Ana Sayfa

 
 

Taraf - Işık Öğütçü/Sami Akbıyık - 31 Ekim 2012

 

 

  Diziler ve Orhan Kemal
 
 

TEDA’nın (TRANSLATION SUBVENTION PROGRAM of TURKEY) Türkçe kitapları, yabancı dillere çevirme projesinde Orhan Pamuk’un ardından II. sırayı alan Orhan Kemal yurt dışında, Türk Edebiyatı’nın tanınmasında önemli bir figür haline gelmeye başladı. Bereketli Topraklar Üzerine kitabının da Çinceye çevrilmesiyle, Orhan Kemal’in Çinceye çevrilen 4. eseri oldu. Bu olumlu gelişmenin ardından, Arnavut yayıncılar Vukuat Var kitabını, Arap yayıncılar ise Kötü Yol kitabını kendi dillerine çevirmek için Orhan Kemal ailesine teklif getirdiler. Orhan Kemal’in oğlu Işık Öğütçü’ye göre çeviri teklifleri en çok dizilerin oynadığı ülkelerden ve Türklerin bulunduğu ülkelerden geliyor.

Bugünlerde Işık Öğütçü, babasının 1949’dan beri aile arşivinde biriktirdiği röportaj ve yazılarını Orhan Kemal okuyucularıyla yeni bir perspektifle yayına hazırladı. Kitapta, röportajların yanı sıra Orhan Kemal’le ilgili olumlu-olumsuz eleştiriler de toplanmış ve kitaba eklenmiş. Orhan Kemal’in oğluyla Orhan Kemal’le hatıralarını ve kitaplarını ve dizileri konuştuk.

Babanızla beraber 13 yıl yaşadınız. Babanızla ilgili neleri hatırlıyorsunuz?

-Bilinçli olarak son 5-6 yılını hatırlıyorum. 1970’in Şubat veya Mart ayıydı. Abim, babam ve ben divanın üstünde oturuyorduk. Abim çok kitap okuduğudan benim için her zaman rehber olmuştur. Babam, benim de kitap okumam gerektiğini düşünüyordu, abim de okumam için telkinde bulunuyordu. Ben çocuktum o sıralarda top oynamak daha cazipti. Babam, abimin ısrarını dinliyor ama sadece gülümsemekle yetiniyordu. Sonra söze girdi ve “Abin doğru söylüyor oğlum. Bak ben sana bir kitap tavsiye edeyim. Onu oku.” dedi. Jean De Hire’nin “İki Çocuğun Devrialemi” adlı kitabı tavsiye etti. Vefatından hemen sonra ilk okuduğum kitap oydu. Bu kitabın ardından babamın kitaplarının hepsini okudum. Ve okumalarım da anladım ki babam da bu kitabı okumuş, Baba Evi ve Suçlu kitaplarında söz etmişti.

Orhan Kemal’in bir günü nasıl geçerdi?

O dönemde Unkapanı’nda oturuyorduk. Okula henüz gitmediğim zamanlardı. Sabah kalktığımda babam evden çıkmamışsa yanına gider, “baba top oynayalım” derdim. Evde topumuz da yoktu. Gazete kağıtlarından alelacele bir topak yapar, iple bağlayarak top haline getirirdik. Küçücük bir odamız vardı. Annemi kaleye geçirir, babam, abim, ben hep birlikte top oynar, çok eğlenir, keyifli zaman geçirirdik. Babam, tabii hepimizi çalımlardı. Anneme bacak arasından goller atardı. Yerlerde yuvarlanırdım, gülerdik. Hafta sonları babam genelde evde olurdu. Babamın evde olması büyük keyifti. Sabah hep birlikte kahvaltı yapardık. Babam, günlük gazetelerini okurdu, sonra odasına çekilir yazısını yazardı. Gün içinde sürekli babamın daktilo seslerini duyardık. Daktilo sesleri kesildiği an babamın odasına girerdim. Yanında vakit geçirirdim. Babamın daktiloda kâğıt değiştirmesi çok hoşuma giderdi. Babam kahveyi çok severdi. Çalışırken, annem ona kahve getirirdi. Öğle yemeğini yine hep birlikte yerdik. Haziran ayı bamya mevsimiydi. O aylarda babam bamya yemekten ayrı bir keyif alırdı. Vazgeçilmez yemeklerimizdendi ve yanında mutlaka bir soğan olurdu. Kuru fasulye de evden eksik olmazdı. Zaman zaman arkadaşları da gelir, keyifli sohbetler yapılırdı. Yazları, Unkapanı’nda annemle yazlık sinemaya giderdik. Zaman zaman babamda sinemaya gelirdi. Çocuk denecek yaşta babamı kaybettiğim için şimdi keşke daha fazla vakit geçirebilseydim diyorum.

