? Açılışta
ilgili makamlardan destek gördünüz mü?
Bizim herhangi
bir merciden talebimiz olmadı. Bu nedenle destek almadık. Açıkçası
ne talepte bulunulacağını da bilmiyorum. Belki 100. yıl nedeniyle
Kültür Bakanlığı'nın bir desteği olabilir. Ortak projeler
çerçevesinde bir araya gelebiliriz. Müze olarak kullandığımız mevcut
binada kitap satışının da yapıldığı İkbal Kahvesi var. Yan taraftaki
bina ile de bir şey düşünebiliriz. Ayrıca üs katı da Orhan Kemal
Sanat Galerisi olarak yapabiliriz. Sanatsal eserlerin sergilendiği
bir sergi alanı olabilir. Bunun için Kültür Bakanlığı'nın bir
desteği olabilir. Benim amacım üstadı görünür kılmak, 0'nu
yaşatıyorum. Belki çok iddialı konuşuyorum, Orhan Kemal ben olmasam
da yaşayacak ama 21. yılda dünyamız görselliğe gitti. Çağı yakalamak
gerekiyor diye düşünüyorum. 2000 yılında biz web sitemizi
yaptığımızda bu kadar fotoğraf ve görsel ağırlıklı değildi. Son
dönemlerde yapılan röportajları videoları, fotoğrafları hepsini web
sitesine yüklüyoruz. İlgililer müzemizi web sitemizden de takip
edebilsinler istiyoruz.
Herhangi bir Orhan Kemal eserini
okurken film tadında anlatılan kurgu ve sade anlatım diliyle oluşan
karakterler insanı öykünün içine çekiyor. Orhan Kemal romanlarının
en çok senaryolaştırılan eserler arasında yer almasının sebebi bu
olabilir mi? Orhan Kemal eserlerinin diziler aracılığıyla tekrar
gündeme gelmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Orhan Kemal
zaten biliniyordu ama bazı kesimler O'nu yeni keşfettiler. Dediğiniz
gibi O'nun bütün eserleri kendi içinde bir film taşıyor. Bunu sadece
ben demiyorum. Her hangi bir kitabını okuduğunuzda okurken zaten
filmi çekiyorsunuz. Orhan Kemal'in çok ilginç bir yazım tekniği var.
0 size sayfalarca bir şey anlatmıyor, iki konuşmayla bütün olayı ve
görüntüyü veriyor. Bu yapımcılar için aranan bir unsur. Orhan Kemal
her zaman vardı, biz müzeyle biraz daha görünür kıldık. Sonra Orhan
Kemal'in herhangi bir kitabını okuyan bundan çok büyük dizi çıkar,
malzeme çıkar diyerek bize yöneldi. Kısa süre önce yeniden çekilen
ve iki yıl süren Hanımın Çiftliği dizisi büyük ilgi gördü. Şu an
hazırlık aşamasında olan ön anlaşmaları yapılan, senaryolaştırılan
eserleri bulunuyor. Hanımın Çiftliği büyük bir rüzgardı. Dönem filmi
olması nedeniyle çok beğenildi.
Orhan Kemal'in eserlerinde yer alan
konuların halen geçerliliğini koruması, yıllar geçmesine rağmen aynı
sorunların gündemi meşgul etmesi üzücü değil mi?
Maalesef
üzerinden onlarca yıl geçmesine rağmen bugün ülkemizde hala o
kitaplardaki gerçekler yaşanıyor. Sanki bugün yazılmış gibi her şey.
Halkın, gündemin nabzını tutanlar yaşıyorlar ve yaşadıkları için
yazıyorlar. İnsanı ve gündemi öyle bir gözlemliyor ki yazdıkları
konular her dönem geçerliliğini koruyor. 0 konunun değişmesi için
ülkenin bir anda iki yüz yıl hızlanıp değişmesi gerekiyor. Ama bugün
bakıyorsun ülke başka bir yöne doğru değişiyor. 0 açıdan gününü,
dönemini yalın, anlaşılabilir ve gündemi çok iyi irdeleyip sade bir
şekilde anlatmış olan bu yazarların sayısı dünyada çok fazla değil.
