TEDA’nın (TRANSLATION
SUBVENTION PROGRAM of TURKEY) Türkçe kitapları, yabancı dillere
çevirme projesinde Orhan Pamuk’un ardından II. sırayı alan Orhan
Kemal yurt dışında, Türk Edebiyatı’nın tanınmasında önemli bir figür
haline gelmeye başladı. Bereketli Topraklar Üzerine kitabının
da Çinceye çevrilmesiyle, Orhan Kemal’in Çinceye çevrilen 4. eseri
oldu. Bu olumlu gelişmenin ardından, Arnavut yayıncılar Vukuat
Var kitabını, Arap yayıncılar ise Kötü Yol kitabını kendi
dillerine çevirmek için Orhan Kemal ailesine teklif getirdiler.
Orhan Kemal’in oğlu Işık Öğütçü’ye göre çeviri teklifleri en çok
dizilerin oynadığı ülkelerden ve Türklerin bulunduğu ülkelerden
geliyor.
Bugünlerde Işık Öğütçü,
babasının 1949’dan beri aile arşivinde biriktirdiği röportaj ve
yazılarını Orhan Kemal okuyucularıyla yeni bir perspektifle yayına
hazırladı. Kitapta, röportajların yanı sıra Orhan Kemal’le ilgili
olumlu-olumsuz eleştiriler de toplanmış ve kitaba eklenmiş. Orhan
Kemal’in oğluyla Orhan Kemal’le hatıralarını ve kitaplarını ve
dizileri konuştuk.
Babanızla beraber 13
yıl yaşadınız. Babanızla ilgili neleri hatırlıyorsunuz?
-Bilinçli olarak son 5-6
yılını hatırlıyorum. 1970’in Şubat veya Mart ayıydı. Abim, babam ve
ben divanın üstünde oturuyorduk. Abim çok kitap okuduğudan benim
için her zaman rehber olmuştur. Babam, benim de kitap okumam
gerektiğini düşünüyordu, abim de okumam için telkinde bulunuyordu.
Ben çocuktum o sıralarda top oynamak daha cazipti. Babam, abimin
ısrarını dinliyor ama sadece gülümsemekle yetiniyordu. Sonra söze
girdi ve “Abin doğru söylüyor oğlum. Bak ben sana bir kitap tavsiye
edeyim. Onu oku.” dedi. Jean De Hire’nin “İki Çocuğun Devrialemi”
adlı kitabı tavsiye etti. Vefatından hemen sonra ilk okuduğum kitap
oydu. Bu kitabın ardından babamın kitaplarının hepsini okudum. Ve
okumalarım da anladım ki babam da bu kitabı okumuş, Baba Evi
ve Suçlu kitaplarında söz etmişti.
Orhan Kemal’in bir
günü nasıl geçerdi?
O dönemde Unkapanı’nda
oturuyorduk. Okula henüz gitmediğim zamanlardı. Sabah kalktığımda
babam evden çıkmamışsa yanına gider, “baba top oynayalım” derdim.
Evde topumuz da yoktu. Gazete kağıtlarından alelacele bir topak
yapar, iple bağlayarak top haline getirirdik. Küçücük bir odamız
vardı. Annemi kaleye geçirir, babam, abim, ben hep birlikte top
oynar, çok eğlenir, keyifli zaman geçirirdik. Babam, tabii hepimizi
çalımlardı. Anneme bacak arasından goller atardı. Yerlerde
yuvarlanırdım, gülerdik. Hafta sonları babam genelde evde olurdu.
Babamın evde olması büyük keyifti. Sabah hep birlikte kahvaltı
yapardık. Babam, günlük gazetelerini okurdu, sonra odasına çekilir
yazısını yazardı. Gün içinde sürekli babamın daktilo seslerini
duyardık. Daktilo sesleri kesildiği an babamın odasına girerdim.
Yanında vakit geçirirdim. Babamın daktiloda kâğıt değiştirmesi çok
hoşuma giderdi. Babam kahveyi çok severdi. Çalışırken, annem ona
kahve getirirdi. Öğle yemeğini yine hep birlikte yerdik. Haziran ayı
bamya mevsimiydi. O aylarda babam bamya yemekten ayrı bir keyif
alırdı. Vazgeçilmez yemeklerimizdendi ve yanında mutlaka bir soğan
olurdu. Kuru fasulye de evden eksik olmazdı. Zaman zaman arkadaşları
da gelir, keyifli sohbetler yapılırdı. Yazları, Unkapanı’nda annemle
yazlık sinemaya giderdik. Zaman zaman babamda sinemaya gelirdi.
Çocuk denecek yaşta babamı kaybettiğim için şimdi keşke daha fazla
vakit geçirebilseydim diyorum.
Anneniz’den konuşalım
biraz da.