Anneniz’den konuşalım biraz da.

Annem çok vefakâr bir kadındı. İsimsiz kahramandı. Orhan Kemal’in hayatı zor bir hayattı. Annem buna hep olumlu katkıda bulundu. Orhan Kemal, düşüncelerinden dolayı hapse atıldı, görüşünden dolayı takip edildi, işsiz kaldı. Annem, ev işlerinin yanında ekonomik anlamda da aileye çok yardımcı oldu. Ablam iyi bir terziydi. Annemle beraber aldıkları siparişlerin dikişlerini hazırlar, kendi elbiselerini kendileri dikerlerdi.

Diğer kardeşlerinizden bahseder misiniz?

En büyüğümüz Yıldız ablam dediğim gibi iyi bir terzidir. Ondan sonra gelen ağabeyimin adını Nazım Hikmet koydu. Petrol yüksek mühendisidir. Onun küçüğü dedemin adını taşır. Abdülkadir Kemali, eczacıdır. Ailenin en küçüğü benim. Ben de kimya mühendisiyim. Üstadı daha iyi anlamak, anlatmak için yeni çalışmalar yapıyor, araştırmalarımı sürdürüyorum.

Röportaj kitabını nasıl derlediniz?

Bu röportajlar babamın arşivindeydi. Babamla ilgili bütün yazılanları babam saklamış. İçlerinde olumlu eleştiriler de var olumsuz olanları da. Röportajlar da önemli çoğunluğu oluşturuyor. Babamın arşivleri haricinde kütüphane çalışmalarımda bulduğum babamla ilgili yazıları da ekledim. Tarafsız olması için olumlu eleştirilerin yanında olumsuz eleştirileri de aldım. Bu kitap, 2000 yılından beri araştırmala- rımın içinde olduğu projelerim arasındaydı. Bu kitabın çıkması ancak 2012’ye nasip oldu.

Önümüzdeki dönemlerde Orhan Kemal’le ilgili yeni çalışmalar var mı?

Sürekli yeni projeler, çalışmalar yapıyorum. Şimdilerde geniş bir Orhan Kemal fotoğraf albümü hazırlıyorum. Aile arşivindeki fotoğraflardan eş, dost arşivlerine kadar bütün fotoğrafları derliyorum. Hiç kimsenin bilmediği, görmediği fotoğraflar kamuoyuna ilk defa bu çalışmayla çıkacak. Bunun haricinde, Orhan Kemal Mektupları diye bir projem daha var. Nazım Hikmetle, Fikret Otyam’la ve diğer dostlarıyla olan yazışmalarını yayınlayacağım…

Diziler ve Orhan Kemal eserleri

Orhan Kemal romanları dizileştikten sonra romanlara ilgi doğal olarak arttı. Orhan Kemal’in 54 eserinin de okurların kütüphanesinde bulunması beni mutlu eder. Diziler, Orhan Kemal’in toplumsal hafızada yeniden yer bulması açısından önemli. Diziler, kitabın okunmasını olumlu yönde etkilediği bir gerçektir. Kitap TV dizisi olduğunda, ana konudan farklı olarak gelişeceğini de kabul etmek gerekiyor. Bunu da anlayışla karşılamak lazım. Sayfa sayfa bir kitabı dizi yapmak tabii ki zor. Bu işin başka bir tekniği var. Görsel olması lazım. Görsellik ve sürükleyicilik için birtakım yeni unsurlar katmanız lazım. Sonuçta Orhan Kemal’in dünyasını anlatabiliyor mu buna bakmak gerekiyor. Bunu yansıtıyorsa dizi başarılı sayılabilir.

Senaristlerle çalışıyor musunuz?

Zaman zaman konuşmalarımız, diyaloglarımız oluyor. Konuştuğumuz İki cümle bazen formülü verebiliyor, onların ufuklarını açabiliyor.

Dizi olacak başka kitaplar var mı, teklifler alıyor musunuz?

Tabii, Orhan Kemal’in her eseri aslında görsellik içeriyor. Kitaplarını okuduğumuzda aklımızda o kitabın filmi canlanır. Kendimizden bir şeyler bulur, kahraman olur oynarız da. Bazen de görselliğine hayran oluruz. Şimdilerde Arkadaş Islıkları ve Murtaza için teklifler alıyorum. El Kızı ve Sokaklardan Bir Kız için de görüşmelerimiz, konuşmalarımız oluyor. Bu dizi hazırlığı uzun bir süreç tabii ki. Önce fikirler gelişiyor, projeleşiyor , ardından oturulup görüşmeler yapılıyor. Bu tekliflerin meyvelerini biz ancak bir iki yıl sonra ekranlarda görebiliyoruz. Bunlar şimdilik fikir düzeyinde.