Aslında Orhan Kemal bizim şansımız böyle bir yazarımız var. Çok
derin konuları çok sade işlemiş. Bugün ilkokul beşinci sınıftaki
çocuk bile anlayabilir. Kitaplarında her şey var, sadece Türk olarak
biz yokuz. Arap'ı, Ermeni'si, Yahudi'si hepsi kaynaşıyor bu
kitaplarda. Sonunda ortak bir yere varıyorlar. Bir insanlık ayıbını
veyahut insanlığın sömürüsünü, ezilmişliğini, haksızlığa uğramasının
nasıl sonuçlar doğurduğunu net bir dille anlatıyor, bu nedenle de
unutulmuyor.
Orhan Kemal bir marka. Onun adını
kullanmadan eserlerini esinlendik diye, değiştirip dizi yapıyorlar.
Amaç başrol oyuncusuna verdikleri kadar parayı bile o eseri yaratan
kişiye vermemek.
Bütün bunları yazarken yine de
umutsuzluğu yansıtmamış. Siz birçok söyleminizde "Orhan Kemal umudun
ve iyimserliğin yazarıdır" diyorsunuz.
Evet. Hiçbir
zaman umudunu yitirmedi. Yazdığı kitapların hepsinde bir umut
vardır. Kitabın içinde bir cümle öyle bir parlar ki işte bu parça
babamın gerçekçi yanıdır. Size umut taşır. Her şeyi verir aslında
kitaplarında, formülü anlatır ama müdahale etmez. Okuyucu çözsün,
alsın ister. Gerçek edebiyat budur. Yazar her şeyi görür, anlatır
okuyucu buradan alacağını alır. Çok doğru şeyler alırlar aslında.
Çekilen dizilerde ve filmlerde
Orhan Kemal'in doğru yansıtıldığını düşünüyor musunuz?
Benim orda
gözlediğim, arzu ettiğim başka bir şey var. Bunu Vedat Türkali de
söylüyor "Hiçbir kitap sayfa sayfa ne dizi ne de film olamaz" diyor.
Dizi veya film olduğunda ona bir takım farklı unsurlar katacaksınız.
Yani sadece
yazarın gözüyle bakmanız zor. Senarist burada çok önemli bir unsur.
Onun için de genelde benim senaristlere tavsiyem bir yazarın sadece
bu kitabı değil birçok kitabını okumaları. Böyle bir olaya
soyundukları zaman Orhan Kemal'in pek çok kitabını okumalılar. Bu
Orhan Kemal'i özümsemek demek, Orhan Kemal'i iyi yorumlamak
demektir. İşte o zaman yazılan senaryo daha etkili ve gerçekçi olur.
Şu an "Kötü Yol" isimli romanı senaryolaştırılarak dizi olarak ilk
bölümü yayınlandı. Bir senarist için "Ben sadece o romanı okuyayım
ve bir senaryo yazayım" demek pek tutarlı değil. Ben dizilerde başka
bir şeye bakıyorum o da Orhan Kemal'in geleceğe taşınması ve
toplumsal hafızanın canlı tutulması. Seyirci o diziyi izler, isterse
kitabını da alır. Okuduğu zaman kitapla dizinin aynı gitmediğini
görür. Bu hiçbir önem taşımaz. Bir dizi izleyiciye Orhan Kemal'i
sevdiriyor mu? Onu alıp okutuyor mu? Benim için bunlar önemli. Fakat
bir gerçek var, ne olursa olsun dünyanın en güzel filmi veyahut
dizisi de çekilse kitap benim için bambaşka bir dünyadır. Okurken
ben o kitapta karakterleri oyuncuları seçerim, hikayeyi kafamda
canlandırırım, mekanlar benim mekanlarımdır. O mekânlarda dolaşır
orda anlatılanları hisseder yaşar ve bunu yaratırım. Kitap
okuyucularının hepsi de zaten aynısını yapıyor.
Orhan Kemal'in, dünya görüşüne
halel getirmeyin başka bir şey İstemiyoruz.
