Ana Sayfa

Akşam - Sibel Oral - 21 Ocak 2014

 

Orhan Kemal 100 Yaşında

 

Orhan Kemal'in oğlu Işık Öğütçü babasını anlattı: 'Büyük bir insan sevgisi ve kimseyi ötekileştirmeden, herkese kucak açan, insanlık kavramında hepimizi buluşturan yüreği vardı.'

SİBEL ORAL

Bu dünyaya geleli 100, buralardan göçeli ise 44 yıl oldu ama hepimizin hayatında hâlâ. Kitaplıkta, televizyonda, sinemada ve aslında ‘bereketli topraklar' üzerinde yaşanan her acıda, her kavgada izi var Orhan Kemal’in. Adana’da, İstanbul’da, kenar mahallede, fabrikada, tarlada, Cemile’de, Zehra’da, Murtaza’da, daktilosunun tuşlarında, çocukluğumuzda gözümüzde canlandırmaya çalışarak okuduğumuz romanlarında. Hem sadece Adana’nın değil; bütün Anadolu’nun masasındaki o kuru ekmeğin tadında. Kitaplarını okuduk, sinema, dizi uyarlamalarını izledik. Edebiyatımıza, popüler kültüre buyur ettik onu. Şimdi doğumunun 100. yılında yazarın bize bıraktıklarına sıkı sıkı sahip çıkan ve yeni kitaplarla onu daha da iyi anlamamızı sağlayan oğlu Işık Öğütçü’ye sorduk, baba ve yazar Orhan Kemal’i…

Çukurova Kitap Fuarı ve Orhan Kemal’in 100. yaşı nedeniyle Adana’ya gittiniz. Ne hissediyorsunuz babanızın memleketine gittiğinizde?
Her gidişimde zaman tünelinden geçmiş gibi olurum. Babam Adana’yı ve çevresini çok iyi anlatmıştır. İnsanlarını, âdetlerini şimdi bile var olan “bici bici”sini, “karsanbaç”ını, kebabını, yöresel deyimleri, deyişleri her duyuşumda çok tanıdık gelir. Eski semtleri dolaştığımda babamla ve onun yarattığı karakterlerle birlikte dolaştığımı hissederim. Bir köşede “Milli Mensucat Fabrikası”ndaki işçilerin durmaksızın çalıştığı, koşuşturduğu bir sırada Köse Hasan’ın dramını görürüm. İşçilere göz açtırmayan Murtaza’nın katı disiplinini ve uygulamalarını izlerim. İşte Adana’ya her gidişimde bunlar benim önümden geçer, selam verir ve hayatlarına kaldıkları yerden devam ederler.

Sizinle konuşmalarımızda babanızdan “üstat” olarak bahsediyorsunuz. Ben şimdi size “baba” Orhan Kemal’i sormak istiyorum. Nasıldı çocuklarıyla ilişkisi Orhan Kemal’in?
Sadece bize karşı değil, inanıyorum ve biliyorum ki tüm çocuklara, insanlara karşı hep sevgi doluydu. Büyük bir insan sevgisi vardı. Kimseyi ötekileştirmeden, herkese kucak açan, etnik kimlik, din, dil ne kadar farklı olursa olsun insanlık kavramında hepimizi buluşturan bir yüreği vardı. Babamın “Nazım Hikmet’le 3,5 Yıl” kitabında Nazım Hikmet için bir gözlemi vardır, “Ağlayan bir çocuğu kucağına aldığı zaman çocuğun sustuğuna şahit olmadım ama kesinlikle iddia edebilirim, her çocuk onunla ‘ahbap’ olabilirdi.” Ben de bu saptama gibi şunu diyebilirim ki, babam bugün burada olsaydı siz beş saniye sonra onun koluna girer, kırk yıllık arkadaşı gibi “Orhan Ağabey” diyerek sohbete koyulurdunuz.

