Ana Sayfa |
|
Aydınlık Kitap - Mustafa Mutlu - 24 Ocak 2014 |
Orhan Kemal 100 Yaşında |
Bu yıl; Orhan Kemal 100 yaşına girdi. Işık Öğütçü de bu yılı bir dizi yeni etkinlikle kutlamaya hazırlanıyor. Bunlardan biri Orhan Kemal'in hiç bilinmeyen ve rastlantı sonucu bulunan "Uçurum" isimli yarım kalmış bir romanı MUSTAFA MUTLU Orhan Kemal 100 yaşında! Bütün iyi roman yazarlarının kendi hayatları da roman gibidir. Ve bu; bana göre asla değişmez bir kuraldır... Orhan Kemal'e bakın; ölümünden 43 yıl sonra bile "yeni" bir romanı, yeni söyleşileri ortaya çıkıyor! Böyle bir hikaye; ancak bir roman kahramanına yakışmaz mı? "Bacaksız Orhan" ya da "Orhan Kemal" mahlaslarını kullanan Mehmet Raşit Öğütçü, 15 Eylül 1914'te Adana'da doğmuş... Yani Birinci Dünya Savaşı'nın dünyayı kasıp kavurduğu günlerde! Sonra da komünizmle yönetilen Bulgaristan'da soğuk bir hastane odasında ölmüş! Ve bu 56 yılda çok sayıda eser vermiş; ama... Asıl önemlisi "roman gibi bir hayat" sığdırmış! İyi başlıyor ama... Dünyaya gelişi; hayli torpilli: Çünkü babası Abdülkadir Kemali Bey önce milletvekilliği ve sonra da bakanlık yapan, Osmanlı Sarayı'na hayli yakın bir isim. Ancak ""asıl roman", babasının siyasal nedenlerle 1931'de Suriye'ye yerleşmesiyle başlıyor. Mehmet Raşit, eğitimini yarıda bırakıyor ve geçinebilmek için Suriye'de bulaşıkçılık ve matbaa işçiliği yapıyor. O sırada henüz 17 yaşında! Amelelik yılları! 18 yaşında tek başına Türkiye'ye dönüyor, memleketi Adana'da çırçır fabrikalarında işçilik ve kâtiplik yapmaya başlıyor... Daha sonra başta "Hanım'ın Çiftliği" olmak üzere birçok romanında göreceğimiz Çukurova onun yaşamını belirlemeye başlıyor. 1937de çırçır fabrikasında (Milli Mensucat) kendisi gibi işçi olan Nuriye ile evleniyor. 24 yaşında ilk babalık sevincini yaşıyor; kızı Yıldız doğuyor. Aynı yıl askere gidiyor ve Maksim Gorki ile Nazım Hikmet'in kitaplarını okurken yakalanıyor. Bu; o günlerde en büyük suç! "Komünist" olarak damgalanıp beş yıl hapis cezasına mahkûm ediliyor. Kaderin cilvesi Kaderin cilvesine bakın ki bu cezasını çekerken, 1940'ta; uğruna hapis yattığı Nazım Hikmet'le Bursa Cezaevi'nde tanışıyor. Nazım ona Fransızca öğretiyor, felsefi ve siyasi tartışmalar yapıyor. Yetmiyor; o yıllarda şiir yazmak için didinen bu genç adamı hikaye ve roman yazması için teşvik ediyor. İlk öykülerini Bacaksız Orhan takma adıyla yayımlıyor... Orhan Kemal ismini ise ilk kez 1943'te İkdam gazetesinde "Asma Çubuğu" öyküsünde kullanıyor. İlk oğlu, Nazım... 1943'te tahliye olup Adana'ya döndüğünde yine amelelik ve hamallık yapıyor. Düşünün; bir bakan çocuğu ama bugünküler gibi ayakkabı kutularına para istiflemiyor, yaşamak için sırtında dünyayı taşımak zorunda kalıyor! 1944'te bir oğlu oluyor; adını Nazım koyuyor. 