Yeri gelmişken burada hemen şunu
sorayım. Eserin haklarını verip senaryolaştırılırken ve sonrasında
tiplemelere, yoruma, oyuncu ve yer seçimine müdahaleniz oluyor mu?
0 zaman
senaryoyu benim yazmam lazım. Senaryo yazmak senaristin işi, bu
konuda yardımcı olamıyorum.
Ona da
soyunamam çünkü o iş çok başka bir iş. Çok yüksek bir tempoda
yazılan bir şey, benim işim o değil. Senaryoyu zaman zaman istiyor
ve okuyorum. Bizim yaptığımız sözleşmelerde bir madde var. Diyoruz
ki "Orhan Kemal'in dünya görüşüne halel getirmeyin" başka bir şey
istemiyoruz. Tabii ki konu senaryolaştırılırken yan konular ilave
olacak, karakterler girecek bu işin doğasında var. Bu büyük bir
sektör, sadece senarist, yapımcı ve benim aramda olan bir şey değil.
Şöyle bir baktığınızda bir dizi veya film için 200 kişi emek sarf
ediyor. Ben şimdi engel olmaya kalksam orada çalışan bir sürü
emekçinin işini de engellemiş olurum. Kamuoyuna yansımadan
önerilerimi yapımcıyla konuşuyorum. Mesela Hanımın Çiftliği'nde de
öneride bulundum. Gündeme aldılar, ona göre değerlendirdiler veya
değerlendirmediler.
Bu gün Orhan Kemal'in hayatı
senaryolaştırılsa kimin oynamasını istersiniz?
Bu sektörün
içinde değilim o nedenle bilmiyorum. 0 takdiri işi bilene
bırakıyorum. Benim birini önermem için veya ısrar etmem için
kişileri çok iyi tanımam gerekli. Fakat şöyle bir şey olabilir,
Orhan Kemal'i oynayacak ya da eserlerinden birinde yer alacak
oyuncular gelip müzeyi gezip bilgi alabilirler. Hikayelerin ruhunu
anlayabilmek için benimle konuşabilirler. Bunu çok az oyuncu
yapıyor. Hanımın Çiftliği'nde sadece Yasin Ağa ve Gülizar rollerini
oynayan oyuncularımız ziyarete geldi mesela. Daha sonra da Mehmet
Aslantuğ geldi. Şu an çekime başlanmış ve gösterime giren dizilerden
gelen kimse yok. Aslında bir kere gelmeleri ve buradaki havayı
solumaları gerekli. Şu anda gösterime giren Kötü Yol ve Evlerden
Biri ekibinden kimse gelmedi. Yapımcıların hepsine bu durumu
özellikle belirttim. Gelmesinler ama iyi bir sonuç çıkartsınlar
diyorum artık. Orhan Kemal eserlerinde oynayan çoğu oyuncu
Cihangir'de kafelerde zaman geçiriyor iki adım yakınlarında Orhan
Kemal Müzesi dikkatlerini çekmiyor. Bu durumdan Orhan Kemal Müzesi
bir şey kaybetmiyor, onlar kaybediyor. Çünkü buradan alacakları bir
ışık belki onların oyunculuklarını farklı bir zirveye ulaşmasını
sağlayacak. Maalesef böyle bir kültürümüz yok.
Gazete kupürlerini okurken
babanızın sadece gazetede yayınlanmış, kitaplaştırılmamış bir
romanını bulmuşsunuz. Bu kayıp roman hakkında bilgi verir misiniz?
Evet. 0
heyecanı aynı duygularla bugün de yaşıyorum. 1960 yılında 1
Temmuz'da İstanbul Son Saat isimli gazetede 60 bölümün iki ay
tefrika edildiğini sonra babamın o romanı unuttuğunu 2011 yılında o
romanı bulduğum zaman anlıyorum. Hiçbir yerde belge yok. Sadece bir
sayfalık röportaj kupürü var. Yıllardır o kupür orada bakıyorum ve
geçiyorum okumak hiç aklıma gelmiyor, Geçen yıl kupürü okudum ve
inanın Arşimet'in hamamdan çıplak fırlaması gibi "buldum" deyip
yerimden fırladım. Hakikaten çok enteresan bir şey babamın bir
romanını bulmuştum.
