Klasikleri, kendi deyişimle baba yazarları
okumayı çok severim. Lise yıllarında bir kısmını
hatmetmiştim ama hep lisede kalmayanlar için
zaman geçip de bu soy eserler tekrar okunduğunda
başka duygular, başka yaşamalar çıkar insanın
karşısına
265
öykü, 93 şiir, 24 roman, 5 piyes, 1 ömür...
Tepeden tırnağa pırıl pırıl Orhan Kemal... Fötr
şapka, lekesiz gömlek, ütülü pantolon, boyalı
ayakkabılar; yoksulluğundan, o gün paraya nasıl
da ihtiyacı olduğundan bahsetmeyen dik duruş.
Yüzü durgun... Öyle yazmış Sennur Sezer; herkes
o saatlerde mürettiphanede olurmuş. Yine bir gün
Sezer karşılamış onu. Neredeler acaba, diye
yöneticileri sormuş üstat. Şair, az sonra
geleceklerini anlatmış; beklerken de keyif
yapsın diye üstada kahve söylemiş. Bilmiyormuş
ki: Orhan Kemal, endişeli yüzüyle yayınevlerine
telif almaya gittiğinde garsonun önüne bıraktığı
kahveden tek şey anlaşılırmış: O gün ödeme
yapılamayacağı; kahve demek bugün para yok
demekmiş!
Cız Etti
Bunu duymamıştım, içim cız etti öğrendiğimde.
Bir yazarın hayatı hakkında her şeyi duymak,
bilmek gerekmez fakat bahsedilen Orhan Kemal
gibi hayatı yazıya, yazısı hayatına karışmış
biriyse bu tarz "kırık bilgiler" oldukça
önemlidir. Kısa hikâye olarak da okunabilir bu
ufacık olay, acı gerçek olarak da... Sennur
Sezer asıl sorunu aslında şu cümleyle açıklıyor:
"Orhan Kemal ünlüydü, kitapları okunur,
sevilirdi ama zar zor geçinirdi. Çünkü yaşamını
bağımsız yazar olarak kazanıyordu..." Yaşamını
bağımsız yazar olarak... Bağımsız... Yazarak...
Emir almadan, göze alarak; hakikatin peşinde...
100 YAŞINA DOĞRU
Cihangir'deki Orhan Kemal Müzesi'nin
kurucusu, yazarın oğlu, yirmi dört ayar insan
Işık Öğütçü, geçtiğimiz yaz bana bir Orhan Kemal
kitabı yapıyoruz, diye telefon açüğında
sevinmiştim. Her işe girişilebilecek
insanlardandır Öğütçü. "Editörlüğünü Ahmet Ümit
ile ben yapacağım, Kültür Bakanlığı basacak, bu
kitapta senin olman şart Onurcuğum," diyordu.
"Bu kitapta senin olman şart..." Beni en çok
sevindiren bu cümleydi işte, seve seve yazarım,
demiş; görüşmek üzere kapatmıştım telefonu.
Araya aylar girdi, kolları sıvadım, uzunca bir
yazı yazdım: Orhan Kemal'in Daktilosu.
Gönderdim. Editörler beğendi. Kitap dizildi.
Basıldı. Kültür Bakanlığı'nın Anma ve Armağan
Kitapları dizisinin otuz dokuzuncu yayını. Daha
önce Fazıl Hüsnü Dağlarca için, Orhan Veli,
Kemal Tahir için de bu tarz kaliteli işler yaptı
bakanlık; eğrisini söylediğimiz gibi doğrusunu
da söyleyelim. Orhan Kemal yüz yaşına
yaklaşıyor, bu bağlamda da ele alırsak oldukça
özel, önemli bir kitap olarak raflarda yerini
almak üzere.
Klasikleri, kendi deyişimle baba yazarları
okumayı çok severim. Lise yıllarında bir kısmını
hatmetmiştim ama hep lisede kalmayanlar için
zaman geçip de bu soy eserler tekrar okunduğunda
başka duygular, başka yaşamalar çıkar insanın
karşısına. Büyük kitaplar uzun zamanlar içindir.
Suç ve Ceza'yı gençken okumak başka, para
kazanıp ev geçindiren bir adam olarak okumak
başkadır. Geçen yine klasikleri okuma hastalığım
başladı, Gorki'ye (Rusça acı demektir) sardım.
Onun ünlü romanı Ana'yı okurken birden çok
eskiden bildiğim bir şeyi hatırladım. Sanki
karşımda, kitabın kahramanı Pavel'den uzun
uzadıya ama yalın, herkes için yazılmış fakat
dehşetli kelimelerle bahseden kişi, Gorki değil
de Orhan Kemal'di. Öyle insancıl, öyle iyi...