Sinema var mı?

Şimdilik yok ama her bir öyküsü bile ayrı ayrı sinematografik değer taşıyor.

Bu sezon Orhan Kemal’in hangi eserleri dizi olarak seyircilerle buluştu?

Bu sezon Evlerden Biri ve Kötü Yol ekranlarda oynuyor, iyi de ilgi görüyor. Ben de heyecanla, merak ederek seyrediyorum. Benim için de her bölüm ayrı bir sürpriz oluyor. Nasıl işlendiklerini merakla bekliyorum. Yapımcı , yönetmen ve oyuncuları kutluyorum. Hem mekân hem kostümler harika. Henüz oyuncularla bir araya gelemedik. Bir gün sete gitmek, onlarla beraber olmak ve onlara moral vermek istiyorum.

Orhan Kemal müzesinde sergilenen kişisel eşyaları dizilerde kullanılıyor mu?

Eşyalar şimdiye kadar müze dışına çıkmadı. Orhan Kemal müzesindeki her şey kamuya açık. Her biri hepimizin ortak değeri. Müzede olmak şartıyla her şekilde kullanılabilir. Daktilosu, masası ve dokümanları hepsi ortak mirasımız. Burada birçok çekim yapıldı, yine de yapılabilir.

Çağdaş anlamda Orhan Kemal belgeseli çekilecek mi?

Böyle bir çalışmayı Mehmet Güleryüz yapmıştı. 2014 babamın doğumunun 100. Yılı ve bu bağlamda ailesi olarak Kültür ve Turizm Bakanlığı’na 18 maddelik bir rica listemiz oldu. Bunların arasında uzun metrajlı bir de Orhan Kemal belgeseli var.

Orhan Kemal’in çalıştığı yer üniversite oluyor.

2014’e gelirken Adana’da yeni kurulan Bilim ve Teknoloji Üniversitesi var. Üniversitenin, Güzel Sanatlar Fakültesi babamın çalıştığı Milli Mensucat Fabrikası’nda oluşturulacak. Hatta annem de bu fabrikada çalışmış. Tüm Orhan Kemal okuyucuları ve evladı olarak bizler yeni kurulan bu üniversiteye “Orhan Kemal Üniversitesi” adının verilmesini istiyoruz. Devlet yetkililerimizin, basının ve kamuoyunun ilgisini bu konuda rica ediyorum. Çok da zor değil bu mesele. Meclisimizin değerli üyelerinin bir teklif vermesi yeterli olacaktır. Umuyorum vekillerimiz bu hassasiyeti göstereceklerdir. Bu şekilde Adana’da yeni kurulan bu üniversiteye Orhan Kemal ismi verilir.

Babanızla anneniz nasıl tanışmışlar?

Babamın çalıştığı fabrikada annem de dokuma işçisi olarak çalışıyor. Babam, annemi burada görüyor, beğeniyor ve tanışıyorlar. Ardından, Orhan Kemal’in annesi ve babası o dönemde yurt dışında yaşadıkları için babaannesini kız evine yollayıp annemi istetiyor. 1937’de evleniyorlar. 38’de ablam dünyaya geliyor.

Babanız işçi olarak çalışırken tam anlamıyla edebiyatla ne zaman tanışıyor?

Orhan Kemal için iki dönem var. Nazım Hikmet öncesi ve sonrası. Öncesinde bol kitap okuyup şiirler yazıp bazı edebiyat dergilerinde yayımlıyor. Bursa Cezaevi’nde Nazım Hikmet’le tanışıyor. Nazım Hikmet onu düzyazıya yönlendiriyor. Hikâyeler yazmaya başlıyor. Yazdıklarına yaşantısı önemli bir kaynak oluyor. Babam, hazırladığım bu röportaj kitabında Nazım Hikmet için şunu söyler: “Nazım bana bakmasını öğretti.” der. Yani gözlem yapmayı kazandırmış, hikayelerini zenginleştirmiştir.

Son olarak eklemek istediğiniz var mı?

2014 Orhan Kemal’in 100. yaşı. Yazarların 100. yaşları her ülkede çok önemlidir. Hayattayken babamın doğum gününü hiç kutlayamadık. 90. ve 95. yaşını mütevazı bir şekilde müzede kutladık. Ben, 2014’de üstadın 100. yaş gününü hep beraber kutlamak istiyorum. Buna tüm toplumumuz ortak olsun istiyorum. Hep birlikte kutlayarak vefamızı göstermeyi düşünüyorum. Bu isteğe Türkiye’nin hayır diyeceğini zannetmiyorum. Çünkü Orhan Kemal, hepimizi birleştiren ortak mirasımız.

 

        

[email protected]