Orhan Kemal'in bugün de
yaşamasının nedeni hala bir şeylerin değişmemesinden kaynaklanıyor.
"Bereketli Topraklar Üzerinde'adlı
eserinde; konu neyse, yıllar geçmesine, rağmen bugün "Bereketli
Topraklar Üzerinde 2012"de, aynı şey. Ben isterdim, ki Türkiye,
başka bir boyut atlasın Orhan Kemal gündemde hiç olmasın, sadece
kitaplarıyla dönemini anlatsın.
Dikkatinizi çekiyor mu bilmiyorum
geçen yıl ekrana gelmeye başlayan Kuzey ve Güney dizisi Orhan
Kemal'in "Yüz Karası" isimli kitaptan esinlenmiş gibi görünüyor.
Sadece bazı küçük değişiklikler var. Bu konular hakkında ne
düşünüyorsunuz? Esinlenme ve kopyalama sizce doğru mu?
Yapabilirler,
yapıyorlardır da. Orhan Kemal'in çok eseri esin kaynağı olmuştur.
Ama bir şeyde hata ediyorlar, Orhan Kemal bir marka. Orhan Kemal'i
kullansalar bir basamak daha atlayacaklar. Belki telif vermemek için
oyunlar yapılıyor. Şu an konu üzerine bir şey diyemem, yorum yapamam
ama yapan var. Hatta yine bir televizyon kanalında oynayan bir dizi
için beni arayıp uyardılar. Hakikaten baktım bazı küçük
değişiklikler dışında konu aynı. Fakat dizinin ömrü uzun olmadı ve
6. bölümde kaldırıldı. Niye çekiniyorlar burada koca bir yazar var.
Bunun ismini çok büyük bir gururla kullanacaksınız.
Bunda teliflerin etkisi olabilir
mi?
Bize
verdikleri telifler o kadar büyük miktarlar değil. Bir başrol
oyuncusunun aldığı miktar kadar, yazara da verilmesi lazım, bu işin
bir ölçüsü olmalı. 0 zaman diyeceksiniz ki buyur bir kitap da sen
yaz! Bakalım yazabiliyor musun?
Bir kitap
yazmak, güzel bir eser ortaya koymak bu kadar kolaysa otur sen yaz!
Yazarlar çok zor şartlar içinde yazıyor, hele geçmiş dönemlerde bu
daha zordu. Orhan Kemal kitaplarının konuları orijinal, elli tane
kitabın hiç biri birbirine benzemiyor. Bu kadar üretken ve halkın
sevdiği bir yazar ve siz hala 21. yüzyılda bile onun eserine göz
dikiyor, hırsızlık yapıyorsunuz. Bu çok ayıp bir şey. Az önce yıllar
geçse de bir şeylerin değişmediğinden bahsetmiştin. 1950'li 60'lı
yıllarda babamın anlattığı zaman aynı olaylar vardı, şimdi de aynı
olaylar devam ediyor. Niye değişmiyor? Sorgulamak gerekli...
Uyarlama diyoruz, esinlenme diyoruz geçip gidiyoruz. Korsan kitabın
basıldığı bir ülkedeyiz. Çok önemli yazarların öykülerini toplayıp
antoloji yaptık deyip hiçbir telif önermiyorlar. Yani böyle bir şey
olur mu? Hikayeyi vermediğiniz zaman "Orhan Kemal çok önemli bir
yazar ve antoloji de olmadan olur mu" diyorlar. Kimi kandırıyorlar!
Yaşım kadar bu sektörün yani kitap dünyasının içindeyim. Böyle
durumlarda ben de öyküleri vermiyorum. Çok isteyen olursa öykü
kitapları var alıp okuyabilir. İlla antolojide yer alması
gerekmiyor. Benim amacım Orhan Kemal'i gelecek kuşaklara tanıtmak,
anlatmak, aktarmak.
Bu konuların çözümü için çıkarılan
telif hakkı yasası etkili değil mi?