Doğumunun 100. yılında Orhan Kemal ülkemizde ne kadar anlaşıldı sizce? Geç olabilir mi?
Orhan Kemal yaşadığı yıllarda da döneminin pek çok gazetesinde, dergisinde yazıları yayımlanıyor ve okunuyordu. Edebi tartışmaların, eleştirilerin yapıldığı dönemlerdi o zamanlar. Halk tarafından anlaşıldığını da biliyorum. Ama bugünkü gibi iletişim araçlarının her sanatçıyı kolayca duyurduğu bir ortam yoktu. Biliyorsunuz benim çıkardığım “Zamana Karşı Orhan Kemal” kitabında eserleriyle ilgili olumlu olumsuz eleştirileri göz önüne serdim. Buradan da anlaşıldığı gibi yaşadığı dönemde de Orhan Kemal’i mercek altına alan yazarlar ve eleştirmenler olmuş. Bugün 100. yaşında, ölümünün 44.yılında o sevdiği, düşündüğü ve onların daha iyi koşullarda yaşamaları için ateş etrafında dönen pervane böceği gibi kendi yaşamını hiçe sayan ustayı halkı yalnız bırakmıyor. Onu daha iyi anlıyor, kitaplarını yeniden keşfediyor ve okuyorlar. Gün gelecek benim bu çabalarıma bile artık gerek kalmayacak, kitapları gelecek nesillere aktarılacak ve böyle değerli bir yazarları olduğu için herkes gururlanacak.

Biraz da popüler kültürde Kemal’in yerine gelelim… Sinemada daha kalıcı iken dizi uyarlamaları çok sabun köpüğü ve Kemal’in edebiyatının ruhundan uzakmış gibi geliyor bana. Bilmem siz ne dersiniz?
Burada eleştirilmesi gereken romandan dizi için senaryo yazmaya soyunan senarist arkadaşlardır. Bunların ne kadar Orhan Kemal’i özümsedikleri, anladıklarını sorgulamak gerekir. Yoksa eser ortada bütün gücüyle duruyor. Onu anlamayıp, dizi mantığına uygularken yanlış işler yapıyorlarsa bu romanın ruhundan değil, yapanın kabiliyetsizliği ile ilgilidir. Belki senarist de kitabın özüne sadık kalmak istiyordur da, yapımcı veya kanal kendi düşüncesini dikte ettirip, romanın diziye kendi doğrultusunda uyarlanmasını istiyordur. Bunlar hep duyduğumuz şeyler. Burada önemsediğim durum, üstadın toplumsal hafızada tekrar yer almasını sağlamak. Bunu da başarabildiğimi sanıyorum.

Babanızın mirasını sürdürmek için takdire şayan çabalarınız oldu, hepsi de çok kalıcı. Peki yapmak isteyip de yapamadığınız, destek beklediğiniz başka projeler var mı?
Tek bir söz söyleyeyim: Adana’da bulunan “Bilim ve Teknoloji Üniversitesi”ne Orhan Kemal adının verilerek “Orhan Kemal Bilim ve Teknoloji Üniversitesi” olarak değerli insanlar yetiştirmesini arzuluyorum.

100. yıl etkinliklerinde bizi neler bekliyor?
İstanbul'da Saint Pulcherie Fransız Lisesi, okullar arasında Orhan Kemal'in "Umut" temasını işleyen bir kompozisyon yarışması düzenledi. 27 Şubat'ta bu etkinlik var. İstek Okulları, öğrenciler arasında öykü yarışması düzenledi. Tüyap tüm fuarlarında "Orhan Kemal" sergileri ve panelleri yapacak.

Siz neler yapacaksınız?
Ben çeşitli okullarda konferanslar vermeye devam edeceğim. Haziran ayında yeni bir kitap çıkarmayı planlıyorum: "Toksöz 1924" Abdülkadir Kemali'nin gazete makaleleri. Eylül'de "Orhan Kemal Fotoğraf Albümü" burada çeşitli fotoğraflar ve benim onun hayatını anlattığım metin olacak. Tabii bu arada başka kişi ve kurumlar etkinlikler yaparsa onlara da destek olacağız.

 

 


[email protected]