Annem çok vefakâr bir
kadındı. İsimsiz kahramandı. Orhan Kemal’in hayatı zor bir hayattı.
Annem buna hep olumlu katkıda bulundu. Orhan Kemal, düşüncelerinden
dolayı hapse atıldı, görüşünden dolayı takip edildi, işsiz kaldı.
Annem, ev işlerinin yanında ekonomik anlamda da aileye çok yardımcı
oldu. Ablam iyi bir terziydi. Annemle beraber aldıkları siparişlerin
dikişlerini hazırlar, kendi elbiselerini kendileri dikerlerdi.
Diğer kardeşlerinizden
bahseder misiniz?
En büyüğümüz Yıldız ablam
dediğim gibi iyi bir terzidir. Ondan sonra gelen ağabeyimin adını
Nazım Hikmet koydu. Petrol yüksek mühendisidir. Onun küçüğü dedemin
adını taşır. Abdülkadir Kemali, eczacıdır. Ailenin en küçüğü benim.
Ben de kimya mühendisiyim. Üstadı daha iyi anlamak, anlatmak için
yeni çalışmalar yapıyor, araştırmalarımı sürdürüyorum.
Röportaj kitabını
nasıl derlediniz?
Bu röportajlar babamın
arşivindeydi. Babamla ilgili bütün yazılanları babam saklamış.
İçlerinde olumlu eleştiriler de var olumsuz olanları da. Röportajlar
da önemli çoğunluğu oluşturuyor. Babamın arşivleri haricinde
kütüphane çalışmalarımda bulduğum babamla ilgili yazıları da
ekledim. Tarafsız olması için olumlu eleştirilerin yanında olumsuz
eleştirileri de aldım. Bu kitap, 2000 yılından beri araştırmala-
rımın içinde olduğu projelerim arasındaydı. Bu kitabın çıkması ancak
2012’ye nasip oldu.
Önümüzdeki dönemlerde
Orhan Kemal’le ilgili yeni çalışmalar var mı?
Sürekli yeni projeler,
çalışmalar yapıyorum. Şimdilerde geniş bir Orhan Kemal fotoğraf
albümü hazırlıyorum. Aile arşivindeki fotoğraflardan eş, dost
arşivlerine kadar bütün fotoğrafları derliyorum. Hiç kimsenin
bilmediği, görmediği fotoğraflar kamuoyuna ilk defa bu çalışmayla
çıkacak. Bunun haricinde, Orhan Kemal Mektupları diye bir projem
daha var. Nazım Hikmetle, Fikret Otyam’la ve diğer dostlarıyla olan
yazışmalarını yayınlayacağım…
Diziler ve Orhan Kemal
eserleri
Orhan Kemal romanları
dizileştikten sonra romanlara ilgi doğal olarak arttı. Orhan
Kemal’in 54 eserinin de okurların kütüphanesinde bulunması beni
mutlu eder. Diziler, Orhan Kemal’in toplumsal hafızada yeniden yer
bulması açısından önemli. Diziler, kitabın okunmasını olumlu yönde
etkilediği bir gerçektir. Kitap TV dizisi olduğunda, ana konudan
farklı olarak gelişeceğini de kabul etmek gerekiyor. Bunu da
anlayışla karşılamak lazım. Sayfa sayfa bir kitabı dizi yapmak tabii
ki zor. Bu işin başka bir tekniği var. Görsel olması lazım.
Görsellik ve sürükleyicilik için birtakım yeni unsurlar katmanız
lazım. Sonuçta Orhan Kemal’in dünyasını anlatabiliyor mu buna bakmak
gerekiyor. Bunu yansıtıyorsa dizi başarılı sayılabilir.
Senaristlerle
çalışıyor musunuz?
Zaman zaman
konuşmalarımız, diyaloglarımız oluyor. Konuştuğumuz İki cümle bazen
formülü verebiliyor, onların ufuklarını açabiliyor.
Dizi olacak başka
kitaplar var mı, teklifler alıyor musunuz?
Tabii, Orhan Kemal’in her
eseri aslında görsellik içeriyor. Kitaplarını okuduğumuzda aklımızda
o kitabın filmi canlanır. Kendimizden bir şeyler bulur, kahraman
olur oynarız da. Bazen de görselliğine hayran oluruz. Şimdilerde
Arkadaş Islıkları ve Murtaza için teklifler alıyorum.
El Kızı ve Sokaklardan Bir Kız için de görüşmelerimiz,
konuşmalarımız oluyor. Bu dizi hazırlığı uzun bir süreç tabii ki.
Önce fikirler gelişiyor, projeleşiyor , ardından oturulup görüşmeler
yapılıyor. Bu tekliflerin meyvelerini biz ancak bir iki yıl sonra
ekranlarda görebiliyoruz. Bunlar şimdilik fikir düzeyinde.