Telif yasası
dediniz. Yasalar 70 yıl gibi bir süre veriyor aileye. Aile bu süre
içinde iyi bir yere taşıyabiliyorsa eserleri yine ailede kalmasında
bir sakınca yok. Çünkü ne olacak biliyor musunuz, eserin sahibinin
vefatından 70 yıl sonra herkes tüm kitapları basmak isteyecek.
Özensiz davranacak, içinden sayfalar eksilecek, paragraflar düşecek
bu şekilde basacaklar. İşte o zaman Orhan Kemal'e en büyük kötülük
yapılmış olacak. Ben hep Orhan Kemal örneğini veriyorum çünkü bunu
yaşadım. 2000 yılından bu güne kadar üç tane yayın evi değiştirdik.
Bir yayın evine "biz bu kapakları değiştirelim" diyerek kitapları
okumaya başladım.
Ondan sonra
Orhan Kemal'e hayranlığım ortaya çıkmaya başladı. Her kitabını on
kere falan okudum. O eski kurşun baskılar de neler olmuş. Kaç tane
baskıda kitabın içinden paragraflar düşmüş, şanslıyız ki kitapların
orijinalleri var.
Ben birinci
baskıyla son baskıyı aldım elime tüm kitapları tek tek
karşılaştırarak okudum. Satır satır okuyarak neler tamamlamadım ki!
Neler atlanmış, neler değiştirilmiş, neler kopmuş gitmiş hepsini
tekrar düzenledim. Çünkü kimse bunu fark etmiyor bu durum çok acı.
Şimdi çıkan kitaplar hepsi pırıl pırıl, hepsini ben kontrol
ediyorum.
Bu durum Orhan Kemal'i daha iyi
anlamanızı sağlamış olabilir mi?
Tabi ki... Bu
bir yandan çok iyi oldu. Bana şimdi sorun Kötü Yol, Bereketli
Topraklar Üzerinde hepsini size tek tek anlatayım. Şu anda tüm
kitaplardaki karakterler hepsi kafamda oynuyor. Tüm bu okuma ve
çalışmalardan sonra ben Orhan Kemal'i kıskandım. Çok güzel yazabilen
bir insanın benim babam olması çok önemli bir şey. 1950'lerde
yapılan bir röportajda sormuşlar "Orhan Bey en sevdiğiniz eseriniz
hangisidir ve kaç günde yazdınız?" O zaman "Vukuat Var"ı yazmış ve
onu çok sevdiğini söylemiş ve 20 günde yazdığını belirtiyor. 350-400
sayfalık bir dosyayı 20 günde yazıyor. Bu nasıl bir tempo ve
matematiksel bir formül? Yazı ve cümleler bir yerde sarkmaz mı ve
hepsi birbirini izleyerek akıcı bir şekilde sürükleyebilir mi? İşte
Orhan Kemal'in kitaplarında bunların hepsi mevcut.
ORHAN KEMALİN BÜTÜN ESERLERİ İÇİNDE
BİR FİLM TAŞIYOR...
Siz kitap yazmayı düşünüyor
musunuz? Ailede başka yazar var mı?
Ben istiyorum
ama daha o mertebeye erişmediğimi düşünüyorum. Bir büyük ağabeyim
babamın sağlığında yazıyordu. Hatta birkaç yazısı babamın düzeltmesi
ile Varlık'ta yayınlandı. Fakat daha sonra devam etmedi. Biz daha
çok teknik yönde ilerledik. Kafamda bir sürü şey uçuşuyor ama
çıkartmak için çıkartmıyorum.
Bu konuda sizin işiniz çok zor
görünüyor. Orhan Kemal'in oğlu olarak mukayese edileceksiniz.
Aşılması güç olmayacak mı?
Ben de takma
ad kullanırım... Görünmem... [gülüyor, sohbetin bu kısmı esprilerle
gülüşerek geçiyor] Yazacağım konu hiçbir zaman üstadın konuları
olmayacak. Belki bilim kurgu ya da polisiye yazacağım. Henüz karar
vermedim.
Dizi, film ve kitap arasındaki
farkı nasıl yorumluyorsunuz?
