|
Babasının eserlerini
yazarken daktilonun çıkardığı sesi unutamayan Orhan Kemal'in oğlu
Işık Öğütçü,babasının son 8 yılda eserlerinin 15 dile çevrilmesini
ve yine bu eserlerinin çok sayıda filme ve diziye konu olmasını,
"Halk kendini babamın eserlerinde gördüğü için seviyor" sözleriyle
özetliyor.
Türk edebiyatının önemli isimlerinden yazar Orhan Kemal eserleri en
çok filme ve dizilere konu olan edebiyatçı olarak biliniyor. '72.
Koğuş' filminden sonra televizyon dizisi olarak çekilen , 'Kötü
Yol', 'Evlerden Biri' bu sezon televizyon izleyicisiyle buluştu.
Üstelik Orhan Kemal, sadece bu dizilerle değil Türk yazarları içinde
Orhan Pamuk'tan sonra en çok eseri yabancı dile çevrilen yazar
olarak da karşımızda. Geçtiğimiz günlerde 'Zamana Karşı Orhan Kemal'
adlı bir kitap çıkaran Orhan Kemal'in oğlu Işık Öğütçü ile babasını
konuştuk. Babanızla ilgili aklınızda kalan en net
kare nedir?
Babamın hızlı bir tempoda daktilo yazarken, makinenin çıkardığı sesi
bugün bile zaman zaman duyarım. Hatta küçük çocukların konuşması ve
dinlenmesi hoş olur bilirsiniz, beni de konuşturmak için sorarlardı,
“oğlum baban ne yapıyor?”. Cevap verirdim, “dıgıdık dıgıdık”
yapıyor. O daktilosu şu an da müzemizde yer alıyor. Gördükçe içimden
“dıgıdık dıgıdık” demek geliyor. Ama çocukluk gitmiş, koca adam
olmuşum. Laf aramızda yine de içimden gizli gizli derim.
Babanızın eserlerini ne zaman okumaya başladınız? En çok sizi
etkileyen eseri hangisi oldu?
Babamın vefatı ertesinde onun sağlığında tavsiye ettiği, kendisinin
de çocukken okuduğu “İki Çocuğun Devriâlemi” kitabı ile başladım
okuma yolculuğuna. Sonra ortaokulun sonuna kadar babamın tüm
kitaplarını okumuştum. Onun bütün eserlerinden etkilenmişimdir.
Fakat onun hayatını, daha doğrusu ailemizin yaşam öyküsünü anlattığı
“Baba Evi”, “Avare Yıllar”, “Cemile”, “Dünya Evi” ve “Arkadaş
Islıkları” ilk tercihlerim arasındadır. Daha sonra bütün kitapları
ben de, sadece ben de değil okuyanlarda hayranlık uyandırır.
Örneğin: “Murtaza”, “Bereketli Topraklar Üzerinde”, “Hanımın
Çiftliği Serisi”, “Kanlı Topraklar”, “Suçlu Serisi”, “72.Koğuş”,
“Evlerden Biri” gibi.
Babanızla ilgili bir kitap çıkarma fikri nasıl ortaya çıktı?
Kitap nasıl tepkiler aldı?
Orhan Kemal Müzesi’ni 2000 yılında açtıktan sonra, onu daha iyi
anlamaya ve keşfetmeye başladım. Gerçekten de büyük bir kültür
hazinesi yanı başımızda duruyordu. Kimse bunun farkında değildi.
Onun üzerine üniversitelerde ve diğer araştırmacılar tarafından
yapılan çalışmalar da o kadar azdı ki, sonunda ihale bana kaldı. Ben
bu geçen on iki yıl içinde sırasıyla sayacak olursam, “Yazmak
Doludizgin”, “Abdülkadir Kemali Bey’in Anıları”, “Önemli Not”,
kaybolan kitabı “Yüz Karası” ve son olarak “Zamana Karşı Orhan
Kemal”i yayına hazırladım. Bu son kitap olumlu eleştiriler aldı.
Çünkü kitabın özelliği tarafsız kalarak her eleştiriyi kitaba almış
olmamdı.
Kitapta babanızla ilgili hem olumlu hem olumsuz yazılar
eleştiriler var. Bu yazıları okurken sizce babanız edebiyat
dünyasında hak ettiği yeri bulmuş bir isim mi?
Onun yaşadığı hayatın bir kısmına tanıklık etmiş biri olarak şunu
söyleyebilirim ki, hangi zirvede olursa olsun, mutlaka daha da
yükseğini hak ettiğine inanıyorum. Zor şartlar içinde kalemini halkı
için kullanmış, onların daha iyi bir yaşama ulaşmaları için çaba
sarf etmiş, onları yazarken, ödediği bedelin karşılığını hiçbir
zaman istememiş bu iyi yürekli yazarın, çok daha fazla hak ettiği
yerlerde olması gerektiğine inanıyorum. Mesela 2014 yılında onun
100. yaşını kutlayacağız. Adana’da kurulan “Bilim ve Teknoloji
Üniversitesi”ne Orhan Kemal Bilim ve Teknoloji Üniversitesi adını
vererek gelecek kuşaklarla buluşturmayı Büyük Millet Meclisimizin
değerli üyeleri gerçekleştirse ne iyi olur değil mi? Kültür alanında
tüm insanlığa hizmet etmiş olan üstat bunu hak ediyor sanıyorum.