1949'da bir oğlu daha oluyor; onun adını da Kemali koyuyor... Bu arada aralıksız yazmaya devam ediyor. Yazarlıkta yol kat edebilmek için 1950'de İstanbul'a yerleştiğinde ise dördüncü çocuğu olan Işık dünyaya geliyor. Zulüm dolu yıllar! Sonrası... Yine baskı, yine zulüm! Bu kez Demokrat Parti'li yıllar ve sözüm ona demokratların yaptığı akıl almaz işkenceler! Ülke Demokrat Partiden kurtuluyor ama Mehmet Raşit Öğütçü, zulümden kurtulamıyor! 1966'da "hücre çalışması ve komünizm propagandası" yaptığı gerekçesi ile tutuklanıyor. Suçu kanıtlanamadığı için bir ay sonra serbest bırakılıyor. Tüm bu zaman dilimi içinde ülkenin en önlü romancısı haline geliyor. Kitapları peynir ekmek gibi satıyor; ama o çocuklarını yine kıtlık içinde büyütüyor. Yaşayabilmek için gazetelere günlük tefrika halinde romanlar yazıyor! ... Ve acı son! 1970'te ise son yolculuğuna çıkıyor. Bulgar Yazarlar Birliği'nin çağrısı üzerine gittiği Sofya'da, tedavi görmekte olduğu hastanede 2 Haziran 1970'te ölüyor. Ondan geriye 27 roman ve 19 öykü kitabı kalıyor! Yoksul kesimin, işçilerin, öğrencilerin, "kerhanedeki adamın ve kadının" yaşamını anlatan 46 kitap... Anı, inceleme, oyun, röportaj türündeki kitapların sayısı ise bilinmiyor! Işık'ın mücadelesi Allah'tan dördüncü çocuğu Işık Öğütçü, hayatını babasının anısını yaşatmaya adıyor. Cihangir'deki Orhan Kemal Müzesi'ni hâlâ ayakta tuttuğu yetmezmiş gibi bir de babasının sağda solda kalmış, unutulmuş ya da kaybolmuş hikayelerini, romanlarını, gazete röportajlarını gün ışığına çıkarıp yayınlıyor. Bu yıl 100 yaşında! Bu yıl; Orhan Kemal 100 yaşına girdi. Işık Öğütçü de bu yılı bir dizi yeni etkinlikle kutlamaya hazırlanıyor. Bunlardan biri; Everest Yayınları'ndan çıkan Uçurum/Orhan Kemal Soruyor isimli kitap.. Bu; aslında bir değil, iki kitap.. Yani; kitabın her iki kapağından, ayrı bir kitap başlıyor. Birinde Orhan Kemal'in hiç bilinmeyen ve rastlantı sonucu bulunan bir "Uçurum" isimli yarım kalmış bir romanı; diğerinde ise Türk Sineması'nın önde gelen isimleriyle ve çok sayıda çocuğu bulunan babalarla yaptığı söyleşiler yer alıyor "Son"suz kitap! "Uçurum"; 25 Ocak 1961 yılında Büyük Gazete isimli haftalık bir dergide tefrika edilmeye başlanıyor. 21 Haziran 1961'e kadar tam yirmi iki sayı aralıksız yayınlanıyor. Ancak "Devamı var" denmesine rağmen, büyük ihtimalle derginin yayın hayatına veda etmesi nedeniyle roman yarıda kalıyor. Orhan Kemal'in bu romanın devamını yazıp yazmadığı, yazdıysa nerede sakladığı ise.. Bilinmiyor. Doğal olarak da bu "yarım roman"ı yayınlarken, sonunu "sembolik" bir paragrafla bağlamak da oğul Işık Öğütçü'ye düşüyor! Roman, bütün Orhan Kemal eserlerinde olduğu gibi yine yoksul insanları anlatıyor! Onların duygu dünyalarındaki inanılmaz "gel-git"lerle örülüyor hikâye... Ama tam olaylar kızıştığında; birden bire olabilecek en mutsuz sonla bitiveriyor. Yani... Kitap yarım kalıyor! Değişmez kural! Dedim ya: "Bütün iyi romancıların kendi hayatları da roman gibidir. Ve bu; asla değişmez bir kuraldır." Bu dramatik son da aslında Orhan Kemal'in sonunu andırıyor... Hiç beklenmedik bir anda... Olabilecek en sürpriz biçimde bitiyor!
|
|
|
|