Kitap benim
her zaman tercihimdir ama şimdiki kuşak bunu dizi olarak
seyretmekten daha çok hoşlanıyor. Okumak daha az tercih edilir oldu.
Biri anlatsın da biz dinleyelim şeklinde ilerliyor. Bir de şu var.
Siz kitabı 20 -25 milyon kişiye okutamazsınız. Ama bir diziyi aynı
anda o kadar kişi izler.
Dizileri uzatmak için senaristlerin
ve yapımcıların konuyu uzatması konusunda ne düşünüyorsunuz?
Evet, böyle de
bir durum var. Hanımın Çiftliği sırasında kitaptan uzaklaştığı için
çok eleştiri yapıldı. Ama Orhan Kemal'in dünya görüşünden
uzaklaşılmadı. Orhan Kemal kitabında karakterleri kısa kısa anlatıp
geçmiş. Dizide bu alanlar daha geniş yer buldu. Orhan Kemal gerekli
görseydi o karakteri daha geniş ele alırdı. Ayrıca yapımcı gerek
görmüş karakterin anlatımını ve rolünü genişletmiş bunlar olağan
şeyler. Her şeyi yüzde yüz veremiyorsunuz.
Şu ana kadar senaryolaştırılmış
kitaplar arasında en iyi uyarlama olarak Hanımın Çiftliği'ni mi
buluyorsunuz?
Hanımın
Çiftliği teknik, yorum, oyuncu kadrosu olarak her şeyin örtüştüğü
bir dizi oldu. Elbetteki aksaklıklar vardı. Fakat bütün olarak Orhan
Kemal'in çizgisinden uzaklaşmadı.
"Topluma İletecek Bildiri"
Orhan Kemal
günümüzden yaklaşık yarım asır önce 15 Ocak 1966 yılında Varlık'ta
yayınlanan "Topluma İletecek Bildiri" isimli bir yazı yayınlamış.
Yazısında "Toplumcu bir yazarım. Bireyin gerçek mutsuzluk veya
mutluluğunun, içinde yaşadığı toplum düzeninden gelebileceğine
inanıyorum. Hikaye, roman, tiyatro oyunlarımın da bu inançtan hız
alacağı doğal. Çağımızın pek çok toplumları gibi, içinde yaşadığımız
kendi toplum düzenimizin de insanlarımızı mutlu kılmaktan uzak
olduğu su götürmez. Ben hikâye, roman, tiyatro oyunlarımla bozuk
düzenimizin nedenlerini insanlarımıza göstermek, onları uyarmak,
gösterip uyarmakla da kalmayıp bu bozuk düzeni düzeltmeye çaba
göstermelerini, bu çabayı elbirliğiyle göstermemiz gerekliliğini
yanıtlarım; yanıtlamaya çalışırım" diyor.
Orhan Kemal'in
50 yıl öncesinde kaleme aldığı konuların günümüzde de geçerliliğini
koruması değil midir hala kitaplarının en çok senaryolaştırılan
yazar olması ve hala onun kitaplarından uyarlanan dizilerin
milyonları ekran başına bağlaması?
ORHAN KEMAL MÜZESİ
Işık
Öğütçü'nün büyük emek harcayarak ortaya çıkardığı Orhan Kemal Müzesi
Türkiye'de örnek bir müze olarak gösteriliyor.
Müzede Orhan
Kemal ve ailesinin fotoğrafları, eserlerinin ilk baskıları, yabancı
dilde basılmış kitapları, birçok resmi evrak/ belge, kendi çalışma
odası, yatağı, kıyafetleri ve birçok eseri yazdığı daktilosu yer
alıyor.
"Gerçek olan
öğrenmektir. Nereden, nasıl, öğrenirsen öğren. Nereden, nasıl
öğrendiğin, diploman, hatta neler bildiğin önemli değil. Ne yaptığın
önemli" diyen Türk edebiyatının gerçekçi yazarı Orhan Kemal hakkında
bilgi edinmek isteyen ve merak edenler için güzel bir adres olmuş
Akarsu Cd. No:30 Cihangir- Taksim'de bulunan Orhan Kemal Müzesi.
Orhan Kemal'in
dizileşmiş eserleri
|