Bunun gerçekleştirilmesini de bir evlat olarak arzu ediyorum.
Orhan Kemal'in eserlerinde babanızdan ve hayatından nasıl izler
buluyorsunuz? Bizimle paylaşır mısınız?
Söyleşimizin başında belirttiğim kitapları onun otobiyografik
eserleridir. Kendi hayatını anlatır. Araştırmalarımda ben de
onlardan faydalanıyorum. Aynı zamanda Türkiye’nin 1914- 1937
yıllarının bir panoramasını görüyorum. Tüm kitaplarında kendi
hayatından esintiler bulmak mümkündür. Ama bu bir edebiyat estetiği
içinde, sanatsal bir sunumla bize ulaştığında orada anlatılanların
yazarın başından geçen değil, tüm insanların ortak hasretleri,
dertleri olduğunu görürüz. Bu da ustalık isteyen bir uğraştır.
Sinema dünyası için babanızın eserleri büyük önem taşıyor. Orhan
Kemal'in pek çok eseri sinema ve diziye konu oldu. Eserlerinin
'okunan' değil de 'izlenen' olmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Onun kitapları görsellik taşır. Bir de belki en önemlisi
kitaplarında sayfalar dolusu tahliller, tasvirlerin olmamasıdır.
Diyaloglar onun eserlerinin önemli unsurudur. Yarım sayfalık konuşma
metniyle, siz oradaki kişiyi gözünüzün önünde canlandırırsınız.
Konuşmaların gerçekliği tüm sinema sanatına gönül verenleri kendine
çeker. Tercih edilmesinin nedenlerinden bir diğeri de konuların
özgün olması ve halkı yansıtmasıdır. Halk kendini o eserin içinde
gördü mü yazar amacına ulaşmış demektir. Bu da halkı çok iyi
tanımakla ilgilidir. Halk içinde olması, onlar gibi yaşaması,
kalemini dürüstçe, kimseyi aldatmadan kullanması, onu halk
tarafından vazgeçilmez kılmaktadır. Filmlerinin ve dizilerinin
izlenir olmasını buna bağlıyorum.
Babanız adına bir de müze var. Diziler ziyaretçi sayısını
etkiliyor mu?
Diziler toplumsal hafızada üstadın hatırlanmasını sağlaması
açısından olumlu bir işlev görüyor. Bunun neticesinde müzeye
ziyaretçi sayısının artmasını sağlıyor. Buraya gelen ziyaretçiler
kendi kültürel zenginliklerini arttırıyorlar. Müze vesilesiyle Orhan
Kemal’in kitaplarıyla onları tekrar buluşturabiliyorsam, ben de
görevimi yapmış olurum. Bundan dolayı çok veya az ziyaretçi kaygım
olmadığı gibi, giriş ücretsiz olduğundan müzeden maddi bir beklentim
de zaten yok.
Babanızın sinema ve dizilere aktarılan eserleri arasında en çok
beğendiğiniz hangisi oldu?
Babamım bütün filmlerini görmek mümkün olmadı. Ama görebildiğim
kadarıyla “Gurbet Kuşları”, “Murtaza”, “Avare Mustafa”, “Devlet
Kuşu” ve “72.Koğuş” filmlerini sayabilirim.
Dizi olarak ise “Hanımın Çiftliği”, “Yalancı Dünya” ve “Evlerden
Biri”ni örnek olarak verebilirim.
Aynı zamanda babanızın eserleri farklı dillere da çevrildi. Yurt
dışındaki okuyucuları kimler? Tepkiler nasıl?
Yurtdışında en çok kitabı çevrilen ikinci yazar olarak gurur
duyuyorum. Bunda Kültür Bakanlığı’nın TEDA Projesi’nin büyük bir
itici gücü var. 2004 yılından sonra on beş dile çevrildi. Daha
öncekileri de sayarsak bu sayı yirmi beşe varır. Kitaplarını
Türkiye’de nasıl tüm halkımız okuyorsa, yurtdışında da geniş bir
kesim okuyor. Bu ülkelerde çıkan yazıları gördüğünüzde mutlu
oluyorsunuz. En son Pakistan’da kitabını yayınlayan yayıncısının şu
sözleri Orhan Kemal’in yurtdışında ne ifade ettiğini çok güzel
anlatıyor, “Orhan Kemal'in edebiyatı, kendisinin olduğu kadar Türk
halkının da yaşamının gerçek bir yansıması. O toplumun alt ve üst
kesimi arasındaki dinamikler ile ifadesine güç veren ilerici bir
yazar. O toplumunun kaba ve trajik yanını ortaya koyuyor. Onun güçlü
ve akıcı kalemi, önemi zamanla artan bir edebiyat üretiyor. Bu
yüzlerce yıl kıtaları yöneten ve şimdi ışığıyla üçüncü dünya
ülkelerini aydınlatan bir medeniyetin edebiyatıdır.”.
Bundan sonra da çalışmalarımız içerde ve dışarıda artarak devam
edecektir.
|