Zaten Orhan Kemal'i Anma Kitabı'nın önsözünde
Işık Öğütçü de böyle söylüyor: "Yazması zor,
okuması kolay bir dil.... Sadece Bekçi Murtaza
değil, yazarın tüm romanlarında böylesine
derinlikli kahramanlarla karşılaşırız.
Cervantes, Balzac, Dostoyevski'nin yarattığı
tiplere benzeyen kahramanlarla..." Anma
kitabında 1973 yazında yayımlanmış bir Yaşar
Kemal yazısı var; o da anılmalı. Özellikle
Öğütçü'nün yukandaki tespitine Kemal'in yaptığı
ek, Türkçe roman tarihi açısından kayda
geçirilmeli: "Bir şey daha söylemek isterim,
bizim romanımızın en yoğun, en belirli tipini
çizdi: Murtaza... Bizde Murtaza gibi
derinlemesine bir tip çizmiş bir yazar daha yok.
Bunun için o gelmiş geçmiş en büyük
romancımızdır bence. Bu yargımı Orhan Kemal için
uzun uzun yazarak, onun kitaplarını araştırarak
tanıklamak isterdim..." Kitaptaki yazımın bir
bölümünde Murtaza'nın gerçekte de var olan biri
olduğunu anlatıyorum; okuyacaklar için
hatırlatma yapalım...
Adnan Binyazar da Murtaza'dan söz açıyor. Ne
çok yazarın hayatında bir değermiş Murtaza.
Gerçi benim Orhan Kemal'im Bir Filiz Vardı,
Arkadaş Islıkları ve Bereketli Topraklar
Üzerinde'de saklı durur.
ACITICI
Öğütçü, kitabın önsözü dışında bir yazı daha
yazmış, acıtıcı yine. Bazı insanların hayatları
da adları da acı işte, yapacak şey yok. Çoğumuz
doğduğumuzda babamızın neler düşünüp
hissettiğini bilmeyiz. Ustanın günlüklerinde iz
sürerek dünyaya geldiği günü bulmuş oğlu.
İnsanın kendi bebekliğini, hafızasının
karanlığına gömülmüş yılları, büyük bir yazar
olan babasının yazdıklarından okuması nasıl
şeydir kim bilir.
Selim İleri'nin yazısıysa, çok sevdiği Behçet
Necatigil'in bir şiirinin adını taşıyor: Yazmaya
Orhan Kemal Olacaktı. Gerçekten de özellikle
bugün yaşadığımızı, bize yaşatılanı yazmaya bir
Orhan Kemal'imiz olsaydı hayatımız daha başka
olurdu diye düşünürüm sık sık. Bu günün görmemiş
zenginliğini, harcanan insanlığını, vicdansız
ülkesini, açık yoksunluk ve yoksulluğunu...
İleri, Kemal'in Küçücük adlı kitabını anmış,
Türkçe'nin en küçük melodramı.
MURTAZA
Adnan Binyazar da Murtaza'dan söz açıyor. Ne çok
yazarın hayatında bir değermiş Murtaza. Gerçi
benim Orhan Kemal'im Bir Filiz Vardı, Arkadaş
Islıkları ve Bereketli Topraklar Üzerinde'de
saklı durur. Hikâyeci dost Ayşe Sarısayın ise
Gurbet Kuşları'nı anmış. Özdemir İnce'nin
Cemile'deki Hayatım başlıklı yazısıysa önce
okunacaklar arasında. İnce'nin Orhan Kemal'i
Cemile'den geçiyor. Şair, Hemingway ile Kemal'i
kıyaslamış. Her ikisinin ne kadar iyi diyalog
yazarı olduğundan söz ediyor. (Hatta bizimki bir
kalem daha iyidir kanımca diye de eklemiş.)
Roman - hayat ikilisi üzerine Işık Öğütçü'nün
"Özdemir emmisi"nden hoş bir yazı. Haydar
Ergülen ve Kadir İncesu'nun metinleri de
anılmayı fazlasıyla hak ediyor.
ALBÜM
Kitap 500 sayfa; aynı zamanda son bölümde küçük
bir albüm de bulunuyor. Hepsi bir yana, Sennur
Sezer'in yazısıyla başladım, oraya döneyim.
Yazıda Orhan Kemal'in nasıl bir yazar olduğuna
dair bir cümle alıntılanmış, çok sevdiğim Bir
Filiz Vardı'dan. Kısa öyküye meraklı olanlara
ders gibi: "Filiz şehladır çünkü annesi,
yaşıtlarıyla ip atlamaya giderken Filiz'i
kundağıyla bahçede güneşe bırakırmış..."
Yakında yüz yaşma geliyor usta, kutlu olsun...