Sinema var mı?
Şimdilik yok ama her bir
öyküsü bile ayrı ayrı sinematografik değer taşıyor.
Bu sezon Orhan
Kemal’in hangi eserleri dizi olarak seyircilerle buluştu?
Bu sezon Evlerden Biri
ve Kötü Yol ekranlarda oynuyor, iyi de ilgi görüyor. Ben de
heyecanla, merak ederek seyrediyorum. Benim için de her bölüm ayrı
bir sürpriz oluyor. Nasıl işlendiklerini merakla bekliyorum. Yapımcı
, yönetmen ve oyuncuları kutluyorum. Hem mekân hem kostümler harika.
Henüz oyuncularla bir araya gelemedik. Bir gün sete gitmek, onlarla
beraber olmak ve onlara moral vermek istiyorum.
Orhan Kemal müzesinde
sergilenen kişisel eşyaları dizilerde kullanılıyor mu?
Eşyalar şimdiye kadar
müze dışına çıkmadı. Orhan Kemal müzesindeki her şey kamuya açık.
Her biri hepimizin ortak değeri. Müzede olmak şartıyla her şekilde
kullanılabilir. Daktilosu, masası ve dokümanları hepsi ortak
mirasımız. Burada birçok çekim yapıldı, yine de yapılabilir.
Çağdaş anlamda Orhan
Kemal belgeseli çekilecek mi?
Böyle bir çalışmayı
Mehmet Güleryüz yapmıştı. 2014 babamın doğumunun 100. Yılı ve bu
bağlamda ailesi olarak Kültür ve Turizm Bakanlığı’na 18 maddelik bir
rica listemiz oldu. Bunların arasında uzun metrajlı bir de Orhan
Kemal belgeseli var.
Orhan Kemal’in
çalıştığı yer üniversite oluyor.
2014’e gelirken Adana’da
yeni kurulan Bilim ve Teknoloji Üniversitesi var. Üniversitenin,
Güzel Sanatlar Fakültesi babamın çalıştığı Milli Mensucat
Fabrikası’nda oluşturulacak. Hatta annem de bu fabrikada çalışmış.
Tüm Orhan Kemal okuyucuları ve evladı olarak bizler yeni kurulan bu
üniversiteye “Orhan Kemal Üniversitesi” adının verilmesini
istiyoruz. Devlet yetkililerimizin, basının ve kamuoyunun ilgisini
bu konuda rica ediyorum. Çok da zor değil bu mesele. Meclisimizin
değerli üyelerinin bir teklif vermesi yeterli olacaktır. Umuyorum
vekillerimiz bu hassasiyeti göstereceklerdir. Bu şekilde Adana’da
yeni kurulan bu üniversiteye Orhan Kemal ismi verilir.
Babanızla anneniz
nasıl tanışmışlar?
Babamın çalıştığı
fabrikada annem de dokuma işçisi olarak çalışıyor. Babam, annemi
burada görüyor, beğeniyor ve tanışıyorlar. Ardından, Orhan Kemal’in
annesi ve babası o dönemde yurt dışında yaşadıkları için
babaannesini kız evine yollayıp annemi istetiyor. 1937’de
evleniyorlar. 38’de ablam dünyaya geliyor.
Babanız işçi olarak
çalışırken tam anlamıyla edebiyatla ne zaman tanışıyor?
Orhan Kemal için iki
dönem var. Nazım Hikmet öncesi ve sonrası. Öncesinde bol kitap
okuyup şiirler yazıp bazı edebiyat dergilerinde yayımlıyor. Bursa
Cezaevi’nde Nazım Hikmet’le tanışıyor. Nazım Hikmet onu düzyazıya
yönlendiriyor. Hikâyeler yazmaya başlıyor. Yazdıklarına yaşantısı
önemli bir kaynak oluyor. Babam, hazırladığım bu röportaj kitabında
Nazım Hikmet için şunu söyler: “Nazım bana bakmasını öğretti.” der.
Yani gözlem yapmayı kazandırmış, hikayelerini zenginleştirmiştir.
Son olarak eklemek
istediğiniz var mı?
2014 Orhan Kemal’in 100.
yaşı. Yazarların 100. yaşları her ülkede çok önemlidir. Hayattayken
babamın doğum gününü hiç kutlayamadık. 90. ve 95. yaşını mütevazı
bir şekilde müzede kutladık. Ben, 2014’de üstadın 100. yaş gününü
hep beraber kutlamak istiyorum. Buna tüm toplumumuz ortak olsun
istiyorum. Hep birlikte kutlayarak vefamızı göstermeyi düşünüyorum.
Bu isteğe Türkiye’nin hayır diyeceğini zannetmiyorum. Çünkü Orhan
Kemal, hepimizi birleştiren ortak mirasımız.
|